Kendi Bacağından Kendini Asmak 

20 Aralık 2025

Toplumsal çürüme, en çok ‘kimse kimseye borçlu değil’ fikrinde kristalleşerek, patlamalardan önce küçük kabullerin birikmesiyle ilerledi.

Bireysellik, toplumsal sorumlulukla dengelenmediğinde yalnız bırakılmışlığa dönüşüyor.

Her koyun kendi bacağından asılır” sözü, Anadolu irfanında bir ‘kader’ tasviri.

Bir sonucu, kişinin kendi tercihlerine bağlayan bir ifade. 

Bu söz, aile ve yakınlarla ilişkilerde ‘sorumluluktan kendini geri çekmenin’ “makûl varsayılan” gerekçelerinden biri hâline gelmiş durumda.

Bu dönüşüm sessizce oldu. 

Çünkü kimse açıkça “artık herkes kendine baksın, kimse kimseye bakmasın” demez. 

Ama herkes, kendini adım adım geri çekebilir… Bu görülüyor. 

Eskiden aile, riskin paylaşıldığı bir alandı. Biri düştüğünde diğerleri tutardı. 

Geçici zorluklar kalıcı bağları güçlendirirdi. 

Bugün ise ailelerin içinde, görünmez sınırlar oluşuyor.

“Benden bu kadar, elimden geleni yaptım.”

“Benim de bir hayatım var.”

“Herkes kendi hayatından sorumlu.”

Bu cümleler kötü niyetli olmayabilir.

Ama toplumdaki endişeli değişmeyi onlar anlatıyor.

Tekrarlandıkça, yardım etmeyi bir yük, dayanışmayı bir fedakârlık, yakınlığı ise potansiyel bir risk gibi görmenin sızıntıları çatlaklardan çeşitli tezahürlerle açığa dökülüyor. 

Koyun, artık sürüden kopuyor ve sürü onu yavaşça dışarı itiyor.

Yeni doğurduğu çok sayıda enik arasında bakma tercihi yapan bir anne kedi gibi.

Bu zihniyet, ilişkilerin dilini de değiştirdi. 

Sorumluluk, ahlaki bir bağ olmaktan çıkarak, hesap/kitap yapılan bir maliyet hâline geldi. 

Oysa aile ve yakınlık, tam da bu hesabın tutulmadığı hatta öyle bir şeyin bilinmediği yerde anlamlıydı. 

Şimdi ise, yardım, süreli; ilgi, koşullu; sabır, sınırlı.

Bir yere kadar.”

“Bunu alışkanlık haline getirmeyelim.”

“Son kez.”

Bu ifadeler, sorumluluğun nasıl daraldığının soğuk ifadeleri.

İşsiz kalan, borçlanan, boşanan ya da darda kalmış bir insanla kurulan mesafe, çoğu zaman basmakalıp “ahlâki bir gerekçe”ye (!) bağlanıyor:

Kendi tercihiydi.”

“Ben ona önceden demiştim.”

“Hayat herkese zor.”

Böylece ‘mesafe, vicdan azabı üretmiyor; aksine “gerçekçilik” olarak öne sürülüyor. 

Yakınlık, yalnızca güçlü olanlarla, gücü sizi yönlendirmeye yetenin istediği kişilerle sürdürülebilir bir ilişki biçimine dönüştü.

Her koyun kendi bacağından asılır” mantığı, bakım örfünü de sessizce değersizleştirdi. 

Yaşlılar, hastalar, çocuklar -kendi başına güç durumda herkes- bu düşünce içinde bir istisna değil, “modern ailede” bir problem.

O “anlayışta”, sorumluluk paylaşıldıkça değil, devredildikçe hafifler. 

Devletin eli uzaksa, aile de geri çekilir. 

Artık hayat böyle!

Sonuçta, insan kaderine, bireyin insafına bırakılır.

Batı’da bireycilik, -teoride- en azından kurumsal sorumlulukla dengelenir. 

Türkiye’de ise bireysellik, çoğu zaman kurumsal boşluğun üzerini örten bir yeni ahlâk söylemine dönüşür. 

Aile’, bu boşluğu doldurmak yerine, ‘sanki Batılıymış gibi yaparak’, aynı dili konuşmaya başlar.

Sonuçta herkes haklıdır ama kimse kimseden sorumlu değildir.

Bana kalsa, sorulması gereken soru şu:

Yakınlık, yalnızca işler yolundayken mi geçerlidir?

Her koyun kendi bacağından asılır” ama, insan, en çok da en yakını gördüğü tarafından yalnız bırakıldığında kırılır.

Koyun asılı kalır.

Ama bu kez ip, en yakın yerden gelmiştir.

Galiba biz ‘birey olmayı’, ‘kendi başına kalmak’ ile karıştırdık.

Bu sanrıya bir dost, “bireysilik” diyor.

Her koyun kendi bacağından asılır” denilmiş; ama bu sözü ne ‘gerçekten sorumluluk’ olarak aldık ne de ‘açık bir acımasızlık’ olarak.

Ortada kaldık.

Birey olmadık, ama yalnız bırakıldık.

Yalnız bırakıldık, ama bunun adını bireysellik koyduk.

Ve biz, ne o oluruz ne de bu.

Arada kalmak belki tam da buydu.

Bu fark anlaşılmadığında, bazı sözler kalır belki, ama artık anlamı var mıdır?

“Kuşkusuz, soru sormadan da yaşanır. Eğer buna yaşamak denirse” diye yazmıştı Ferit Edgü, “Ders Notları”nda.

Onun yazıları, edebi ustalık dersleri yanında dert notları gibi de okunabilir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.