İyiliğin Akışı Üzerine

26 Kasım 2025

İyiliğin, insanın elinde bir su gibi gezdiğine inanılan zamanlardan kalma iki söz var bu topraklara ait kültürde:

Hayrı dokunmak” ve “Hayırsız insan.”

Bu iki kavram, bu toplumun ‘insanı tartma’ biçimini ve ‘iyiliğin yönünü, akışını, hatta kaderini’ de tarif ediyor. 

Arapça ayr, “iyi, iyilik, fayda, yarar, erdemli olan” anlamında. 

Türkçe’de, o kelimeyi hem ahlâki hem toplumsal fayda’yı içeren geniş bir kapsamda kullanıyoruz. 

Hayrı dokunmak” aslında “iyiliği temas etmek, faydası ulaşmak” anlamındaki eski Arapça köklü bir kalıbın Türkçe uyarlaması. 

Buradaki ‘dokunmak’ fiili, Türkçedeki fiziksel temas yerine “sirayet etmek”, “etkisini göstermek” anlamını taşıyor.

Osmanlı ve erken Cumhuriyet toplumunda, iyilik soyut bir nitelik değil, iki kişinin arasında dolaşan bir enerji gibi düşünülürmüş: 

Hayır”, birinden diğerine “isabet eden”, “ulaşan” bir şey.

Bu yüzden “hayrı dokundu” ifadesi, yalnızca bir faydayı değil, ‘karşı tarafın iyiliğinin kaderine değmiş olmayı’ anlatıyor.

Etimolojik olarak, “Hayırsız” “hayır” ın yoksunluk eki almış hâli. 

Yani, bir insandan çıkması beklenen iyiliğin çıkmaması, iyiliğe muktedir olmama veya iyilikten geri durma durumu. 

Geleneksel toplumlarda bir kişinin değeri, ‘bireysel özelliklerinden’ çok ‘etrafına sağladığı fayda’ ile ölçülür. 

Bu nedenle “hayırsız olmak” tam kötü biri olmak değilse de, ‘toplumun akışına, aileye, çevreye elle tutulur, gözle görülür katkısı olmayan, hatta doğru zamanda doğru iyiliği göstermeyen kişi’ anlamına gelir. 

Buna bizim ülkemizde taşıdığı ağırlık bakımından neredeyse “ahlâki bir tür eksiklik” gözüyle bakılır. 

Çünkü geleneksel yaşam kültürümüzde bunlar yalnız ‘bir davranış/tutum’ olmanın da ötesinde, kişinin karakterindebir iyilik üretme özünün’ bulunmaması’ olarak addediliyor. 

Yani ‘Hayrı dokunan’, etki eden, çoğaltan, akışa katkı veren ise, ‘Hayırsız’ iyiliği kesintiye uğratan, kendinde tutan, onu üretmeyen.

Bu iki kavram, Türkçe’de iyiliğin bir akış, insanın ise bu akışı ya ‘geçiren’ ya da ‘tıkanıklığa dönüştüren’ bir varlık olduğu fikrini ifade eder.

Hayrı dokunmak” derken, iyilik sanki bir elden diğerine geçen bir sıcaklık gibi düşünülür. 

‘Dokunmak’ fiili burada fiziksel değil; ‘bir ruh hâlinin bir başkasının kaderine temas etmesi’, varlığının ‘başkasının yoluna ışık düşürmesi’ nin karşılığı olarak kullanılıyor.

Biri için bir kapıyı araladığınızda, kapıdan geçenin adımlarına sizin hayrınız siniyor.

Bir kelime söylersiniz, o kelime birinin içindekinin ağırlığını, güçlüklerini hafifletir.

İyiliğin, dokunan elde değil, ’değdiği kişide’ bir iz bırakması bu.

Hayırsız insan” ise bunun tam tersi. 

Hayırsız” kendine çalışan, kendine kıyamayan, etrafa nefes vermeyen kişi.

O kişi kötülük yapmasa bile, iyiliği ‘tutuk’ bir yerdedir; akması gereken yerde onu keser ve durur, durması gereken yerde kaçar.

Bir tür tıkanıklık hâli. 

İnsandan ‘sadır olması’ (ortaya çıkışı) gereken iyilik’ in, o insanda bir türlü kendini göstermemesi.

Toplumsal hafızanın bu kelimeyi bugün de hayli ağır kılması da bundan olabilir: 

Hayırsızlık, iyiliğin boşa çıkmasıdır.

İnsanın elinin açık olması değil, asıl yüreğinin akışa kapalı olması diyenler buna, bu farka işaret etmek istiyor.

Belki de bu yüzden “hayrı dokunmak”, büyük işler başarmaktan ziyade “bir akışı sürdürmek” olarak kabul buluyor.

Vaktinde söylenmiş bir söz, esirgenmemiş bir davranış, es geçilmeyen bir ihtiyaç, anlamazdan gelinmeyen bir şey…

İyilik bazen birinin omzuna hafifçe değen bir el kadar küçük, ama onun yollarını değiştirecek kadar güçlüdür” diye bilgece yazılmış güçlü tanımlara da rastlayabiliriz.

Toplumumuzda bir insan için söylenebilecek en sade övgülerden birinin şu oluşu bence bundan: 

Hayrı çok dokundu.”

Bu cümle, hem ‘iyiliğin birinden başkasına, bir yerden bir yere’ taşındığını, hem de ‘iyiliğin bir insanın üzerinden geçerek dünyaya karıştığını’ anlatmak istiyor.

Ve belki daha önemlisi,

‘Hayır’ denilenin, içinde tutulan değil; paylaşıldıkça anlam kazanan bir akış oluşu. 

İnsanın değerinin sözleriyle, kendi kantarıyla değil, iyiliğin onun içinden geçiş biçimiyle ölçülür oluşu.

Kimileri akışı hızlandırır.

Kimilerinde o akış kesilir.

Hayrı dokunanlar, hayatı birbirine bağlayan ince su yolları.

Hayırsızlar ise, suyun sesini duymayan kuraklıklar:

Her insan, her gün yeniden bu ikisinin arasında bir yerde dururmuş…

Bu bakış herkes için, suyun bizden geçişi veya veya bizde tıkanıp kalışı sınavı olabilir mi?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.