Lagarde: İlk faiz indiriminden sonraki patikayı önceden taahhüt edemiyoruz
Merkez Bankası döviz alımına devam ediyor ama likidite sorunu büyüyor. Fed kararından sonra Merkez’in aynı hızla döviz almaya devam etme meselesi sorgulanıyor. Alım nedeniyle fonlama faizi iki gündür yüzde 47. Bu da para politikasında gevşeme demek.
Merkez Bankası 34 TL’lik dolar kurundan gelen dövizi almaya devam ediyor. Buna bağlı olarak geçen hafta 10 milyar dolar rezerv artırıldı, pazartesi buna 1.2 milyar dolar daha eklendi. Böylece Japon yeni ‘carry trade’ kargaşası ile başlayıp Bakan Şimşek’in istifa haberleriyle doruğa ulaşan rezervdeki erime son 10 gündür fazlasıyla geri alınmış oldu.
Bugün başlayacak ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısından çıkacak karar gece saatlerinde belli olacak. İlk kez piyasalar 25 baz puan mı 50 baz puan mı indirileceği konusunda keskin biçimde ikiye ayrıldı. Oranın etkisi farklı olacak ama faiz indirimi kesin olduğu için bundan sonra Türkiye’ye fon girişinin de hızlanması bekleniyor.
İşte bu noktada Merkez Bankası’nın dolar kurunu 34 TL’de korumaya devam edip döviz almaya devam edip etmeyeceği piyasalarda merak konusu. Bakan Şimşek rezervdeki büyük artıştan övgüyle söz ediyor ama bu kadar hızlı rezerv birikiminin likidite açısından büyük sorun olmaya devam edeceği de açık. Bu yüklü alımlar Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 50 iken, fonlama faizini alt sınır olan yüzde 47’ye kadar indirmesine neden oluyor. Bu nedenle bankalar mevduat faizlerini düşürüp Merkez Bankası’ndan ucuz fonlamaya dönüyor, bu da uygulanan sıkı para politikasının gevşemesi anlamına geliyor.
Bir süredir Merkez Bankası’nın 34 TL’lik dolar kurunu savunduğunu, döviz girişine rağmen kurların düşüşüne izin vermediğini, bunun sonunda sıkıntı yaratacağını söylüyoruz. Zaten yeniden fon girişinin başlayacağını, aradaki geçici spekülasyon döneminin biteceğini, Merkez Bankası’nın da bilmesi gerekiyordu, çünkü kurlardaki artışın ekonomik temeli yoktu.
Cari açık azalırken, gereksiz yere Kur Korumalı Mevduat (KKM) eriyişini durdurmuşken bu girişlerin likidite açısından sorun olacağı da belliydi. Buna rağmen Merkez Bankası döviz rezervi erirken, ürkek müdahalelerle spekülasyon süresini uzatmış oldu. Ancak bunun ardından, döviz spekülasyonu yapanların ellerini yakması gerekirken bunu yapmadı; 33.90 ile 34 TL arasında dolar kurunu savundu. Son 12 gündür yeniden döviz alan Merkez, döviz alarak kurların aşağı inmesini engelledi, 34 TL’yi savundu. Hatta dün gece itibariyle dolar kuru 34.1 TL’ye dayanmıştı.
Şimdi FED kararıyla birlikte daha yoğun bir döviz girişi beklenirken Merkez Bankası yine dolar kurunu 34 TL’nin altına indirmeden gelen dövizlerin hepsini almaya kalkışırsa o zaman likidite iyice sorun olacak.
Merkez’in satın aldığı dövizler karşılığı verdiği TL nedeniyle, piyasada likidite fazlası dün 228 milyar TL oldu. Yine haftalık depo ihalesiyle de piyasadan para çekti. Bu nedenle fonlama faizi alt sınır olan yüzde 47’ye indi. Şimdi bu yüzden bankalar Merkez’den fonlama yapıp mevduat faizlerini iyice aşağı çekecek.
Merkez’in hep söylediği parasal aktarım mekanizması bu nedenle sağlıklı çalışmıyor ve bunu yaratan kendisi. Bu noktada Merkez’in yanıtlaması gereken “Merkez Bankası’nın faiz oranı kaç, yüzde 50 mi 47 mi“ sorusudur.
Likiditeyle ilgili sorunun giderilmesi için Hazine’nin, en azından zararlarının bir bölümü için Merkez’e tahvil vermesi gerektiği, Merkez’in bununla piyasadaki fazla likiditeyi çekip fonlama faizini indirmemesi gerektiği de söylendi.
Bu arada TEPAV birkaç ay öncesinden beri fonlama faizi ile politika faizi fonlama faizi için alt sınırın yüzde 47’den 49’a çıkarılmasını önerdi. Dün TEPAV direktörlerinden Ali Çufadar da sosyal medya mesajıyla bunu hatırlattı. Ancak Merkez hiçbirine kulak asmadı ve sonunda bu sıkışık noktaya geldi.
Peki bu durum devam ederse ne olur derseniz sıkı para politikası uygulaması lafta kalır, mevcut sıkı para politikası fonlama faiziyle gevşetilmiş olur. Öyle olunca da “fonlama faizi yukarıda kalsın düşmesin” diye Merkez Bankası yüzde 50 faizi daha uzun süre korumayı tercih ettiğini söyler. Yani Merkez Bankacıların deyimiyle “enflasyon düşerken politika faizi yukarıda asılı kalır”.
Merkez Bankası bununla yanlış tercihte bulunduğunu görmüyor mu, yoksa oyun planı zaten bu mu, anlamadık. Varsa bilinçli böyle bir oyun planı bundan siyasi otoritenin ve reel sektörün haberi var mı, orası da meçhul.
Parasal gevşemenin ve fazla gecikecek faiz indiriminin en zor sürecine giren enflasyonla mücadele programı için yarıda kalma riski yarattığı unutulmamalı.