Harris enflasyonu düşürmenin formülünü buldu: Gıdada fiyat artışlarını yasaklamak
Gıdada pahalılığın nedenlerinden biri olarak gösterilen Haller ile ilgili yasa istenen kapsamda çıkartılamadı. Bunun nedenleri arasında iktidar partisinin kimseyi korkutmak istememesi, lobilerin aşılamaması gibi nedenler var.
Enflasyonun neden birkaç faiz artırımı, birkaç makro ihtiyati önlemle düşürülemeyeceğini anlatmaya çalıştığım yazı dizisinin sonuna geldik. Önceki günkü yazıda gıda enflasyonuyla mücadele için geliştirilen ama 10 yıla yakın süredir hayata geçirilemeyen “Erken uyarı sistemi”ne bakmıştık. Bugün tıpkı gıda fiyatlarıyla ilgili erken uyarı sistemi gibi yılan hikayesine dönen Hal Yasası’na bakalım…
Gıda Komitesi’nin arz zincirindeki yapısal sorunların çözümünü de hedeflediğini belirtmiştim. Bu başlıkta en kritik adımlardan biri de hallerin yeniden düzenlemesi ve yapılandırılması konusuydu. Tarımsal ürünlerin son tüketiciye erişimine kadar olan zincirdeki aracı sayısının fazlalığı, küçük üreticinin pazara erişimindeki engeller, depolama ve taşıma sıkıntılar, fiyat oluşumuna dair tekelci yapıların etkileri gibi önemli sorunlar nedeniyle yeni bir Hal Yasası zorunlu hale gelmişti. Gıda enflasyonuyla mücadele için 2014’te kurulan “Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi”nin (Gıda Komitesi) üyeleri de bu fikirdeydi. Ama Hal Yasa’sı da da erken uyarı sistemi gibi iktidar partisinin koridorlarında kaybolacaktı…
Şubat 2018’de Mehmet Şimşek “Uzun süredir üzerinde çalışılan Hal Yasası’nın yakında Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda görüşüleceğini” söylemişti. Aynı yıl Ekim ayında bu kez yeni Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Yeni Hal Yasası’nın yakında TBMM’de gündeme getirileceğini, bu sayede komisyonculuğun ve stokçuluğun da tarihe karışacağını açıklıyordu. Geldi, gelecek denen Hal Yasası bir türlü istenen kapsamda çıkarılamadı, hallere bir türlü neşter vurulamadı… Neden böyle oldu? Beş temel neden sayabiliriz:
1. Modern hallerin kurulabilmesi için merkezi yönetim ve belediyelerin ortak çalışması gerekiyordu; bu sağlanamadı. Sorumluluk ortada kaldı.
2. Hallerle ilgili yerleşik ve siyaseten etkili lobilerin aşılamadığı hep konuşuldu.
3. Dönüşüm ve geçiş süreçleri bir türlü planlanamadı.
4. Hallerin dönüşümünün tek başına fayda sağlamayacağı; çiftçinin örgütlü ve planlı üretimi sağlanamadan yasanın etkisinin sınırlı kalacağı fikri ağırlık kazandı. Bu nedenle motivasyon azaldı.
5. En önemlisi, siyasi iradenin olmadığı görüldü. Yasa Erdoğan’ın önceliği olmadı. İktidar partisi kimseyi ürkütmek istemedi. (Belediyeler, hal esnafı, haldeki lobiler vs vs).
Peki Gıda Komitesi 10 yılda ne yaptı, diye soracak olursanız, birkaç sınırlı konjonktürel tedbirden başka bir adım atmadı. Atılan sınırlı adımlar arasında çeşitli ürünlerde gümrük vergilerini, destekleme fiyatları ve kotaların açıklanmasını, çiğ süt fiyatına müdahaleleri ve et ithalatına ilişkin tedbirleri sayabiliriz. Bu tedbirlerin de sonuç üretemediği görülecek ve 2019 yerel seçimleri öncesinde dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tanzim satış noktalarıyla vatandaşa ucuza soğan, patates satmaya karar verme noktasına gelecekti. Albayrak gıdada “Kötü niyetli operasyona” dikkate çekiyor ve şöyle diyordu:
“Ocağın son iki haftasında koordineli bir hareketlilik var. Bahanesi ne seralar, fırtına, yağmur… 6-7 liralık biber 20-25 liraya nasıl çıkar bir anda! Hallerimize baktığımızda bu hallerdeki firmalar, siyasi noktadaki uyum oluşturduğu noktalar bizi bir yere götürdü.” Albayrak bu arada “Tanzim fikri Cumhurbaşkanımızdır” diyerek fikrin mucidini de açıklıyordu…
Konuya yakın kaynaklar, Gıda Komitesi’nin başarısızlığında önemli faktörlerden birinin de Erdoğan’ın yaklaşımı olduğu görüşünde. Erdoğan uzun yıllar boyunca gıda enflasyonunu küçümseyen bir dil kullanmakta ısrar etmişti. Örneğin 7 Şubat 2017’de Türkiye Ekonomi Şurası’nda enflasyon için üretilen “bahanelere” değinip “Yok domates, patates, hıyar fiyatları artmış. Hepsi hikaye… Hepsinin dayandığı yer faizdir, faiz” demişti. Cumhurbaşkanı’nın gıda enflasyonundaki yapısal unsurları bu derece yok sayan bir yaklaşımda olması bakanlıklar ve kamu kurumlarında da bu amaçla çalışma isteğini kırmış ve çoğunlukla Erdoğan’ın istedikleri yapmaya odaklı siyasi ve bürokratik kadrolar konuya gereken ciddiyeti vermemişti.
Aralık 2014’te yapısal bir sorunu çözmek üzere kurulan Gıda Komitesi, on yıla yakın zamandır yapılan toplantılara, yürütülen alt grup çalışmalarına, üst perdeden iddialı açıklamalara, zaman zaman piyasaya gösterilen sopalara rağmen tarihe geçecek bir başarısızlık hikayesine dönmüş durumda.
Bunun çeşitli sebepleri sayılabilir: Erdoğan’ın sorunu inkar etme ısrarı, siyasilerin ve bürokrasinin çözüm üretme iradesinin zayıflığı, kurumsal kapasitenin ve yetkinliklerin yetersizliği, politik hesaplar, çıkar gruplarının etkileri…
Bunların ve belki başka faktörlerin bileşiminin sonucu ise çok açık: Dünyada gıda enflasyonunda açık ara liderlik, halkın büyük kısmını yeterli ve sağlıklı gıdaya erişim sorunu, yaşanan büyük refah kaybı. Gıda gibi çok somut bir alanda bir yapısal hiçbir çözüm üretemeyen zihniyetin eğitimde, sağlıkta, verimlilikte çözüm üretmesini beklemek ise açıkça bir hayal.