Güre arabayla İstanbul’a 3 saat 45 dakika mesafede bir yer.
Edremit Körfezi’nde bir mahalle…
Son zamanlarda Türk burjuvazisinin gözde bölgesi Kaz Dağları Milli Parkı içinde kalan bir yer.
Termal kaplıcaları ile tanınıyor.
Güre’nin bir özelliği var…
2012 yılında çıkarılan bir kanunla mahalle statüsüne geçti.
İşte bu küredeki termal otellerden birinin adı “Körfez Termal…”
Bu otelin bir özelliği var.
AKP’nin kurulduğu otel olarak da biliniyor.
Anlatacaklarım işte bu Küre Oteli’nde geçiyor…
Otel şimdi AKP ile oluşan, ama bugün para kazanmış, “yeni Beyaz AKP’lilerin oteli” olarak biliniyor.
Ama AKP’nin bazı “kurucu babaları” da hala bu otele gidiyor.
‘Bayan’ ve ‘Erkek’ için ayrı SPA salonları var.
Otelin şu günlerdeki müdavimlerini, orada yaşanan ve konuşulanları anlatan da Güre’de evi olan, Müslüman mahallesinden bir kişi…
Adı Tarık Çelenk…
Kendi deyişiyle ‘mahalle’ diye tasvir ettiği Türkiye’nin sağ siyaseti içinde yetişmiş, yaşamış ve halen o sosyolojiden kopmadan yaşayan bir düşünce insanı.
Acıbadem’de doğmuş, hala orada yaşıyor.
Oradan kopmadan oraya eleştiri getirme gayreti nedeniyle çok da hedef alınıyor, çünkü mahallesinde hâlâ ‘kol kırılsın ama yen içinde kalsın’ duygusu hâkim.
Muhafazakâr bir mühendis subay olarak 17 sene ordu içinde görev yaptığı için sadece ‘mahalle’yi değil Türk devletinin kodlarını da yine çok içeriden okuyor.
‘Mahallenin Krizinden Memleketin Krizine: Görgüsüzleşme, Yozlaşma, Çürüme’ ismini verdiği son kitabı uzun zamandır Türkiye taşrasına yüzleşme çağrılarının keskin bir derlemesi.
Dün bunları Yeni Medya’nın parlayan gazetecilerinden Cansu Çamlıbel’e anlattı.
Herkesi okumasını önereceğim çok güzel bir konuşma olmuş.
İki defa, altını çize çize okudum…
Hem AKP, hem MHP, hem de laik seküler kesime dair çok çarpıcı gözlemleri var.
Tarık Çelenk’in Güre’de bir evi varmış. Eskide beri bu Güre Oteli’ne gidip gelirmiş.
Şimdi gelin birlikte, onun son zamanlarda bu otelin masalarında gördüğü yeni bir AKP’li kesimden aktardığı gözlemleri kendi ağzından okuyalım.
“Güre’deki Körfez Oteli’ni bilir misiniz?
Bizim orada bir evimiz vardı, sonra oğlumun nikahı için satmak durumunda kaldım.
AK Parti o otelde kuruldu.
Standartları çok da iyi olmayan bir oteldir ama kimi ararsanız oradadır. Bülent Arınç, Cemil Çiçek…
Milyar dolarlık iş adamları vardır aralarında. Milyar dolar kazanır ama yine de gider tatilini orada yapar.”
“O kadar kalabalıktır ki iğne atsanız yere düşmez. Sanırsınız Ganj Nehri, öyle bir kalabalık.
Paraları olmasına rağmen hâlâ oraya gidiyorlar.
Çünkü orada çocukları sosyalleşiyor. Oturup muhabbetler ediyorlar.”
“Fakat yeni kuşak olan Beyaz Müslümanlar oraya gitmez. Beyaz Müslüman yeni kuşakların Antalya’da gittikleri oteller var. Beyaz Türklerin gittiklerine çok benzer o oteller ama bunlarda türbanlıların havuza girmesi falan mümkündür…”
“Antalya’daki beş yıldızlı otellerde kalan, benim ‘Beyaz Müslüman’ dediğim 35- 45 yaşlarındaki yeni kuşak çok bireycidir.
Namazlarını kılarlar, umreye giderler ama cemaat kavramı yoktur onlarda.
Kendi yaşam standartlarına bakıyorlar. Kendi yaşam standartlarında hayatı çok seküler görürler, türbanlı eşleri de öyledir.
Psikolog gibi meslekleri seçerler.
Din anlayışları belki sadece namazlarına falan kalmıştır. Sekülerdir bunlar. Ekonomik bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Seküler arkadaşları vardır. ‘Ne olacak bu memleketin hali’ gibi bir dertleri kalmamıştır.”
“Ama Güre’de bugün hâlâ her gün AK Parti kurtarılır, ‘Tayyip Bey’i nasıl ikna edeceğiz?’ tartışmaları yaşanır sohbet masalarında.
Tabii orada işler de bağlanıyor.
Orada AK Parti kurucuları arasında olmayan kimse yoktur.”
“Pek yok. Hepsi dışarıda kalanlar. Dışarıda kalanlar ama ekonomik açıdan etkili olanlar var tabii.
Para kazandığı için ses çıkartmayan çok adam var.”
“Ahmet Taşgetiren de mesela oraya gider. Ama onun yanına pek kimse gitmiyormuş oturmaya, riske girmemek için.”
Ahmet Taşgetiren eskiden Erdoğan’ın en büyük destekçilerinden biriydi.
Bugün Taha Akyol, Akif Beki, Mustafa Karaalioğlu, Fehmi Koru, Mehmet Ocaktan, İbrahim Kiras, Yusuf Ziya Cömert, Ali Bayramoğlu, Elif Çakır, İbrahim Kahveci gibi, 28 Şubat döneminde muhalif olmuş, kuruluş yılları ve ilk 11-15 yıl Erdoğan ve AKP’ye büyük destek vermiş ağır top kalemlerle birlikte Karar gazetesinde yazıyor.
Yani artık Erdoğan muhalifleri…
Demek ki Erdoğan’a ters görünmek istemiyorlar.
İş insanı oldukları için bu tutumu anlayabiliyorum.
Ama ben, Bülent Arınç ve Cemil Çiçek gibi AKP’nin reformist döneminin siyasetçilerinin öyle bir riskten çekineceklerini sanmam.
Yani onların da bulunduğu günlerde yazılarını beğenerek okuduğum, vicdanına güvendiğim Ahmet Taşgetiren’in masada yalnız kalacağını düşünemem.
Bu da benim görüşüm.
AKP’nin kurulduğu Güre otelinden gelen son dedikodular bunlar.
Aynı mahalleli Tarık Çelenk İslami kesimdeki gelişmelerle ilgili çok ilginç saptamalar da yapıyor.
Ben o konuşmada söylediği bazı çarpıcı cümleleri vereceğim.
Ama bunları hangi kontekstte söylediğini anlamak istiyorsanız mutlaka mülakatın tamamını okuyun.
Entellektüel desteğini tamamen yitirip popülizmin en derin bölgesine dalan AKP’nin kendi mahallesinde bile artık nasıl ağır biçimde eleştirildiğini çok net göreceksiniz.
(*) “Siyasal İslamcılık çok içi boş bir ideoloji. Sadece bizde değil, dünyada da öyle. Dünyadaki siyasal İslamcılara bakın, Mursi dahil hangisi iktidara geldiyse ilk başta yaptıkları şey ötekileri bastırmak oldu. Yolsuzlar da arkasından geldi. Malezya’da keza, Endonezya’da keza, Fas’ta keza…”
(*) “Bugün devlette etkin olan tarikat ve cemaatlerin anladığı tek şey kitaplardaki şeriat”
(*) “Devlet Türkiye’deki İslamcılığı ehlileştirmek istedi ve bunu MHP üzerinden yaptı.”
(*) “Sağ mahalle için normal lider yoktur, bir lider illaki ya kahraman ya hain olacak.”
(*) Böylesi bir toplumun batıyla arası iyice açılıyor. Kitabımda da var, bir Osmanlı Rum’u diyor ki; “Türk toplumu batılı reformların kendilerine çok faydalı olduğunu iyi bilir. Ama aynı reformların Türkiye’de uygulamasına şiddetle karşıdırlar.” Doğru bu. Bu kadar ciddi bir çelişki ile karşı karşıyayız.”
(*) “Erdoğan yaptığı işi ‘Tanrının kutsal misyonu’ olarak görüyor.”
(*) “Kentli olabilen yegâne sağcı politik grup Erbakan-Özal kuşağı oldu.”
(*) “Gülen yapısına şu ya da bu şekilde geçmişte entegre olanların yüzde 70’inin artık kurumsal dinle ilişkisinin kalmadığını görüyorum.”
(*) “Siyasi İslamcı olmayan normal dindarların da çoğu cuma namazlarına bile gitmiyor. Son girdiğim cumada camide ancak üçte birlik bir kalabalık vardı. Bu yapıların Türkiye’ye bıraktığı miras kurumsal dinin çöküşüdür.”
(*) “Biliyorsunuz eskiden cübbeli sarıklı insanlara toplumda bir saygı gösterilirdi. ‘Hacı abi’ vesaire denirdi. Ama şimdi işte tarikatın, cemaatin, cami imamlarının siyasetle kurduğu çıkar ilişkileri nedeniyle halk bu insanlardan soğudu.”
(*) “Genç kuşaklarda büyük bir kayış var. Artık tamamen kurumsal dini bırakıp bireysel bir Müslümanlık anlayışına doğru bir kayma olduğunu gözlemliyorum.
Tamamen ‘New Age’ gibi bir bilinmezcilik anlayışına doğru genç kuşakta ciddi kayma var.
Özellikle 35 yaş altındaki yurtdışı görmüş genç kuşakta biz artık eskisi gibi AK Parti’ye ‘blind trust’ (kör güven) duyan kitlelerden bahsedemiyoruz.”
(*) “Milli Güvenlik Kurulu’nun çatı oluşturduğu, işin içinde bürokratların da falan olduğu kurumsal bir devlette bu kadar mafya falan olamazdı mesela. Çok sorunluydu tabii o devlet, 28 Şubatları falan yaşatan da oydu. Ama mafya giremezdi oraya. Mafya ancak ayak işlerini yapabilirdi. Bugün artık mafya işin içinde ve meydan okuyor. Hiçbir kurum ondan hesap soramıyor.”
(*) “Eskiden, beğenin ya da beğenmeyin, kurumlar vardı…Bugün kurumların inşa edilmesi gerekiyor. Bu bir devlet krizidir. Bir ülkenin çatısı ortak aidiyettir. Bir ülkenin yüzde 50’sine devamlı ‘hain’, ‘yabancı işbirlikçisi’ diyerek o çatıyı nasıl tutacaksınız? Demek ki bu ülkenin mayası çok sağlam…”
Evet AKP’nin kurucu ilkelerine sadık insanların, kurucu otellerinde bugünlerde neler konuştuğunu, nelerin konuşulamadığını, onu konuşabilen bir mahallelinin ağzından dinledik.
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası
15 Kasım 2024 - A330 kulisi: Herkes ciddiyken sağdaki niye kahkahayla gülüyor