Merkez Bankası rezervlerinde erime sürüyor
Rezervler o kadar eritildi ki; piyasanın işleyişini normalleştirmek işte bu kadar zor oluyor. Bu nedenle ekonomi yönetimi acil yabancı sermaye arama telaşına girmiş durumda
Merkez Bankası yönetimi politika son faiz artışı ve ek sıkılaştırıcı tedbirlerden istediği sonucu alamadı. Amaçlanan TL mevduat faizi artışının yeterince olmadığı, bunun en önemli nedeninin piyasadaki aşırı likidite olduğu gözleniyor.
Merkez Bankası, Enflasyon Raporu öncesi sürpriz kararla, zorunlu karşılıkları artırarak piyasadan ek para çekmeyi denedi. Bununla TL mevduat faizlerinin artması ve bu kanalla faiz artışına ek piyasa sıkılaştırması amaçlandı. Enflasyonla mücadele için sıkılaşmanın dozunu artırarak, hala canlı görülen içtalebin daraltılması ve dolarizasyonun zayıflatılması düşünülüyordu.
Piyasalarla yaptığım görüşmelerden, TL mevduat faizlerinde faiz artışı kadar artış olmadığını hatta bir miktar faiz gerilemesi yaşandığını öğrendim. Bir büyük bankanın şubesiyle yaptığım görüşmede, TL mevduata yüzde 38, yüksek miktarda olursa en fazla yüzde 40 verdiklerini, KKM’den dönüş için, artırılan banka hedefleri nedeniyle, en fazla yüzde 41-42 TL mevduat faizi veriliyordu.
Sektör yetkilileri ile konuştuğumda ise, TL mevduat faizlerinde önemli, hatta kayda değer bir artış olmadığını, çünkü piyasadaki likiditenin çok bol olduğunu, bunun en önemli nedeninin de Merkez Bankası’nın 55 milyar doları aşkın swap hacmi olduğunu söylediler. 6 Kasım itibariyle 1 trilyon 600 milyar TL swap karşılığı likiditenin sistemde olduğu, 165 milyar TL açık piyasa işlemi eklenince toplam fazla likiditenin 1 trilyon 765 milyar TL’ye ulaştığını belirttiler.
Buna karşılık kredi talebinin az olduğu belirtilirken, bankaların yüksek serbest tevdiatları nedeniyle, yüksek faiz vererek mevduat toplamak için motivasyonlarının bulunmadığı belirtildi. Aynı bankacılar ekonomi yönetiminin döviz kaynağı bulup, swap hacimlerini düşürmeden piyasadaki likiditeyi azaltmalarının çok zor olduğunun altını çizdiler. Bu hacim azaltılamadığı takdirde, sadece faiz artışlarını yüksek tutarak enflasyonla ciddi mücadele konusunda çok fazla sonuç alınmasının mümkün olamayacağı belirtildi.
Bu arada ekonomi yönetiminin bilerek Hazine tahvil-bono faizlerini yukarı doğru çektiği görülüyor. 2 yıllık devlet tahvillerinin bileşik faizi yüzde 42’ye ulaştı, bu yüksek faiz oranlarından uzun vadeli tahvil satarak maliyetin büyümesini göze alıyorlar ama henüz tahvile yabancı fon girişi sağlanamadı. Bankacılar faiz artışına rağmen önemli bir hareket olmadığını söylüyorlar.
Bankacılara mevduat toplayıp yatırım yapmak için hazine kağıtlarının cazip olduğunu hatırlattığımda ise Hazine’nin borçlanma miktarlarını artırmadığı, dolayısıyla fazla likiditenin buraya gitme ihtimalinin de olmadığını söylediler.
İktisatçılar ise Hazine ile Merkez Bankası’nın bu konuda kendi hedefleri doğrultusunda gitmelerinin rasyonel olduğunu, ancak Hazine’nin daha fazla borçlanarak piyasadaki likiditeyi azaltabileceğini söylüyorlar. Ancak bunu da engelleyen bir unsur var ki; Hazine’nin fazla parası zaten çok. Son verilere göre Merkez Bankası’ndaki Hazine mevduatı 527 milyar TL düzeyinde. Yani aslında Hazine piyasadaki likiditeyi çekmek için ihtiyacından bu kadar fazlayı piyasadan çekmiş ve Merkez Bankası’nda tutuyor.
Peki, piyasadaki bu fazla likidite nasıl çekilecek?
Yılbaşından sonra yapılacak yüksek maaş zamları ardından bütçe açıklarının büyümesi, özellikle seçimlere kadar bütçe açıklarının artması beklenebilir. Dolayısıyla bu nedenle Hazine’nin daha fazla borçlanması, dolayısıyla büyüyen açık kadar likiditeyi daha piyasadan çekmesi beraberinde gelebilir.
Ancak kısa sürede sonuç almak istiyorsa Merkez Bankası’nın yeni tedbirleri devreye sokması gerekebilir. Bunlardan biri KKM’den dönüşler için yüzde 3,5’a çıkarılan dönüşüm oranının daha da yükseltilmesi beklenebilir.
Merkez Bankası’nın doğrudan 3 aya kadar bono satışı imkanı var ama bankacılar bu aracı kullanmasını, en azından şimdilik beklemiyorlar. İktisatçılar çabuk sonuç alınıp, swap hacmini daraltmak için başka çareler bulunması gerektiği görüşündeler. Bunlardan birini de döviz hesapları karşılığı tutulan zorunlu karşılıkların döviz olarak alınması ve oranın büyütülmesi olabileceğini söylüyorlar. Döviz zorunlu karşılık artışı kadar, swap hacminin daraltılabileceğini belirtiyorlar
Son kararla zorunlu karşılıklarla likidite çekildi ama buna rağmen fazla likidite hala çok yüksek. Ekonomi yönetimi normal zorunlu karşılık oranlarını daha da yukarı çekmeye yanaşmıyor. Çünkü zorunlu karşılıklar bankaların maliyetini yükselttiği için, doğal olarak bu artış kredi faiz oranlarına da aynen yansıyor. Ekonomi yönetimi bu süreçte, zaten yeterince artan kredi faiz oranlarının, daha da yukarılara çıkmasını istemiyor.
İşler öyle arapsaçına çevrildi, rezervler o kadar eritildi ki; piyasanın işleyişini normalleştirmek işte bu kadar zor oluyor. Bu nedenle ekonomi yönetimi acil yabancı sermaye arama telaşına girmiş durumda. Bu telaşın da yüksek faizle uzun vadeli borçlanma gibi ağır maliyetleri olduğunu da gözardı etmeyelim.