Hazine ve Maliye Bakanlığı 10 yıl vadeli dolar bazında tahvil ihracı için yabancı bankalara yetki verdi. Faizlerin ve CDS primlerinin düşmeye başlayacağı bir dönemde bu kadar uzun vadeli borçlanma, kamu yararına olmadığı için eleştiriliyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı 10 yıl vadeli dolar bazında tahvil ihracı için yabancı bankalara yetki verdi. Amerikan Merkez Bankası’nın hamlesi sonrası dünyada faizlerin ve Türkiye’de de CDS primlerinin düşmeye başlayacağı bir dönemde bu kadar uzun vadeli borçlanma, kamu yararına olmadığı için eleştiriliyor. Aynı zamanda önümüzdeki iki yıl boyunca vadesi gelecek tahvillerin de 10 yıl vadeli tahville takası yapılacak. Bunun da yine ellerinde bu tahvillerden bulunduran yabancıların isteği üzerine gerçekleştiği tahmin ediliyor.
Bakanlık dün 10 yıl vadeli tahvil ihracı gerçekleştirmek üzere Bank of America, BBVA, Citigroup ve JP Morgan’a yetki verdiğini açıkladı. Açıklamaya göre yeni tahvil ihracı ile eş zamanlı olarak bir yükümlülük yönetimi işlemi gerçekleştirilecek. Bu çerçevede, uluslararası piyasalarda işlem görmekte olan 2024-2026 vadeleri arasındaki ABD doları cinsinden altı adet tahvil, yeni ihraç edilecek tahvillerle değiştirilecek veya nakit karşılığı alınacak.
Faiz oranlarında düşüş öncesi iki yıldan uzun TL veya dolar bazlı tahvil ihracı, Hazine yani kamu açısından tartışılan bir konu. Çünkü iki yıl sonra enflasyon ve faiz oranları düşecek yurtdışı tahvilde etkili olan CDS primleri daha aşağıya gelecekse o süreçte kısa vadeli borçlanılıp, o dönem geldiğinde yani düşük maliyetli olduğunda uzun vadeli borçlanma yapmak gerektiği hep bilinir.
Buna karşılık küresel faizlerin düşüşe geçtiği, enerji fiyatlarının düşük olduğu yani belirsizliklerin azaldığı bir iklime girildiği için ‘uygun’ bir zaman olacağı fikri de savunuluyor. Ancak 2000 yılından sonraki istikrar tedbirleri ardından böyle bir küresel ikliminin olduğu, buna rağmen o dönemki ekonomi yönetiminin önce daha kısa vadeli borçlanma araçlarını kullandığı hatırlatıldı. Bunun ardından ise enflasyonda belirgin düşüşle faizler de düştüğü için o zaman 10 yıl vadeli tahvillerin ihraç edilip başarılı olunduğuna dikkat çekildi.
Hazine’nin bu kararı üzerine görüş sorduğum eski Hazineci, Dünya Bankası borç yönetimi birim yöneticilerinden Coşkun Cangöz, bu kararı garipsediğini söyledi. Cangöz, ekonomi yöneticilerinin programa inancı tamsa bu aşamada faiz ve risk prim düşüşü beklentisi olduğu için, 10 yıl vadeli tahvil için erken olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra yeni ihraçta faiz oranının takası yapılarak değiştirilmek istenenlerden düşük olamayacağına da dikkat çekti.
Bu takas teklifinin ‘likidite riski iması’ olarak kabul edilebileceğini belirten Cangöz ‘rezervler yükselirken böyle bir izlenim vermeye gerek olmadığı’nı da söyledi. Bunun yanında takası yapılmak istenen tahvillerden çoğunun bu süreçte emekli fonlarına geçmiş olabileceğini, bu nedenle de bu tahvillerin erken itfasını yapmanın zor olacağını söyledi. Bu zorlukların takas işleminin başarısız olmasına neden olabileceğine yani başarısızlık riski olduğuna da dikkat çekti.
Böyle bir operasyon kararının ardında büyük ihtimalle elinde bu tür tahvil bulunan yatırımcılardan gelen talep olduğu tahmininde bulunan Cangöz, bazı banka ve fonların faizler düşecek diye böyle bir talepte bulunmuş olabileceğini söyledi. Cangöz, bu operasyon için ‘karaya ayak basmadan, bottan bota geçiş yapmak isteyen yabancıların isteği’ benzetmesini yaptı.
Hazine açıklamasında ”Yeni tahvil ihracı ile eş zamanlı olarak bir yükümlülük yönetimi işlemi gerçekleştirilecek” deniliyordu. Bu tür operasyonların teknik olarak nasıl isimlendirildiğini sorduğumda ise Cangöz, ”Uluslararası literatürde tahvil takası, iç piyasada yapıldığında değişim ihalesi diyoruz” dedi. Hazine’nin bu teknik isimlendirme yerine ‘yükümlülük yönetimi işlemi’ demesi de ilginç. Belli ki vergi aflarına AKP tarafından ‘mali yapılandırma’ denilmesi gibi yapılan operasyonun adını yumuşatma amacı güdülmüş diye düşünüyorum
Uzmanlar yabancıların bu tahvile ilgisinin oldukça yüksek olmasını bekliyorlar. Çünkü uygulanan ekonomik programla faiz düşüşü beklenirken, ‘rating’ artırımlarının devam edip CDS primlerinin de düşmesi beklentisi hakim. İşte bu nedenle 10 yıl vadeyle, yüksek olan mevcut faizden Türkiye tahvili almanın yabancı fonlar açısından önemli bir fırsat olmasının doğal sayılacağı söyleniyor.
Hazine bu yılki 10 milyar dolarlık tahvil ihracı planının 7 milyar dolarını şimdiye kadar tamamladı. Plana göre 3 milyar dolarlık açık olmasına rağmen, 10 yıl vadeli borçlanmayla bu rakamın epey üstüne çıkılabileceği tahmin ediliyor. Bunun yanında takası yapılacak miktarın toplam ihraç rakamından düşüleceğini de hatırlatmak gerekiyor. Bu yolla Hazine önümüzdeki 2 yıllık geri ödeme açısından rahatlamış olacak ama buna değer mi orası tartışmalı.
Bence programın devam edeceğini inanan bir ekonomi yönetimi, Hazine’nin daha fazla maliyet ödemesine neden olan -nispeten- kolay bu yolu seçerken çok daha dikkatli olmalıydı. Programın yükünün sadece dar gelirli ve vatandaşa kaldığını söylerken, bunu sadece düşük maaş zamları için söylemiyoruz. Aynı zamanda Hazine’nin yani halkın yükünü, olması gerekenden daha fazla artırmak da dar ve sabit gelirlinin yükünü artırma anlamına geliyor.