Bu fotoğrafa bakınca aklıma onlar geliyor

Beşar Esad sarayından öyle apar topar kaçmak zorunda kaldı ki özel eşyasını bile toplayamadı. Ortalığa saçılan özel eşya içinde eski fotoğraf albümleri de vardı. O albümlerden bir fotoğrafı bu hafta Paris Match dergisi yayınladı. Bakın Esad'a.

5 Ocak 2025

Bugüne kadar siyasilerin kadar kirli çamaşırlarını çok gördük.

Ama beyaz renklileri nasıldır pek görmüş sayılmayız.

Mesela Orta Doğu’nun güçlü liderleri ne tür iç çamaşırı giyer.

Kolsuz atlet mi, yoksa bisiklet yaka fanila mı…

Bu sorunun bir cevabını geçen hafta aldık.

Esad saraya geçmeden önce mutfakta böyle gezermiş

Suriye’nin devrik diktatörü Beşar Esad BAAS tahtına oturmadan önce işte bu fotoğrafta gördüğünüz iç çamaşırlarını giyermiş.

Paris Match dergisi son sayısında Suriye’nin devrik diktatörü Beşar Esad’ın işte bu fotoğrafını yayınladı.

Sayfadaki fotoğrafın içinde şu yazıyordu:

“Beşar Esad diktatör elbisesini giymeden birkaç yıl önce…”

Bu fotoğraf bana başka bir şey anlatıyor.

Diktatör olacak çocuk giydiği boxer’dan belli olur

Galiba Beşar Esad babasının BAAS tahtına oturmayı aklından geçirmiyormuş.

Şu haline bir baksanıza.

Hiç öyle güçlü, iradeli Orta Doğu diktatörü olacak adam hali var mı bunda…

Sanki kader kurbanı gibi bakıyor.

Arkadaki kahve makinasına bakar mısınız…

Ya o mutfağın hali…

Herhalde güçlü diktatör baba da “Bundan reis meis olmaz” deyip umudu kesmiş ve para göndermiyor.

Çocuk da dişçilikten kazandığı üç beş kuruş parayla gidip Ralph Lauren Boxer külot alamıyor.

Yoksa  güçlü lider olacak çocuk giydiği Boxer dondan belli olur.

Gaffur mu, Napolili pizzacı mı, yatakta basılmış Şener Şen mi?

Kısaca bakarken çok tuhaf bir çelişki içinde kaldım.

Güleyim mi…

Yoksa daha çok mu güleyim…

Acıyayım mı diye hiç sormuyorum, görüntüsü var ama, sonraki dönemi düşündükçe acınacak hali yok.

O yüzden baktıkça üç sahne geliyor gözümün önüne…

İnşaatlarda “Ayağımda Kundura” şarkısının henüz partisyonları yazılmamış ham halini söyleyen İbrahim Tatlıses.

“Kıskançlık Dramı” filminde Marcello Mastroianni’nin yanında oturan pizza fırıncısı  Gian Carlo Giannini…

Avrupa Yakası dizisindeki Gaffur…

Yatakta  karısına basılmış Şener Şen…

Allahaşkına bu dört sahnenin hangisinden güçlü bir Orta Doğu lideri çıkar…

Her makamın bir kapısı üç beş penceresi vardır

İngiliz tarzı asker parkasını çıkarıp Ankara tarzı sivil lacileri çeken Saray’ın yeni güçlü adamı Eş Şara kardeşim.

İyi bak bu don fanila adama…

Orta Doğu’da her diktatörün alın yazısı işlenmiştir bu fotoğrafın bir kenarına.

O yazı der ki;

Orta Doğu’da her makam odası bir kapılı çok pencerelidir.

Bir de her makam  koltuğu tekerleklidir…

Bir kapıdan girersin… ya o kapıdan çıkarsın ya da çıkarılırsın…

Veya bir pencereden kaçarsın…

Eş Şara kardeşim aman bozar külota dikkat

O yüzden Şam’a tepeden bakan Saraya yerleşen ve “Önümüzdeki dört yıl seçim seçim yok” diyen Eş Şara kardeşime tavsiyem var.

Madem o sarayda uzun süre kalmaya niyetlisin…

Bak akıllı adamsın, çok çabuk öğrenmişsin; bu Orta Doğu denen yerde sivil laci ve Church ayakkabı üniforma ve bottan daha muktedirdir.

Aman üniformanı değiştirip sivilleri çekerken iç çamaşırlarını da değiştir.

Slip don Orta Doğu’nun güçlü liderine uymaz.

Hemen bugün Boxer külota geç.

Ama dikkat et…

Orta Doğu’da padişahlara, sultanlara yönetim usulünü anlatan Keykavus’un Kabusname üslubuyla uyarayım,

“Lakin o Boxer ne çok uzun olsun ne de çok kısa…”

Çok uzun olursa haşema derler…

Çok kısa olursa başka laf ederler.

Bir de şunu unutma: Bir gün her diktatör de ölümü tadacak

Bir de unutma…

Bir gün her diktatör de ölümü tadacak…

Baki kalan şu kubbede senden de böyle Beşar’ınki gibi, arkandan herkesin güleceği pek hoş bir Seda kalmasın.

Devlette kahverengi takım elbise giyen herkesi işten atmak lazım

1993 yılında Hürriyet gazetesinde çok önemli bir olay yaşandı.

İktisat Bankası’nın sahibi Erol Aksoy gazetenin yüzde 25’ine ortak oldu.

Daha kendisi gelmeden binaya efsanesi geldi.

O binaya geldiğinde üstünüzde sakın kahverengi takım olmasın

Sanki bir rüzgar hepimize şunu fısıldadı:

“Sakın o geldiğinde kahverengi takım elbise giymeyin…”

Onun bankacılık sektöründeki efsanesini biliyorduk.

Kahverengi takım elbise giyeni işten atarmış…

Dün Forbes dergisinin Ocak sayısında Kağan Gökalp’in yazısını okurken 35 yıl önce gazeteciler olarak yaşadığımız bu olayı hatırladım.

Kağan Gökalp fashion  konusunda en beğendiğim yazarlardan biridir. Yazılarını Radikal gazetesi döneminden beri izlerim.

Milimetrik adlı ısmarlama erkek elbisesi ve smokin diken markalardan birinin sahibidir.

Forbes’ın son sayısında flanel kumaşın tarihi ve bugünü hakkında çok ilginç ve güzel bir yazı yazmış.

Churchill randevu isteyen kahverengi elbise giymiş adama ne dedi?

Orada şöyle bir bölüm okudum:

20’inci yüzyılın ortalarına doğru Londra’nın sosyal yaşamında lacivert blazerler ve takım elbiseler hüküm sürerken kahverenginin egemen olduğu tüvit ceketler yalnız hafta sonunda değil iş günlerinde de tercih edilmeye başlanınca bu İngiliz aristokratlarının tepkisini çekti.

Hatta konuyla ilgili en bilinen anektodlardan biri şöyleydi.

Biri Winston Churchill ile randevusuz olarak görüşmeye gelir ve bitmeyen ısrarı nedeniyle özel kalem müdürü Churchill’in huzuruna çıkıp “Efendim, kahverengi ceketli bir centilmen sizinle mutlaka görüşmesi gerektiğini söylüyor” der. Bunun üzerine Churchil şu cümleyle yanıt verir: “Kahverengi giyen biri asla centilmen olamaz.”

Dün Erol Aksoy’a sordum: Kahverengi giyen bankacıyı bugün de atar mısın?

Öyle anlaşılıyor ki Erol Aksoy Churchill’in bu cümlesini bankacılara uyarlamış.

Tabii gazeteciler için de aynı şeyi mi düşünüyordu, onu pek anlayamadık, çünkü bir yıl sonra Hürriyet’i Aydın Doğan aldı ve Erol Aksoy’u bir daha Hürriyet koridorlarında görmedik.

Ama dün onu Paris’ten arayıp sordum:

Bugün de hala aynı düşüncede misiniz?

Cevabı şu oldu:

“Benim düşüncem değil binlerce banka müşterisi üstünde yapılan bir araştırmanın sonucu bu.

Onun için görüşüm değişmedi.

Ben hiçbir şeyi kafadan yapmadım, her şeyi piyasa araştırmaları üstünden yaptım ve onun için SHOWTV altı ayda birinci oldu ve birinciliği bırakmadı..  “

Yani ona göre kahverengi takım elbise giyenleri işten atmak bilimsel araştırmaların sonucu.

Kahverengi giymiş kişi köy kahvesinde batağa giden dayı

Herkes aynı fikirde mi bilmiyorum.

Mesela Ekşi Sözlük’e baktım. Şöyle paylaşımlar var:

”Kahverengi tonuna göre sizi özgün ve şık gösterebileceği gibi, köy kahvesine batağa giden dayı gibi de gösterebilecek eylemdir, bu açıdan ton seçerken çok dikkatli olmakta fayda vardır. spot ışıklarına aldanmayınız.”

Kahverengi bir insanın AKP’li olduğunu gösterir

Bir başkası şöyle yazmış:

“80’li yılları, çocukluğumu, memur komşularımızı hatırlatır. istemsiz devlet dairesi kokusu gelir burnuma.”

Biri de olayı şöyle siyasallaştırmış:

“Kahverengi takın elbise giymek bir insanın;

1- taşralı olduğunu

2- ruhunun yaşlı ve yorgun olduğunu

3- akp’li olduğunu gösterir.”

Yalan söyleyecekseniz Ecevit mavisi giyin

Fazla önyargılı, hatta aşağılayıcı bir ifade.

Ama konuyu şöyle tersten siyasallaştıran da var:

“Çok yalan söyleyecekseniz görüşme esnasında ecevit mavisi dediğimiz tonlar kullanılmalı, bu tonlar karşı tarafa aşırı derecede güven ve dürüstlük sinyali göndereceğinden durumu çözebilirsiniz.”

Oysa mavi benim en sevdiğim renk.

Ne yazık ki insan görme yeteneğini kaybetmeye başladığında kaybettiği ilk renk mavi oluyormuş.

Cinler hangi rengi hiç sevmez, şeytan en çok hangi rengi sever?

Bankacılar kahverengi sevmez.

Peki ya “üç harfliler,” yani cinler hangi rengi sevmez…

Finansal cinlerden farklı olarak üç harfli cinlerin en sevmediği renk ise yeşilmiş.

Ya şeytanın en sevdiği renk?

o da kırmızı…

İslam kadına buyuruyor: Kahverengi giyen adamdan uzak dur

Bu renk sosyolojisinde kadınlar açısından iyi bir haber var.

İslam dini renk konusunda kadınlara pek sınırlama getirmiyor.

Rengarenk giyinebilirler yani.

Tek yasak var.

“Erkeklerin beğenip giydiği renkleri giymeyeceksiniz…”

Yani bu kahverengi takım elbiseli adama sadece Erol Aksoy gibi bankacılar değil, hocalar da takmış.

Leydi Di sarayın kahverengi elbiseli bürokratlarına takıktı

Aklıma Lady Diana’nın saraydaki bürokratlar için kullandığı deyim geldi.

Onlar için “kahverengi elbiseli adamlar” diyordu.

Pek haz etmiyordu onlardan.

Kahverengi elbise üzerine okuduğum sayısız şey tabii ki beni de etkiledi.

Kahverengi takım elbise bana da “Kasaba müesses nizamının resmi üniforması” gibi görünüyor.

Kahverengi adamdan her şey olur da, ne olmaz?

Açıkçası ben de kahverengi takım elbise giymiş birine bakınca içimden “Bu adamdan asla Picasso çıkmaz” diyorum.

Asla bir Mark Zuckerberg de çıkmaz.

Elon Musk da çıkmaz.

Bir Woody Allen hiç çıkmaz.

Ronaldo da çıkmaz.

Öyleyse benim de işim olmaz bu kahverengi adamlarla…

MIB daha iyidir.

Yani “Men in Black…”

Siyah elbiseli adamlar…

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.