Faizin de yetmeyeceği noktaya vardık mı?
Bazı iktisatçılar ve gazeteciler, ekonomi programın daha rasyonel yürümesi için öneriler sunuyorlar. Şimdi görülüyor ki; belki Bakan Şimşek’in de kızdığı bu öneri ve analizler, bu kez S and P yetkilisi tarafından açıkça dile getiriliyor.
Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarından Standart &Poors’dan “2024’de giriş devam edecek ama 2025’de sıcak para hızla kaçabilir” uyarısı geldi. S&P yetkilisi, bu nedenle Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye çekmek zorunda olduğunu da söyledi. Bu uyarılar ekonomi yönetiminin yurtdışı bankaların talep ettiği swap limitlerini açmamasının, ne kadar yerinde bir karar olduğunu da gösterdi.
Uygulanan ekonomik programa başından beri destek veren rating kuruluşları, program ilerledikçe rating puanı ve görünümleri düzelttiler. Bu destek devam ediyor ve yıl sonuna kadar bir-iki kez daha puan artışı bekleniyor. Yabancı fon ve bankacılar, ekonomik programın belirli bir yola girildiğinin belli olmasıyla birlikte “Türk bankalarıyla var olan swap limitlerinin açılmasını” istemişlerdi. Ekonomi yönetiminin bir ara buna sıcak baktığını biliyoruz. Hatta Nisan’da Londra’ya danışman gönderip, yabancıların tam olarak ne istediğini sordular. “Kısa değil de uzun vadeli swap limitleri açılsa ne olur?” sorusuna yanıt aradılar. Yabancılar da kısa- uzun vade ayrımı olmadan swapların açılmasını istediler.
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası karar aşamasında iken, yerel seçimlerden sonra çok hızlı bir döviz girişi oldu. Bunun önemli bir kısmı döviz ve altına giden yerli yatırımcının TL’ye dönmesiyle sağlandı. Bir bölümü kur ve yüksek TL kredi faizleri nedeniyle cazip hale gelen yurtdışından sağlanıp yerli şirketlere verilen döviz kredilerinden geldi. Bir bölümü ise yabancı bankaların yerli bankalarla kullanmadıkları swap limitlerini doldurmasıyla gerçekleşti.
İki ay içerisinde 65-70 milyar dolarlık döviz alan Merkez Bankası, bu hızlı giriş nedeniyle TL likiditeyi yönetme sorunu yaşadı. Çeşitli araçlarla TL’yi çekip, içerideki fonlama ve TL mevduat faizlerini yüksek tutmaya çalıştı. İşte bu gelişmeler ekonomi yönetiminin “swap limitlerini açarak çok daha fazla döviz girmesinden” çekinmesine ve konuyu rafa kaldırmasına neden oldu.
Dün yeniden yayına başlayan CNBC-E kanalına demeç veren uluslararası reyting kuruyu S & P’nin Global Kıdemli Direktörü Frank Fill, Türkiye’nin B+ olan notunu yıl sonundan önce gözden geçireceklerini, üçte bir olasılıkla yükselebileceğini söylemiş. Rezervlerin yeterliliği konusunda IMF standardı olan “kısa vadeli borçlar kadar brüt rezerv” ilkesini hatırlatarak, Türkiye’nin dış borçlarının 200 milyar dolar olduğunu, rezervlerin iyileştiğini ancak biraz daha biriktirmek gereğini söylemiş. Politika faizinin yüzde 50’ye çıkmasının, birikimlerin TL’ye kaymasını oldukça cazip kıldığını, döviz mevduatlarının TL’ye kayma eğilimini gördüklerini kaydeden Frank Gill, “Sanırım zorluk daha çok 2025’te olacak, çünkü döviz kurundaki artış enflasyonun altında. Bu da giyim, tekstil gibi önemli ihracat sektörlerinin rekabet gücünü gerçekten olumsuz etkilemeye başlayabilir, turizmi de bir dereceye kadar etkiler” demiş.
Şu anda döviz kurunun, “enflasyonun düşmesinde referans noktası” olduğunu kaydeden Fill, giren para için “Bu paranın çoğu oldukça spekülatif para. Yabancılar, Türkiye’ye taşıma oranı çok çekici olduğu için geliyor. Bu durum, 2025’te sonlanabilir ve yabancı çıkabilir. Önemli olan içeri giren paranın kalıcı olması. Sanırım bu büyük bir zorluk. Daha fazla doğrudan yatırımı nasıl çekersiniz? Bu, gelecekteki kredi notunu etkileyebilir” demiş.
Enflasyonda çok yavaş ve karmaşık bir düşüş süreci yaşanacağını belirten, “Tek haneli enflasyonu 2027 sonuna kadar görmüyoruz” diyen Gill, bunun üç yıl uzakta olduğunu ve dünyanın komplike bir yer olduğunu hatırlatmış. Türkiye’de 2025 başına kadar faiz oranlarında indirim beklemediklerini kaydeden S-P yetkilisi Mısır örneğini vererek, paranın 2025’de hızla ülkeye terk edebileceğini kaydetmiş. Gill, “Bence bu para gidecek. Bu yüzden Türkiye kalıcı ve doğrudan yatırımı çekmeli ve sermayeyi yeniden temel alarak inşa etmeli. Türkiye’nin avantajlarına yatırım yapılmalı. Genç bir nüfusa sahip, dirençli bir ekonomi. AB ile özel bir gümrük anlaşması var. Dolayısıyla Türkiye’ye daha fazla doğrudan yatırım yapılmasını görmek güzel olurdu” şeklinde konuşmuş.
“Fazla giriş var artık swap limitleri açılmasın” eleştirisi yapılırken Bakan Şimşek, “uzun vadeli limitler artabilir” diyerek açık kapı bırakmıştı. Geçenlerde de eleştiriler için, yararlandıklarını ama bardağın sürekli boş tarafına bakıldığından yakınmıştı. Şimşek belki şimdi daha iyi görüyor olabilir; bazı iktisatçılar ve gazeteciler, bu işin zorluğunu biliyor ve programın daha rasyonel yürümesi için, düşündükleri önerileri sunuyorlar. Şimdi görülüyor ki; belki Şimşek’in de kızdığı bu öneri ve analizler, S & P yetkilisi tarafından açıkça dile getiriliyor. Carry trade eleştirilerine “aslında gelen paranın üçte biri” diyerek küçümsemeye çalışmasını hatırlar. Swap limitlerinin bu ortamda açılmaması, TL’ye dönüş için mevduat faizlerinin yüksek tutulması gerektiği konusundaki ısrarların, sürekli olarak “sıcak para geçici asıl doğrudan yatırım gerekiyor” denilmesinin, aslında enflasyonla mücadele ve programın sağlıklı yürümesi için dile getirildiğini, umarım artık daha iyi anlıyordur.
Bakan Şimşek’in Türkiye’deki yoksulluğun ne kadar arttığını görerek, artık enflasyonla mücadelenin sadece dar gelirli kesimlere yüklenmek yerine, varlıklı kesimlerin vergilendirilmesiyle daha rasyonel hale geleceğini görmesini de bekliyoruz. Geniş toplumsal kesimlerin haklı olarak büyüyen tepkileri, programın başarılı olmasını da engelleyebilir. Ayrıca bu tepkiler üzerine hala Cumhurbaşkanı’nın geri dönme riskinin büyük olduğu da açık.