Dün itibariyle bir söylenti dolaşıma girdi:
“Gülen’in canlısı veya cesedi Türkiye’ye getiriliyor…”
Bu tür haberler pek ilgimi çekmez. İlk yazan kişi de Ankara’da olup bitenler konusunda kulağı delik bir gazeteciydi.
Belli ki bazı fısıltılar dolaşıyordu.
Asıl dikkatimi çeken okuduğum bazı teoriler arasında geçen bir cümleydi.
Bunun üzerine Ankara’da bu konuları en iyi bilen güvenlik kurumlarından birinin yetkilisine sordum.
İki kelimeli cevap geldi:
“Doğru değil…”
O zaman bu haberler nereden geliyordu.
İlk ihtimal FETÖ çetesi içinde başlayan savaşın taraflarından birinden gelmesiydi haberin.
Bir süredir Pensilvanya haberleri dolaşımda.
Pensilvanya boşaltılmış…
Gülen’in sağlığı çok kötüleşmiş, bir hastaneye yatırılmış.
Hatta ölmüş.
Cesedi gizli bir yerde tutuluyormuş.
Ancak dün itibariyle ‘daha ileri’ bir söylenti ortaya atıldı.
“CIA, tıpkı Öcalan gibi, Fethullah Gülen’i MİT’e teslim etmiş. Ve özel bir uçakla Türkiye’ye getiriliyormuş…”
Ancak dikkat ettim, internet sitelerinin çoğunda böyle bir haber yoktu.
Tabii ki sosyal medya anında bunu satın aldı ve tartışmaya başladı.
İlgiyle izlediğim YouTube haber kanallarından biri olan Özlem Gürses dün neredeyse bütün yayınını buna ayırdı.
Tabii bu arada gözler “Dezenformasyon müdürlüğündeydi…”
Amerikan televizyonlarındaki HAMAS haberlerini bile yalanlayan dezenformasyon merkezinden bir açıklama gelmeyince olay büyüdü.
Anında emekli askerler de devreye girdi ve “FETÖ’nün canlı olarak veya cesedinin getirilmesinin AKP iktidarına yararı olacak mı” sorusu bile tartışılmaya başlandı.
Aslında zerre kadar ilgilenmediğim bir konu.
Ne var ki ortaya atılan teorilerin arasında öyle cümleler vardı ki ister istemez insanın dikkatini çekiyordu.
Mesela bir teori şuydu:
“CIA tıpkı Abdullah Öcalan olayında olduğu gibi Ankara ile anlaşmış ve FETÖ’yü teslim etmeye karar vermişti.”
Aynı gazeteciye göre Bu küresel çete şimdi FETÖ’nün canlısı veya cesedi karşılığı Türkiye’den yeni bir şey isteyecekti.
Bu ya İsrail ile ilgili bir şey olabilirdi.
Ya da Ukrayna-Rusya savaşıyla…”
Böyle komplo teorilerini dinleye dinleye bıkkınlık geldi ama asıl ilgimi çeken ikinci bir teoriydi.
“Küresel çete, yani ABD Türkiye’de yeni bir FETÖ oluşumu yaratacaktı.”
Ama Yeni FETÖ’nün hedefi bu defa “muhafazakar taraf olmayacaktı.”
İşte bu cümleyi okuyunca “Bir dakika” dedim.
Bu cümlenin yorumu şu olabilirdi.
Bu haberleri fısıldayanlar siyaseti karıştıracak yeni bir planın uygulanacağını anlatmak istiyordu.
CIA 1999’da Öcalan’ı verdikten sonra “FETÖ planını uygulayarak İslamcı ve muhafazakar tarafa sızmış ve devleti ele geçirme planını uygulamaya başlamıştı.”
Şimdi FETÖ’den sonra “darbecilikle suçlanacak yeni bir kitle yaratılması planlanıyordu.”
Yeni FETÖ’nin etki alanı İslamcılar ve muhafazakarlar olmayacağına göre kim olacaktı?
Tabii ki “olağan şüpheli” olarak “laik kesim…”
Nasıl yani?
“Laik kesim bir tarikat gibi devlete sızacak, kurumları ele geçirecek ve darbe mi yapacaktı?”
Laik kesim o konuda dersini fazlasıyla aldı…
İşte tam bu nokta Ankaralı bir gazeteci dostum farklı bir şey söyledi:
“Bu cümlenin hedefi MHP olamaz mı…”
Benim görüşüm eskiden beri açık.
Bunların hepsi bizim gibi toplumların çok sevdiği komplo teorileri…
Eskiden beri FETÖ ile ilgili görüşüm şudur…
FETÖ devletin, “Alnı secdeye varıyor” diye kollayan muhafazakar çevrelerin, onun Maliye, Adalet ve Polis içindeki gücünden korkan iş dünyasının ‘Aman iyi geçinelim’ kaygılarının, ‘Askeri vesayeti yok edeceğiz’ diye onun polis ve yargı içindeki bütün kanunsuz ve gaddar uygulamalarını destekleyen İslamcı ve liberallerin el birliği ile yarattığı tam bir Türkiye felaketidir.
Dünkü tartışmalara bakınca kendime sordum:
Devletin içine sızıp kurumları ele geçirme konusunda yeni bir günah keçisi yaratmak isteyen çevreler mi var…
Bence hem muhafazakar, hem milliyetçi, hem de laik kesimin çok dikkatli davranması gereken bir sinyal olabilir bu…
MHP’nin özellikle polis ve yargı içinde güçlendiği söylentilerine tepki duyan çevrelerin de kolayca satın alabileceği bir teori haline dönüşebilir.
Hele hele Kızılcahamam toplantısında bazı AKP’lilerin Cumhur İttifakı’nın aleyhlerine çalıştığını ifade etmesinden sonra bu fısıltılar daha etkili bir hale gelebilir.
İşte bu ihtimal aklıma geldiği için Ankara’da bu konuları bilebilecek bir güvenlik kurumunun yetkili ismini aradım ve sordum.
Fethullah Gülen gerçekten Türkiye’ye mi getiriliyor?
Gelen iki kelimelik cevap şuydu:
“Doğru değil…”
Ama şundan da eminim.
Doğru olmadığı söylenen haberin de devletin içinden sızdırılmış olma ihtimali vardı.
Geldiğim nokta şudur.
Bazı çevreler Gülen’in cesedi üstünden bir vesayet savaşı yapıyor.
Yani önümüzdeki günlerde çok ilginç bir enformasyon ve dezenformasyon fırtınası ile karşılaşabiliriz.
Kimdir bu çevreler?
İnanın hiç bilgim yok.
Böyle analizlere itibar eden bir insan değilim. Ama giderek daha görünür hale gelen bu tartışmayı bahane ederek asıl söylemek istediğimi söyleyeyim.
Dün ortaya atılan iddialardan biri de şuydu.
Güya AKP 15 Temmuz’a kadar FETÖ’yü ölü veya diri getirtip bu yıl 15 Temmuz anmalarına büyük bir canlılık getirmek istiyor.
Gerçekten böyle bir şeye inanan var mı…
Artık AKP’liler bile kabul ediyor.
15 Temmuz toplumun büyük bölümünde bir heyecan yaratmıyor.
Devletin bütün medyası ve kurumları ile bastırmasına rağmen milletin ruhunda yaprak bile kımıldamıyor.
Adeta sönmüş, ölü bir bayrama dönüştü.
FETÖ’yü getirmek bu heyecanı arttırır mı?
Hiç sanmıyorum.
Artık çoğumuz biliyoruz.
15 Temmuz ruhu daha Yenikapı mitinginde öldü.
Daha doğrusu oraya hakim olan klikçi anlayışla öldürüldü.
Oysa askeri bir darbe girişiminin sivil bir direnişle püskürtülmesi demokrasi için büyük bir şanstı ve bir sıçrama platformu olabilecekken tam aksine demokratik hakların askıya alındığı bir sürece dönüştü.
O nedenle FETÖ’yü ölü veya diri Türkiye’ye getirmek 15 Temmuz’u kurtarmaz.
15 Temmuz’u bugünlerde Hürriyet’te biraz da şaşkınlıkla okuduğum ve çok da takdir ettiğim, Abdülkadir Selvi’nin AKP içinden ısrarla yansıttığı yeni eğilimler kurtarabilir.
Yani yargının ve adaletin düzelmesi, Osman Kavala ve Gezi mahkumlarının, Selahattin Demirtaş’ın adil yargılanması yolunun açılması.
İnsan Haklarına saygı…
Liyakatın hakim olması.
Yolsuzlukların üstüne gidilmesi.
Parlamentonun güçlendirilmesi…
Evet 15 Temmuz’u gerçek manada demokrasi bayramı hali getirecek şey budur.
Ve FETÖ’nün daha Gülen ölmeden cesedi üstünden giderek belirginleşen bu tartışma bana göre bir şeyin önemini çok açık biçimde ortaya koyuyor.
AKP ile CHP, Erdoğan ile Özel arasındaki yumuşama sürecinin mutlaka devam ettirilmesi ve devletin işleyiş mekanizmasının yeniden gözden geçirilmesi gereğini.
Umarım AKP ve CHP’nin sağduyulu insanları artık hiçbir şey ifade etmeyen bir adamın cesedinin getirilmesinden medet ummadan, bu gerçeği daha cesur biçimde anlamaya ve anlatmaya başlarlar.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?