Hamas, 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırdığında bir Hamas heyeti de İstanbul'da MİT karargahındaydı, saldırıyı burada öğrendiler. MİT'te onlara, 'Tamam ilk adımı attınız, peki ikinci adımınız ne' diye soruldu. Cevabı bilmiyorlardı.
Dün Hamas’ın yeni lideri Yahya Sinvar’ın öldürüldüğünün kesinleştiği haberinin verildiği dakikada aklım geriye, 8 Ekim 2023 gününe gitti.
Gazetelerde, açık haber kaynaklarında okuduğum bilgiler kafamda birbirine eklendi.
O gün MİT’in İstanbul’daki binasının bir salonu…
Gazze ve Katar’dan gelmiş üst düzey bir Hamas heyeti o salondadır.
Okuduklarıma göre o heyetteki Hamas mensupları bir gece önceki 7 Ekim saldırısını orada öğrenir.
Bir ihtimal oradaki MİT liderlerinden öğrendiler.
Yani bir gece önceki kanlı saldırı dünya medyasında haber olduktan sonra.
Tahmin ediyorum Ankara’nın değerlendirmesi de bu yönde.
İstanbul’a gelen heyet Haniye’nin ekibinden insanlardı.
Siyasi kanadın en üst yetkilileri olarak bu saldırının olacağını bilmiyorlardı.
Ancak aralarından bazılarının bu habere çok sevindiği dedikoduları da var.
Asıl merak ettiğim şu.
İsmail Haniye bu saldırının yapılacağından haberdar mıydı?
New York Times geçen hafta yayınlanan bir yazısında Haniye’nin bu saldırı hakkında “bilgilendirildiğini” yazdı.
Dikkat edin “bilgilendirilmiş…”
Yani kararın alınmasında onayı var mı bilmiyoruz.
Ben bildiği kanaatinde değilim.
Öyleyse bu kararı kim aldı?
İlk haberin geldiği andan itibaren saniye saniye izlemeye başladım.
iPad’imde BBC News, televizyon ekranımda BBC International.
Cep telefonumda New York Times, Guardian, Le Monde le Figaro gazeteleri vardı.
Yapılan ilk açıklamalara tepkim şuydu:
Bu haber doğru olamaz…
Çünkü bundan önce öldürülen İranlı komutanlara, Hizbullah liderlerine ve Hamas siyasi kanadı lideri Haniye’ye yapılan suikast biçimleri çok farklıydı.
Hepsi de MOSSAD’ın çok etkili bir istihbarat çalışması sonucunda öldürülmüştü.
Haniye Tahran’da kaldığı yerin bir odasında…
Öylesine ki binada sadece o oda tahrip edilmişti.
Hizbullah liderleri ise yine çok kesin istihbarat sonucu, bulundukları bina nokta atışıyla vurularak öldürüldü.
Oysa Sinvar sanki tesadüfen öldürüldü.
Ölüm şekli sokakta savaşan veya sıkıştırılan herhangi bir Hamas liderininki gibiydi…
Mısır sınırına yakın Filadelfiya koridoru denen bölgeye yakın yerde bir binada öldürüldü.
Bulunduğu binaya ait herhangi bir istihbarat yoktu.
İsrail askerleri bir binaya girerken içerden ateş açılıyor ve öldürülen üç kişiden biri Hamas’ın şu an en sembolik, örgütün sinir sisteminin toplandığı yerdeki insan.
Bu olay şunu açıkça gösteriyor. Hamas’ın komuta merkezi tamamen dağılmış vaziyette.
En önemli ve örgüt morali açısından en kritik insan artık kendine sığınacak bir “güvenli ev” bulamıyor.
Ve sonunda sanki artık umutsuzlukla adeta bir intihar hareketine girişiyor.
Sanıyorum Ankara’da da yapılacak değerlendirme bundan farklı olmayacaktır.
Dün Gazze’de öldürülen Sinvar belki de son Hamas yönetim komitesi üyesi oldu.
Hiç şüphesiz en önemlisiydi.
Çünkü Ortadoğu’yu ve dünyayı bugün savaşın eşiğine getiren olay 7 Ekim’de onun planladığı ve hareketi emrini verdiği bir saldırıydı.
Çok kritik bir karardı, çünkü doğrudan sivil hedeflere saldırıydı.
O sabah gelen saldırı haberinin Ankara’da hiç iyi karşılanmadığını emin kaynaklardan öğrendim.
Hatta kulağıma bunu teyit edecek şöyle bir söylenti geldi.
8 Ekim 2023 günü MİT binasında bulunan Hamas heyeti üyelerine şu soru sorulmuş:
“Çok ağır bir darbe vurdunuz. Ancak ikinci adım planınız var mı? Ne yapacaksınız bundan sonra.”
Eğer sordularsa gerçekten haklı bir soru.
Çünkü bu darbeyle İsrail’e karşı 1-0 yaptılar.
Ancak çok belliydi ki İsrail’in vicdansız Netanyahu yönetimi bunun karşılığını 1-1 değil, 10-1 olarak verecekti.
Birinci adımdan haberi olmayan Hamas siyasi kanadı üyelerinin ikinci adımdan da haberlerinin olmaması normaldi.
Kısacası o gün İstanbul’da sorulan “İkinci adımınız var mı” sorusunun cevabı dün geldi.
Öyle anlaşılıyor ki, bu emri veren Sinvar’ın da ikinci adım yokmuş.
Oysa İsrail’in böyle bir katliam yapacağını tahmin edecek kadar bilgisi vardı o ülke hakkında.
İtiraf edeyim, Sinvar’ın adını ilk defa rahmetli Güneri Cıvaoğlu’nun 7 Kasım günü Milliyet’te yayınlanan olağanüstü bir yazısında okumuştum.
O yazıyı dijital arşivimde sakladım.
Şimdi okuyacağınız Sinvar portresini onun yazısından aktarıyorum.
“Saldırıya imza atan Yahya Sinvar… Netanyahu ve İsrail yönetimi onu artık ‘yürüyen ölü adam’ diye anıyor.
Yani…
Yahya Sinvar artık İsrail intikam özel timlerinin hedefinde.
‘Yürüyen ölü adam’ ünvanı onun er ya da geç kesinlikle öldürüleceğinin ifadesi.”
Güneri Bey’in yazısı işte bu tahminle bitiyordu ve o tahmin dün gerçekleşti.
Devam edelim:
“Yaygın olarak Ebu İbrahim olarak bilinen Sinvar Güney Gazze’de Han Yunus’un bir gecekondu mahallesinde doğdu ve büyüdü.
İlk gençlik yıllarında eylemlerin içindeydi.’
1980’li yıllarda Hamas’ın -tekerlekli sandalyeye mahkum- kurucusuna, hareket içinde büyük saygınlığı olan Şeyh Ahmed Yasin’e danışmanlık yapacak kadar zeka pırıltıları yansıtmıştı.
Han Yunus’taki komşusu ve şu süreçte Hamas’ın askeri şefi olan Muhammed Deif ile omuz omuza, kafa kafaya çalıştılar.
Hamas’ın askeri kanadının kurulmasını gerçekleştirdiler.”
“Sinvar bu arada İsrail hesabına çalıştığından şüphelenenleri ortadan kaldırmakla görevlendirilen iç güvenlik örgütü “Majd (Glory/Zafer) Gücü’nün” başına getirildi.
Öylesine sert ve acımasızdı ki “Han Yunus Kasabı” diye anılmaya başlandı.
Zamanla Filistinliler için “efsanevi bir figüre/ikona” dönüştü.
Gazze’deki Filistinliler onunla gurur duyuyordu.
“Sinvar’ın acımasızlığına bir örnek…
Örgütteki şüpheli bir muhbirin kardeşini çağırdı.
Ve ona “abisini diri diri gömmesi” talimatını verdi.
Bu diri diri gömülerek öldürtme suçunun yanı sıra 12 Filistinliyi de öldürdüğü ve öldürttüğü iddiasıyla İsrail Mahkemesi tarafından hapse mahkum edildi.
Bu mahkemenin yeri, hakimleri ve savcı adlarının -hedef olmamaları için- “gizli tutulduğunu” belirteyim.*
“Yahya Sinvar İsrail hapishanesindeki tüm Hamas mahkumlarının lideri haline geldi.
2004 yılında İsrailli doktorlar beyninin yanında bulunan tümörü çıkartarak Sinvar’ın hayatını kurtardı.
Hapishane yöneticileri, uzman polisler, istihbarat elemanlarının gözlemi altındaydı.
Onların notlarından birkaç satır şöyle:
“Zalim, otoriter, nüfuzlu, arkadaşları tarafından kabul ve saygı gören, kurnaz ve manipülatif…
Olağanüstü dayanıklılığa sahip.
Müthiş sır saklıyor.
Kalabalıkları arkasından sürükleme vasfına sahip…”
“Shin Bet istihbarat servisi adına Sinvar’ı sorgulayan Micha Kobi anlatıyor:
Hapishane yıllarında İbranice öğrendi.
Mükemmel İbranice konuşuyor, okuyor ve yazıyordu.
Begin, Rabin ve İsrail’in önde gelen isimleri hakkındaki tüm kitapları okumuştu.
Bizi en alttan en üste kadar çok iyi öğrendi, çözdü.
Bir süre sonra İsrail televizyonu onunla bir röportaj yaptı.
Üzerinde kırmızı bir kazak vardı.
Sinvar kusursuz İbranicesini kullandı.
“Savaş yerine İsrail halkını Hamas’la “Hudna’yı (ateşkesi)” desteklemeye çağırdı.
Hudna, İbranice “geçici ateşkes” demektir.”
Aynı zamanda “doğru yolu bulduk” anlamına da gelir.
İsrail televizyonlarında yayınlanan bu röportajda şöyle dedi:
“İsrail’in en gelişmiş 200 nükleer savaş başlığına sahip olduğunu” biliyoruz.
Bölgedeki en güçlü hava kuvvetleri de İsrail’in.
İsrail’i parçalama yeteneğimizin / gücümüzün olmadığının da bilincindeyiz.”
“Yıl 2011…
Sinvar, İsrail hapishanesinde 22 yıl yatmıştı…
Hamas tarafından rehin alınan İsrail askeri Gilad Şalit’in serbest bırakılması karşılığında Hamas’a iade edilen 1000’den fazla Filistinlinin arasında Sinvar da vardı.
Hamas’ın askeri lideri İsmail Haniye’nin yerine tüm Gazze’nin yönetiminin verildiği lider olarak seçildi. Birçok Filistinli onunla gurur duyuyordu.”
Artık örgüt üniforması yerine politikacı gibi pantolon, düğmeli gömlek ve ceket giyiyordu.
Yabancı diplomatları ağırladı.
Ateşli nutuklar attığı mitingler düzenledi.
Mısırlı, Katarlı ve BM arabulucularıyla “İsrail’i, dolaylı müzakere çizgisine çekmek için sınır protestoları, yangın çıkarıcı balonlar ve roket atışı gibi simgesel güç kullanımları” yaptı.”
“Gerçi İsrail’in Hamas uzmanlarına göre Sinvar mütevazi bir insan değil. Muazzam bir egosu var. Kendisinin bu dünyaya görevlendirilmiş olduğuna inanıyor ama gerçekçi bakabiliyor.”
Sinvar için yapılan yorumları sürdüreyim…
Yıllar önce televizyonda söylediği gibi Hamas gücünün İsrail’in muazzam gücü karşısında ne kadar zayıf olduğunun bilincinde.
Üstelik 2021’de seçimlerini kazandıktan birkaç ay sonra İsrail ve Hamas arasındaki 11 günlük savaşta bu orantısız güç kanıtlanmıştı.”
“İsrail bombardımanıyla evi yıkılmıştı.
Kendi evinin yıkıntılar üstünde bir sandalyeye oturan Sinvar yine de “zafer” ilan etmişti.
İsrail tarafı bunu “Zevahir’i kurtarmak” diye okudu.
İsrailli olmayan ve Sinvar konusunda uzman bir kişi “hakaret olarak söylemiyorum ama o bir sosyopat” dedi.
“Hedeflerine ulaşmak için 10 binlerce hayatı ve daha fazlasını feda etmekte tereddüdü olmaz” diye ekledi.”
“İsrailli yetkililer ve analistlerin yorumu yansıtayım:
“Sinvar’ın pragmatik görünüşü nispeten daha az sert tavırları meğer aldatmacaymış. Onu motive eden şey nefret, katliam ve İsrail’in yok edilmesi.
Sinvar için tek başına yeterli bir zafer olabilir. Ama teslim olmayacak.
Orada Gazze’de ölecek.”
Evet Cıvaoğlu’nun harika Sinvar portresi böyle bitiyor.
Geriye şu soru kalıyor….
Egosu ve nefreti bu kadar büyük, planlama kabiliyeti ve cüreti 7 Ekim katliamını yapacak kadar pervasız bir militan lider nasıl bu kadar basit bir harekatta ölebilir?
Çaresizlik ve umutsuzluk içinde halkına son bir hizmet mi yaptı ölümüyle…
Çünkü şurası gerçek.
Burası Ortadoğu… Bu bölgede sınırın iki tarafındaki insanların içindeki en güçlü duygular nefret ve intikamdır.
7 Ekim’de ölen siviller için alınacak bir intikam söz konusuysa, o intikam dün itibariyle alınmış sayılır.
İsrail bundan sonra bu hareketi sürdürmeye kalkarsa dünyada zaten bir avuça inmiş destekçisini de kaybedecektir..
Ne ABD ne Avrupa bundan böyle İsrail’e askeri operasyonlarında destek veremez.
Taşıyamaz bu yükü, kamuoylarına anlatamaz.
Filistin halkına sempati duyan, dayanışma içinde bulunan insanların çoğunun Sinvar’a sempatisi yoktu.
Çünkü o insanlar 7 Ekim katliamına da karşı çıkmıştı.
Dolayısıyla dünyada arkasından üzülecek fazla insan, bayrağını yarıya indirecek ülke çıkacağını sanmıyorum.
Benim gözümde o ve hükümetinin Hizbullah ile Hamas’ın askeri kanadındaki üyelerinden zerre kadar farkı yok.
Netanyahu dün akşam Sinvar’ın öldürülmesini açıklarken savaşın bitmediğini söyledi.
Bilmeli ki, eğer ateşkese gitmezse artık en büyük destekçilerinin bile gözünde kaybedecektir.
Sinvar’ın ölümü ona ateşkes imkanını verdi.
Şimdi bütün ülkeler Gazze’nin yeniden inşası için tarihin gördüğü en büyük imar imecesini kurmalı.
Türkiye’ye asıl görev burada düşecektir..
Ancak bundan böyle yapılacak bu yardımın artık Hamas kalıntılarının kontrolüne girip yeniden yeraltı tünellerine ve silah ve roket alımına harcanmaması gerekiyor.
Artık Filistin’in imarı uluslararası kontrol altında yapılmalı ve gönderilen her kuruş yardımın bu mazlum halkın çocuklarının geleceğine harcanması zamanı geldi.
Hamas benim gözümde hiçbir zaman Kuvai Milliye değildi.
Ama bildiğim bir şey var.
İsrail şimdi Haniye’yi öldürmekle büyük bir hata yaptığını anlayabilir.
Çünkü Hamas ölmedi ve orada muhatap olacak bir liderin olması çok önemli.
Galibe yine iflah olmaz bir iyimserim, ama benim görüşüm bu.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?