The Economist: Türkiye’de zengin daha zengin, yoksul daha yoksul
Piyasalar artık yeni ekonomi yönetiminden somut adım atmasını bekliyor. Somut adım atılmadıkça bir yandan “yeni ekonomi yönetiminin kalıcı olmayacağı” şüphesi ortaya çıkıyor, o nedenle de yeni ekonomi yönetiminin piyasa nezdindeki itibarı darbe yiyor.
Ekonomi yönetimi sürekli iş dünyası ile toplantılar yapıp, “rasyonel politikalara dönüş için 2024 Mart sonrasını bekleyin” mesajı veriyor. Ancak piyasaların dövizde yükselen talebi, bir anlamda yöneticilere, “Artık mesaj vermeyi bırakın somut adım atın” mesajı verdiği anlamı taşıyor.
Piyasa için somut adım olarak görülecek öncelikli karar, gelecek haftaki Merkez Bankası toplantısında 5 puanlık faiz artışı olabilir. Halbuki beklenti 2,5 ya da daha küçük bir artırım yapılacağı yönünde. Bu olduğu takdirde geçen hafta piyasalarda yaşanan döviz talebinin daha da artması kaçınılmaz olacak.
Piyasalar artık yeni ekonomi yönetiminden somut adım atmasını bekliyor. Somut adım atılmadıkça bir yandan “yeni ekonomi yönetiminin kalıcı olmayacağı” şüphesi ortaya çıkıyor, o nedenle de yeni ekonomi yönetiminin piyasa nezdindeki itibarı darbe yiyor. Öte yandan ise yeni ekonomi yönetiminin istediklerine izin vermeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2024 Mart seçimleri sonrası faizle ilgili anlayışını hayata geçireceği korkusu büyüyor. Bu yüzden de piyasalarda hâlâ kimse önünü göremiyor, ileriye dönük plan yapamıyor.
Ekonomide güven oluşturulamadığı için de, döviz talebi hızla artıyor. Kurları koruyabilmek için Merkez Bankası döviz satmaya devam etti. Net ve brüt rezerv bir miktar artsa bile, swap hariç net rezervler eksi 50 milyar doları aştı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise piyasalara ve iş dünyasına “kademeli olarak bu politikaları uygulayacağız” mesajı vermeye devam ediyor. Şimşek gibi Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz da benzer konuşmalar yapıyor. Bu arada Yılmaz’ın, daha önce Eylül başı hazır olacağı söylenen orta vadeli program (OVP) için Ekim başı olarak tarih verdiğini gördük. Buradan yola çıkarak piyasalara güven verecek OVP hedefleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikna etmenin zor olacağını görmüş olabilirler. Yani eylül ayı içinde OVP hazırlansa bile, orada bulunmasını isteyecekleri yapısal tedbir ve hedefler konusunda ellerinin o kadar rahat olmayacağı şimdiden açıkça gözüküyor.
Bakan Şimşek, dün de Birlik Genel Kurulu’nda banka yöneticilerine konuştu. Ekonomide yeniden dengelenme ihtiyacı olduğunu söyleyen Şimşek, para politikasında sadeleşme ve sıkılaşma adımlarının süreceğini belirtti. Bankalara çağrı yapan Şimşek, “Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı. Artık reel sektörü desteklemek esas vazifemiz” dedi.
Şimşek, dengelenme ihtiyacı kapsamında serbest kambiyo rejimi ve dalgalı kur sistemini benimseyen bir sistem anlayışı içinde ilerleyeceklerini söylemiş. Kısa vadede önceliklerinin makro finansal istikrarın kalıcı şekilde tesis edilmesi ve öngörülebilirliğin artırılması olduğunu kaydetmiş. Kısa vadede bu politikalarla makro finansal istikrarın oluşturup, insanların önünü görmelerinin sağlanması çok zor. Kısa vade diye söz ettiği 2024 Mart sonrası ise; seçim sonrasında makro istikrar sağlamak için gereken başta yüklü faiz artışı olmak üzere, rasyonel adımların atılacağına ilişkin bir garanti yok ve Şimşek de bence bunu biliyor.
Şimşek’in asıl korkusunun mevcut sıkılaşma adımlarının Cumhurbaşkanı tarafından çabuk bozulacağı tehlikesi olduğunu söylemiştik. Bu nedenle iş insanlarına, “şikayetlerinizi bize getirin” diyerek Cumhurbaşkanı’na şikâyet iletmemelerini istemişti. Bir gün önce oda başkanlarından “krediye erişim” şikayetlerini dinleyen Şimşek, dün bankacılardan bu konuda istekte bulunmuş.
Bankacılardan artık tüketici finansmanına ağırlık vermekten vazgeçmelerini, reel sektörü desteklemelerini istemiş. Bankacıların düşük tutulan mevduat faizleri nedeniyle, tasarruf sahibi mağdur edilmesine rağmen kar marjlarını artırdığı için, Şimşek’le arasının iyi olduğunu biliyoruz. İşte bu noktada Şimşek, riskli olsa da bankaların ticari kredi vererek şikayetlerini azaltmalarını istemiş. Rezerv sıkıntısı nedeniyle, bankacılardan dışarıdan borçlanmalarını da istemiş.
Şimşek ve Yılmaz’ın sürekli olarak verdiği mesajların inandırıcı bulunmadığını, piyasadaki hareketlerden görebiliyoruz. Son verilere göre sadece rezerv erimesi değil, döviz hesaplarında ve KKM’de önemli artışlar görüldü. KKM büyüklüğü 11 Ağustos’ta 75,3 milyar TL artışla 3,35 trilyon TL olarak kaydedildi. Dolar cinsinden bakıldığında bunun büyüklüğü 124,3 milyar dolar ediyor.
KKM’lerde artışın yanı sıra, döviz mevduatları da artıyor. Aynı tarihte döviz mevduatları 1,8 milyar dolar artışla 172,2 milyar dolar oldu. Pariteden arındırıldığında artış 2,2 milyar dolar. Vatandaşların döviz hesabı artışı 328 milyon dolar, şirketlerdeki artış ise 1,8 milyar dolar oldu. KKM ve döviz hesapları toplandığında toplam döviz veya dövize endeksli mevduatın 296.5 milyar doları bulduğu, 300 milyar dolara ulaşmak üzere olduğu açık.
Tüm bu gelişmeler kurlarda artış beklentisinin çok yüksek olduğunu, şirket ve vatandaşların döviz talebinin arttığını, ileriye dönük olarak tasarruflarını ve kendilerini korumak istediklerini gösteriyor. Bunun nedeni açık; sadece mesaj verip somut adım atamayan ekonomi yönetiminin söylediklerine güvenmiyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor