Şimşek: Hazine gerekirse fazla borçlanır, piyasadan fazla TL’yi çeker
Geçen haftaki piyasa anketlerinde, Cuma günü açıklanacak TÜİK’in rakamının yüzde 3 civarında gerçekleşmesi bekleniyordu. Dün piyasa oyuncularının İTO verisi sonrası, TÜİK tahminlerini yüzde 4’e revize etmeye başladıklarını gördük.
İstanbul Ticaret Odası’nın dün açıkladığı Nisan ayı enflasyon verisi, piyasanın moralini bozdu. TÜİK’in Cuma günü açıklayacağı resmi rakamın da buna yakın olması, bir anlamda “enflasyonun belinin bir türlü kırılamadığını” gösterecek. Böyle bir algı pekişirse, piyasalarda ve AKP içindeki tartışmaları büyütebilir.
İTO İstanbul’daki Nisan ayı tüketici fiyatlarındaki artışı yüzde 4.89 olarak açıkladı. Bu rakamla birlikte yıllık artış yüzde 78.81’e çıkarken, toptan fiyatlarda da aylık yüzde 4.87’lik bir artış belirlendi. Bu artışın talebe de bağlı olarak, Mayıs enflasyonunu da olumsuz etkilemesi beklenebilir.
İTO rakamlarıyla birlikte piyasa beklentilerinin değişmeye başladığını gördük. Geçen haftaki piyasa anketlerinde, Cuma günü açıklanacak TÜİK’in rakamının yüzde 3 civarında gerçekleşmesi bekleniyordu. Dün piyasa oyuncularının İTO verisi sonrası, TÜİK tahminlerini yüzde 4’e revize etmeye başladıklarını gördük.
Çünkü TÜİK rakamının, İTO’dan 2 puan daha aşağıda açıklanması, artık beklenmiyor. Yüzde 4 civarında bir resmi rakam açıklanırsa, Nisan sonu itibariyle yıllık enflasyon yüzde 72’ye yaklaşır. 2023 Mayıs ayındaki sıfıra yakın baz etkisini düşünürseniz, Haziran başında açıklanacak Mayıs sonu yıllık enflasyon rakamının ise yüzde 75’i geçmesi, artık beklenebilir.
İTO enflasyonunun Nisan ayında akaryakıt fiyat artışı olmaması, kurların çok az artmasına rağmen yüzde 5’e yakın çıkması, genel olarak enflasyonla mücadele açısından tedirginlik yaratmaya başladı. Asgari ücretin artık endekslerden çıktığı, iç talebin gerilemeye başladığı göz önüne alınıp, fiyatların neden bu kadar arttığı tartışmalı hale geliyor. Bu yüksek artışın sadece uzun bayram tatiline ve bayram öncesi yapılan zamlara bağlanmasının ne kadar doğru olacağı da tartışmalı bir konu.
Nisan ayında kurlardaki artışın çok sınırlı olmasına rağmen enflasyonun yüksek çıktığını söylüyoruz ama iktisatçılar, kur geçişinin birkaç ay içinde gerçekleşeceğini belirtiyorlar. Bunun yanında sürekli olacak bir trendin de önemine dikkat çekiyorlar. Kısacası; Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ve fiyatlardaki yapışkanlığı kırmak için, üst üste, en azından 3-4 ay boyunca kurları düşük tutması gerektiği görüşünü belirtiyorlar.
Dolayısıyla Nisan ayındaki ortalama yüzde 1.1’lik kur artışı, Mayıs’ta da devam ederse, düşük kur kanısının pekişebileceği, Haziran’da tam anlamıyla fiyatlama davranışını değiştireceği belirtiliyor. Bu nedenle de önümüzdeki 3-4 ay boyunca kurların ve buna bağlı enflasyon seyrinin kritik öneme sahip olacağı açık.
Bu arada yıllık enflasyonda düşüşün bariz görüneceği Temmuz ayından sonra iktidarın, satıcılar üzerinde psikolojik baskı kurması bekleniyor. Yani üst üste 3-4 ay kur artışı yüzde 1-1,5 arasında seyreder, kamu zamlarına ve vergi artışlarına gidilmezse, buna rağmen görülen fiyat artışlarının çok dikkat çekeceği hatırlatılıyor. Bu arada AKP’nin “fahiş fiyatla mücadele” adı altında rekabeti bozan davranışlar için yapılan işlemlerin hızlandırılmasını öngören bir yasa hazırlığı içinde olduğu konuşuluyor. Yani hem yasayla, hem de halka “bunlar fiyat artışlarını fahiş tutuyor” denerek satıcıların şikayet edilmesi planı varsa, birkaç ay işin çok sıkı tutulmasının beklenebileceği kaydediliyor.
Nisan ayında yüzde 4’lük bir enflasyon rakamı tedirginlik yaratır ama Mayıs’ta da fiyat artışları böyle devam ederse, piyasalarda “enflasyonla mücadelenin yetersiz kaldığı” tartışılmaya başlar. Aslında önümüzdeki haftadan itibaren zaten bu tartışmaların başlamasını bekleyebiliriz ama Mayıs ayı rakamları da yüksek çıkarsa, bu tartışmalar büyür.
Piyasalar bu takdirde, haklı olarak, çok daha güçlü ve sert tedbirler alınmasını isteyeceklerdir. Merkez Bankası’nın, istemese de, hâlâ ek faiz artışı için açık kapı bıraktığını düşünürsek, ilk olarak ek faiz artış talepleri gündeme gelecektir. Bununla birlikte, hâlâ ne zaman açıklanacağı belli olmayan, mali tedbirlerin iyice sıkılaştırılması da tartışma konusu edilebilir.
Bu arada enflasyonda yapışkanlığın devam ettiği ortaya çıkarsa, ekonomi yönetiminin tavrı ve iletişimi de, ister istemez gündeme gelecektir. Geçen yıl ortasından beri “şok kararlar alınmak yerine adım adım gidildiği ve bunun enflasyonu yapışkan kıldığı” iddiaları haklılık kazanacaktır. Öte yandan Bakan Mehmet Şimşek’in iletişim politikası, tüm kesimlere gidip daha yakın markajla “neden enflasyonla mücadele etmek gerektiğini” detaylarıyla açıklamasına dönük ihtiyacın iyice hissedilir hale geleceği de açık.
Burada en hassas nokta; Mayıs ayında da kötü enflasyon verisi gelirse, AKP içindeki tartışmaların iyice büyüyecek olması. Zaten Şimşek’e karşı AKP içinde önemli bir damar bulunduğunu, bu damardan sayılan Cumhurbaşkanlığı danışmaları ve bakanların görevde olduğu göz önüne alınırsa, Mehmet Şimşek’e karşı direncin büyümesi kaçınılmaz görülüyor. Zaten bir süredir “Bu kadar tedbir aldık, seçimi kaybetmemize neden oldu, enflasyonun düşeceği yok” sesleri yükseliyordu. Mayıs enflasyon rakamı da yüzde 4 civarında gelirse bu tartışmaların alevlenmesi kaçınılmaz. Cumhurbaşkanı’nın tavrı belirleyici olacaktır ama Şimşek’e muhaliflerin hala görevde tutulduğunu da unutmayalım.
Hep söylüyoruz; enflasyonla mücadele Erdoğan’ın sabrına bağlı seyredecek.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor