Şimşek-Karatepe görüşmesi: Sonuç çıkmayacağı belli toplantı neden 4 saat sürdü?
Merkez Bankası'nın dünkü makroihtiyati tedbir kararları, bankanın sıkı duruş kararlılığını göstermesi olarak yorumlandı. Bu kararların piyasaları da tatmin ettiğini söyleyebiliriz. Daha dün Merkez Bankası piyasadan 510 milyar lira daha çekti.
Merkez Bankası politika faizinde değişiklik yapmadı ama piyasada faiz kararından daha fazla etki yapacak, ek sıkılaştırıcı tedbirler aldı. Merkez’in arttırdığı zorunlu karşılık oranlarıyla, piyasadan zaman içinde çekeceği likidite miktarının 600 milyar TL’nin üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın bu yolla fonlama faizini yeniden yüzde 50 ve üzerine çıkarmayı hedeflediği anlaşılıyor.
Gelinen noktada Merkez Bankası’nın ya döviz girişini frenleyecek bir karar alması ya da likiditeyi çekmek için ek tedbirler alması gerektiğini, 2 gün önce bu sütunlarda dile getirmiştik. Merkez Bankası dün aldığı makro ihtiyati tedbir kararlarıyla, döviz girişine dolaylı etki edecek bir kredi sınırlaması getirdi.
Merkez Bankası aynen TL kredi artışında olduğu gibi, bankaların döviz kredisindeki aylık artış oranını da yüzde 2 ile sınırlandırdı. Bu konuda ciddi olduğunu göstermek için “yüzde 2’yi aşan kısım kadar, 1 yıl bloke edeceği bir karşılık” cezası getirdiğini açıkladı. Bu kararın hızlı artan döviz girişlerini doğrudan etkilemeyeceği ama dolaylı etki yapacağı tahmin ediliyor. Döviz kredilerinin bir bölümü kredi kullanan şirket tarafından TL’ye çevrildiği için, döviz girişini etkiliyor ve karşılığında likidite fazlası yaratıyordu. Bu nedenle döviz girişine yapacağı etki “çok yumuşak bir fren etkisi” olarak görülebilir.
Buna karşılık bankaların mevduatları karşılığı kendisinde tuttukları zorunlu karşılık oranlarını çok ciddi biçimde artırdı. Bu kararla birlikte 15 günlük ortalamalar üzerinden Merkez Bankası’na yatırılacak paralarla, toplam 600 milyar TL’lik bir likidite çekiminin gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Zaten dün Merkez’in APİ ile piyasadan çektiği toplam miktar 510 milyar TL düzeyinde idi.
Dün alınan kararlarla aynı zamanda KKM’nin eritilmesinin hızlandırılmasına çalışılacağını söyleyebiliriz. Dün alınan zorunlu karşılık oranlarındaki artırım kararıyla; kısa vadeli TL mevduat karşılığı yüzde 8’den 12’ye çıkarılırken, uzun vadeli mevduat karşılığı sıfırken yüzde 8’e çıkarıldı. Buna karşılık kısa vadeli KKM hesaplarının karşılığı yüzde 25’den 33’e, uzun vadeli KKM karşılığı ise yüzde 10’dan 22’ye yükseltildi.
Yapılan faiz indirimiyle birlikte gerçekleşen bu zorunlu karşılık artırımıyla, Merkez Bankası’nın bir süredir yavaşlayan KKM hesaplarındaki erimeyi yeniden hızlandırmayı amaçladığını, rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle uzun vadeli KKM karşılığındaki artış, mevcut KKM hesaplarının artık uzun vadeli çevrilmesinin istenmediğini ortaya koyuyor.
Bir süredir rezervlerde yaşanan iyileşmeye dikkat çekilerek, “Artık KKM hesaplarının eritilmesi gerektiği”, piyasalarda konuşuluyordu. Ekonomi yönetimi hâlâ bu konuda temkini elden bırakmasa da, alınan bu karar, yönetimin de artık erimeyi hızlandırma kararı verdiğinin bir işareti olarak görülebilir.
Dün alınan bu makroihtiyati tedbirler, güçlü ve Merkez Bankası’nın sıkı duruş kararlılığını gösteren kararlar biçiminde yorumlandı. Piyasalar bir süredir özellikle likidite yönetimi konusunda yaşanan sıkıntılara artık el atılması gerektiğini söylüyorlardı. Bu kararlar piyasaları da tatmin etti diyebiliriz.
Alınan kararlar içinde zorunlu karşılık oranlarındaki artışın çok yüklü olması tartışılabilir. Bu oranların bankaları işlemez kılacağını belirten bankacılar olduğu gibi, “artık limite gelindi, bu son nokta” diyenler de var.
Bu arada alınan bu kararların, özellikle de zorunlu karşılık kararının, TL mevduat faizlerine etkisi yoğun olarak tartışma konusu oluyor. Kabaca bakacak olursak; zorunlu karşılıklardaki bu kadar yüklü artışın bankaları mevduat toplamaktan caydırması sonucu çıkacağı söylenebilir.
Bankaların zorunlu karşılık yükünü mevduat sahibine yıkacağı, bu nedenle TL mevduat faiz oranlarının artmayacağı da, rahatlıkla söylenebilir. Merkez Bankası likiditeyi çekemediği için, mevduat faizinin düşmesine neden olan fonlama faizini indirdi ama likiditeyi çekecek zorunlu karşılık kararları, TL mevduat faizini artırmayacak da denilebilir.
Burada zorunlu karşılık kararının TL mevduat faizi üzerinde hem itici, hem çekici rol oynayacağı anlaşılıyor. İktisatçıların bir bölümü, çok etki yapmasa bile, TL mevduat faizlerinde, fonlama faizi dolayasıyla bir miktar artış olacağını tahmin ediyorlar. En azından 10 gün öncesine dönülebileceğini belirtiyorlar.
Zorunlu karşılık artışının kredilere de de marjinal etki yapacağı, çünkü kredi maliyetlerinde mevduat kanalıyla artış olsa dahi, zaten çok yüksek olduğu için kredi kullanımına fazla etki etmeyeceğini söyleyenler var.
Bu arada TL kredilerdeki yüzde 2’lik sınırın artık kalkması, fonlama maliyeti yüksek olduğu için zaten limit kaldırılsa da kredi kullanımın çok artmayacağı söyleniyordu. Ancak son kararlardan çıkarılan sonuç; Merkez Bankası yönetiminin krediler konusunda hassas kalmaya devam ettiği, TL kredilerin yanı sıra döviz kredileri kanalıyla toplam kredi hacmini artırmamaya da önem verdiği görülüyor. Yani talebin kısılması öncelikli gibi duruyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor