Kurultay sonrası ilk açıklama: Moralim gayet iyi…
Mehmet Şimşek sürekli bir programdan söz ediyor olsa da ortada ne adı konmuş bir istikrar programı var ne de onu uygulayabilecek yetkinlik ve deneyimde kadrolar. Şimşek belki de bu nedenle kapsamlı bir programın uygulayıcısı olarak davranmadı.
Hafta sonu Medyascope’da İyi Parti’nin ekonomi kurmayı Prof. Dr. Bilge Yılmaz’ın Ruşen Çakır’la önemli bir söyleşisi yayınlandı. Yılmaz ülke ekonomisinin içinden düştüğü çukurdan çıkabileceğine hâlâ inanıyor ama bunun için güçlü bir program ve yetkin bir kadronun önemini vurguluyor.
2023 seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi için herhalde en kritik ve zorlu seçimlerden biriydi. 2018 yılındaki sistem değişiminin ardından her konuda olduğu gibi ekonomide de tek söz sahibi olan Recep Tayyip Erdoğan’ın beş yıllık karnesi iyi değildi. Enflasyonda kısa sürede büyük bir bozulma yaşanmış, refah kaybı sarsıcı boyutlara ulaşmıştı. Seçimlere giderken bu kötü tablonun uygulayıcıları (Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ve ekibi) hâlâ işbaşındaydı ve Erdoğan seçimlerden sonra bir değişime dair işaret vermiyordu. Seçmen tercihlerinde ekonominin etkisi düşünüldüğünde Erdoğan’ın bu sefer galip çıkması zor görünüyordu. Ancak Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa seçimleri kaybetmeyi başardı!
Bu ilginç sonuçta iktidarın en zayıf noktası olan ekonomi alanında seçmenin ikna edilememesi elbette çok etkiliydi. Bilge Yılmaz, Ruşen Çakır’la röportajında bu konuyu etraflıca anlatıp yapılan hatalara dikkat çekiyor.
Bu sözler ona ait: “Ekonomi meselelerinde biz çok hazırlıklıydık ve avantajlıydık. Karşımızda Nebati-Kavcıoğlu ikilisi vardı. Kılıçdaroğlu ciddi şekilde birikimi olan, programlar yazan bu ekibi ortaya çıkarmak istemedi.”
Bu bence çok önemli bir tespit. Hatırlayalım, bir tarafta sıra dışı görüşlerini hayata geçirip ülke ekonomisinin tüm dengelerini bozan, program ve ekip yerine sadece kendi varlığını ve teorilerini ortaya koyarak seçmenin karşısında çıkan Recep Tayyip Erdoğan vardı; diğer tarafta “Altılı Masa”daki partilerin yetkin ve deneyimli ekonomi kurmayları… Bu kadrolar arasında Bilge Yılmaz gibi güçlü akademisyenlerin yanı sıra kamu ve özel sektörde kendini ispat etmiş tecrübeli isimler bulunuyordu. Ama nedense bu isimler geniş kitlelere tanıtılmadı, ekonomi programıyla toplumun karşısına çıkılmadı. Burada ciddi bir avantajın, bir kozun boşa harcandığı çok açık. Seçmen psikolojisinin ve seçim gerçeklerinin ıskalandığı, somut adımların (kadro ve program) sağlayacağı avantajın gözden kaçırıldığı ortada.
O dönemi yakın takip edenler bu konuda muhalefet içinde iç çekişme yaşandığını hatırlar. Ekonominin dümeninde kimin olacağı tartışması erken başlamış ve Ali Babacan’ın ekonomi yönetiminde tek patron olmak istediği konuşulmuştu. O dönemde bu konu Bilge Yılmaz’a sorulduğunda kararı genel başkanların vereceğini söyleyerek “Büyük ölçüde siyasi irade, halkın oyları belirleyici olacak. Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti Genel Başkanları iki büyük ortak” demişti. Bu açıklama Babacan’ın beklentileriyle pek de uyuşmuyordu…
Seçimden sonra ekonomi yönetimine Mehmet Şimşek’in atanmasının ardından muhalif ekonomist ve yorumcuların büyük kısmı yeni ekonomi yönetimine destek sunma yarışına girdi. Bilge Yılmaz ise kadro ve program eksikliğine vurgu yapmayı sürdürdü. Merkez Bankası başkanlığına Hafize Gaye Erkan’ın atanmasını en baştan eleştirmiş, tecrübe ve başka bazı açılardan yanlış tercih olduğunu söylemişti. Nitekim aradan geçen zaman Yılmaz’ın haklı olduğunu ortaya çıkardı.
Kadro meselesine Şimşek’in bakanlıktaki yardımcıları atandığında ben de bu köşede değinmiştim. 22 Haziran 2023 tarihli yazımda kadro meselesine odaklanarak “Atamaların verdiği mesaj ve ortaya çıkan tablo açık: Şimşek’in ‘güçlü kadro’ iddiası maalesef suya düştü. Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK Başkanlığına atanmasıyla rengi belli olan süreç, bakan yardımcısı atamalarıyla netleşti. (…) Bu isimlerin Şimşek’in hedeflerinden uzak olduğu açık. Daha Ankaralı, daha dar daire, dış dünyaya erişim ve yabancı dil gibi yetkinliklerde çok zayıf bir kadro. (…) Dış dünya ile köprü olmak ve ilişkileri canlandırmak için göreve gelen Şimşek, olabilecek en içeriden ve en dışa kapalı ekiplerden biri ile yoluna devam edecek…” diye yazmıştım. Tam olarak öyle oldu.
Gelinen noktada tablo artık netleşti: Mehmet Şimşek sürekli bir programdan söz ediyor olsa da ortada ne Bilge Yılmaz’ın dediği gibi adı konmuş bir istikrar programı var ne de onu uygulayabilecek yetkinlik ve deneyimde kadrolar.
Mehmet Şimşek belki de bu nedenle kapsamlı bir programın uygulayıcısı olarak davranmak yerine başından beri para politikası adımlarını öne çıkardı. İç kamuoyu ile iletişimi yok denecek kadar azdı, ana hedefi yabancı yatırımcılardı. Ama onları da ikna etmekte yeterince başarılı olamadı. Şimdi yerel seçimler yaklaşırken siyasetçi şapkasını takmaya başladığını, içeriye dönük mesajlarını ve iletişimini artırdığını görüyoruz.
Son dönemde piyasalarda yaşanan olumsuzluklarda bunun etkisi yadsınamaz.