Murat Kurum ‘Depremde 130 bin kişi öldü’ deyince ortalık karıştı ama…
Merkez Bankası’nın faiz kararının hemen öncesinde dün seçim ekonomisi kararları ve yine yaklaşan seçimler nedeniyle hamasi propagandanın başladığına şahit olduk. Bunun ekonomiye maliyetinin yüksek olacağını ise bu hareketlerin ardından borsadaki büyük düşüşle anlamaya başladık.
Bu köşede dün size savaş nedeniyle artan riskler ve büyüyen enflasyon beklentilerinin faiz artışlarını zorunlu olarak yükselttiğini anlatmaya çalışmıştım. Bunların üzerine tipik bir seçim ekonomisi kararı ile seçim nedeniyle dış politikada, iç siyasete dönük hamaset söylemini ekledik. Seçim kararından kastettiğim; önce köprü ve otoyollara 25 Ekim tarihi itibariyle yüzde 70’i aşan oranlarda zam yapıp dün bu zammın yeni yıla ertelenmesine ilişkin yapılan duyuruydu.
Zam kararı ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medyada sıkça dönen Mayıs seçimleri öncesi yaptığı “Size müjde; 2023 yılı boyunca köprü ve otoyollara zam yapılmayacak” demecini görünce şaşırmıştım. Ancak IMF’in “2023 bütçe açığı beklenenin üzerine çıkacak, bunun için önlem alınmalı” sözünü hatırladım. Bütçe açıklarını azaltmak için Bakan Şimşek’in talebiyle köprü ve otoyollara zam yapıldığı kesin. Ancak sonradan bu zammın geri alınmasının, Şimşek’e rağmen Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle olduğu da kesin.
İşin tuhaf tarafı bu zammın geri alındığı saatlerde haber ajanslarına, Bakan Şimşek’in Suudi Arabistan temasları sırasında verdiği, yeni ekonomik program konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteğine sahip olduklarını tekrarlayan, “programın sürekliliği konusunda endişelerin yersiz olduğu” sözleri düştü. Şimdi zammın geri alınmasıyla birlikte piyasalardaki “Şimşek’e istediğini yaptırmayacaklar” şeklindeki tedirginliğin hortlaması kaçınılmaz değil mi?
Zam ile zammın geri alınmasına ilişkin duyurular tam bir seçim ekonomisi örneği yaşadığımızı ispatladı. Zam haberini Karayolları Genel Müdürlüğü duyurdu. Dün zammın geri alındığı haberi ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından duyuruldu. Duyuruda “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla zam Ocak 2024’e ertelenmiştir” dendi. Zamlı geçiş ücretlerinin vatandaşa geri ödeneceği de açıklandı.
Peki 10 ay önce “bu yıl zam yok” denilerek müjde verilen köprü ve otoyol zammı neden yapıldı ve neden geri alındı? Bu zammın yapılmasından önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının alınmadığı düşünülebilir mi? Neden zammı açıklayan Karayolları, zammın geri alınmasını da duyurmadı? Şimdi bu zammın boşluğu nasıl doldurulacak? Normal bir ülkede açıklanması gereken çok soru var ama, bizde bu sorulara yanıt verileceğini tahmin ediyor musunuz?
Bunun kötü yönetimin sayısız örneklerinden sonuncusu olduğu kesin. Ancak bununla de yetinilmedi, yine dün Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında tüm dünyanın tersine “Hamas’ın terör örgütü olmadığını, kurtuluş örgütü olduğunu” söyledi.
Seçim sonrası Batı ile ilişkileri iyileştirmek için yola çıkıldığını, ekonomi programının başarısı için zaten bunun şart olduğunu görüyorduk. Ama Batı ile ilişkilerde son dönemde tıkanıklık yaşanıyordu. Hamas saldırısıyla başlayan, İsrail’in insan haklarını hiçe sayan, acımasız yanıt vermeye devam ettiği savaşın ilk günlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı dikkat çekiciydi. “İtidalli” denilen bir tavır sergileyince gerçekten Batı ile ilişkileri iyileştirme kararı verdiği sanılmıştı.
Ancak dünkü Hamas demeci, hem diplomatik olarak hem de ekonomik olarak sonuçları olacak bir söylem olarak ortaya çıktı. Bu sert söylemin yaklaşan seçimler nedeniyle ortaya çıktığını AKP’liler de kabul ediyor. Ancak sonuçlarını görünce, rasyonel AKP’liler bile işin abartıldığını söylediler.
Piyasanın buna verdiği ilk tepki BİST’te iki kez devre kesicinin devreye girmesi ve büyük bir düşüş olarak ortaya çıktı. Son dönemde BİST’e katılımcı sayısının çok arttığını, AKP’lilerin yoğun olarak bu piyasada bulunduğunu düşünürsek, siyasi sonucu olması kaçınılmaz.
İşte bu gelişmeler, klasik bir deyişle; bugünkü faiz kararının önemini bir kat daha artırdı. Dün saydığımız yüksek faiz artışı gerektiren unsurlara, kocaman ekonomik sonucu olan siyasi riskler de eklendi. Bugün Merkez Bankası en az 5 puanlık artış yapmadığı takdirde piyasanın vereceği tepki büyük olacaktır.
Tabii ki yüksek faiz istenen bir şey değildir, faturası hepimize çıkan ekonomik bir yüktür. Ancak yüksek faiz yaptığınız hataların, kısa vadeli çıkar için rasyonellikten uzaklaşarak attığınız popülist adımların kaçınılmaz bir sonucu. Eğer faizi zamanında ve dozunda değiştirmezseniz, “faiz kompleksi” ile hareket ederseniz, şimdi yapmadığınız faiz artışlarını daha sonra, çok daha yüksek oranlarda yapmak zorunda kalırsınız. Ekonomi tarihimizde politikacıların oy kaygısıyla bu yanlışı yaptıklarını çok gördük. Her seferinde, “artık bundan bir ders alınır” dedik ama en kötüsünü son 2-3 yıldır yaşıyoruz.
Unutmayalım; yüksek faiz artışı yapılamazsa, seçim yaklaştıkça artık hiç artış yapılamaz. Yüksek artış olmazsa, Şimşek’in söylemine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı çıktığı yorumları haklılık kazanır, güven hiç sağlanamaz.