Ferdi Tayfur’un ölüm haberini kızım Gülümsün verdi.
“Baba Ferdi Tayfur ölmüş, çok üzüldüm” dedi.
Şaşırdım…
Tanıyor muydun diye sordum…
Ferdi Tayfur’la onu Ercan Saatçi tanıştırmış.
“Ondan sonra birkaç defa karşılaştık. Her defasında kendimi tanıtınca ‘Gülümsün ben seni tanımaz mıyım ‘ diyerek şaşırttı beni.
Çok zarif bir insandı. Bir defasında yine kendimi tanıtınca ‘Asıl sen beni nasıl tanıyorsun’ diye sordu..”
Ferdi Tayfur’un ilk plağı 1974’te çıktığında Gülümsün daha iki yaşındaydı.
Ama tanıyordu…
Nasıl tanımazdı ki… Bu ülkede yaşayıp da tanımamak mümkün müydü onları…
Denizli’de dedesi ve anneannesinin oturduğu evin balkonundan gördüğü açık hava sinemasında kim bilir kaç filmini seyretmişti.
Bindiği dolmuşlarda, yürüdüğü sokaklardaki kasetçilerde, Ankara-İzmir otobüsünün mola verdiği çayhanelerde hep onların sesi vardı.
Dedim ya herkes tanıyordu onları…
Tanımayan bir tek Türkiye Cumhuriyeti ve dönemin Cumhuriyet Gazetesiydi.
Devlet ve devletçi medya için onlara yer yoktu bu ülkede…
Tanıyor ama tanımazdan geliyorlardı.
Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay 1970’lerin ikinci yarısında parlayan iki sanatçıydı…
Devlet onları görmüyordu, bu ülke aydının bir bölümü kabul etmiyordu…
Lütfedip hayat hikayelerini bile okumuyorlardı.
Biraz okusalardı, aslında onların hayatlarının, beslendikleri insanlara hiç de ters gelmeyeceğini anlarlardı.
Bir yıl arayla doğmuşlardı.
Ama ikisinin hayat çizgisi farklıydı.
Ferdi Tayfur hayata trajik bir yoldan girmişti…
Sanki Ece Ayhan şiirlerinde anlatılan çocuklardan biriydi…
Babası bar çıkışında öldürülmüştü.
Müzik hayatı sokaktan başlamıştı.
Adana radyosu müzik yarışmasında ikinci olmuş, ama babasının engellemesi yüzünden çalışamamıştı.
Gerisi tam bir kendini yaratan sanatçı hikayesiydi.
Ferdi Tayfur dokuz farklı enstrüman çalıyor.
Bağlama, elektro bağlama, klasik gitar, akustik gitar, bas gitar, elektrogitar, kanun, tambur, ud…
Orhan Gencebay 14 farklı enstrümanla ilgileniyor veya çalıyor.
Bağlama, divane tambur, ud, cümbüş, buzuki, gitar, sitar, piyano, klavye, ney, keman, saksafon, klarnet…
Orhan Gencebay’ın geçmişinde klasik Türk müziği, rock ve caz da var.
Konservatuvarda okumuş.
Müziğe altı yaşında Kırım göçmeni ve Ukrayna Konservatuvarı mezunu Emin Tarakçı’dan keman ve mandolin dersi alarak başlamış.
İlk beste çalışmasını 10 yaşında yapmış.
1970’lerin ikinci yarısıydı…
Türkiye’nin acılı günlerinin sanatçılarıydılar.
Aynı yaştaydılar ama halk onlara iki farklı isim taktı.
Biri “Orhan abimizdi…”
Öteki “Ferdi baba…”
Neden biri abi de öteki baba…
Kimsenin cevap veremeyeceği sosyoloji sorulardır bunlar.
Devlet dersinden sınıfta kalan çocuklar bile veremez cevabını.
Müslüm Gürses de işte öyle cevapsız bir babaydı…
Kendi aramızda hep şu tartışma gelirdi gündeme…
Bu ülkede hangisi daha kalabalıktır?
Ferdi babacılar mı…
Yoksa Orhan abiciler mi…
Fenerbahçe taraftarı mı daha kalabalık, Galatasaray’ınki mi sorusu kadar zor…
O günlere bakarsak…
Şu afaki cevaplar çıkar karşımıza.
Vikipedia rakamlarına göre Orhan Gencebay kariyeri boyunca 28 milyon plak ve kaset satmış.
Ferdi Tayfur ise 27 milyon…
Bir iddiaya göre Ferdi Tayfur’un 1992’de çıkan Prangalar albümü beş milyon satmış.
Ama bunlar doğrulanabilir rakamlar değil.
Bildiğimiz o yıllarda kasetlerinin satışları iki milyonlara ulaşıyordu.
Bunlara bir de sokaktaki korsanı eklerseniz…
Devletin tanımadığı bu iki sanatçıyı halkın çok çok iyi tanıdığı anlaşılır.
Konser kalabalıkları…
O günlerden elimizde bir YouTube videosu var.
1993… Yer Gülhane Parkı…
Sahnede Ferdi Baba…
“Mutsuzluğu tanırsın, mutsuzluğu bana sor” şarkısını söylüyor..
200 bin kişi onu dinliyor.
Bu video dün itibariyle bir milyon kere izlenmişti.
Ama onların müziğini en çok dinlediğimiz yerlerden biri sinema salonları…
Ferdi Tayfur 27 filmde oynadı.
Tam 96 şarkı dinledik o filmlerde…
Yine bir iddia…
Onun “Çeşme” adlı filmi Türk sinema tarihinin en çok izlenen filmi oldu.
Sadece İstanbul’da 3.5 milyon kişi izledi.
Bütün Türkiye’de izlenme sayısıysa 12 milyon.
O günlerden bir kasabadaki sinema salonu sahibinin verdiği ilginç rakam var önümüzde.
Ünye kasabasında bir hafta…
Çeşme filmi 10 gün boyunca günde iki seans oynamış, 20 bin kişi izlemiş.
Sinema sahibi “O filmden kazandığım parayla 20 dönüm arazi alabilirdim” diyor.
Kadın matinesinde 1200 kadın ayakta izlemiş filmi.
Orhan Gencebay’ın film kariyerinde ise 35 film var.
Bunların 31’i sinema, biri TV filmi.
Onların izlenme sayıları konusunda elimizde çok bilgi yok.
Bu iki büyük halk sanatçısından bugüne kalan nedir?
Tabii ki daha ölçülebilir rakamlar.
Spotify’da Ferdi baba bir tık önde.
(*) BANA SOR: 27.7 milyon kere dinlenmiş.
(*) HATIRAN YETER: 22.7 milyon kere dinlenmiş
(*) HUZURUM KALMADI 22.7 milyon kere dinlenmiş
(*) SABAHÇI KAHVESİ. 21.3 milyon kere dinlenmiş
(*) İÇİM YANAR. 16.1 milyon kere dinlenmiş.
Orhan Abi’ye gelince;
(*) KADERİMİN OYUNU. 20 milyon kere dinlenmiş
(*) DOKUNMA. 13.8 milyon kere dinlenmiş
(*) HATASIZ KUL OLMAZ. 11.3. milyon kere dinlenmiş
(*) BİR TESELLİ VER. 7.3. milyon kere dinlenmiş
(*) AKŞAM GÜNEŞİ. 6.8 milyon kere dinlenmiş
Şaşırtıcı bir şey; hepimizin ezbere bildiği, Remiksi klüplerde en çok çalınan şarkısı ”Batsın Bu Dünya” ilk 5’te görünmüyor.
Youtube’a baktığımızda ise Ferdi Baba’nın açık ara önde olduğunu görüyoruz.
‘Bana Sor” adlı şarkısının YouTube versiyonu 35.8 milyon kere seyredilmiş 10 yılda.
Orhan Gencebay’ın videolarında görebildiğim en yüksek seyredilme rakamı üç milyonlar civarındaydı.
Ancak şurası gerçek.
Her ikisinin de gerek şarkılarının, gerek videolarının izlenme sayısı bugünün iki üç yıllık Hip Hopçularının yanında çok küçük kalıyor.
Bu da gösteriyor ki bu ülkenin onları yetiştiren, starlaştıran sokakları şimdi başka bir nesilin çocukları için çalışıyor.
Onlar hüzünlüydü…
Bugünkiler öfkeli ve isyankar…
Ama iki neslin damarlarında da arabeskin Türkiyelileşmiş itirazı yaşıyor…
Ferdi Tayfur’un ölümü ile birlikte Türkiye’nin popüler sosyoloji tarihinde çok önemli iki insandan biri sahneden iniyor.
Onların tarihi Türkiye’nin acılı günlerinde başlamıştı.
12 Eylül’e doğru gidiyorduk.
Karlı günlerde, Hacettepe Üniversitesi’nin Beytepe Kampüsünden yürüyerek ana yola iner, orada otostopla şehire dönerdik.
Kim bilir kaç kez kamyonlarda onları dinleyerek gelmişimdir Ankara’ya…
Bir yanım Mahler dinlerken içimde küçük bir tarafım da bu müziğin hüznünü anlamaya çalışıyordu.
Küçük edebiyat dergilerinden başlayarak hep savundum devletin ve sol nomenklaturanın reddettiği bu müziği.
Milyonlarca insan bir müziği seviyorsa eğer, sosyolog yanım bunu görmezden gelemezdi.
Pop sosyoloji doktoramı asıl o yıllarda yazmaya başladım.
Orhan Gencebay 2009 yılında Milliyet Gazetesinden Olcay Ünal Sert’e verdiği bir mülakatta hiç unutamadığım şu sözleri söylemişti:
“Batsın Bu Dünya Türkiye’nin ağıdıdır. Şu bir gerçek, 70’li yıllar kötü yıllardı. Günde 100-150 kişi öldürülüyordu. 1975’te böyle bir Türkiye’de yaptım “Batsın Bu Dünya’yı.” O Türkiye’nin ağıdıdır, ağlanacak parçasıdır.”
Bütün bunlardan sonra gelin şimdi baştaki o soruya cevap verelim.
Bu ülkenin sosyolojisinde hangisi daha kalabalıktır?
Önceki gün kaybettiğimiz Ferdi Baba mı…
Yoksa evinde sakin bir hayat sürdüren Orhan abi mi…
Benim cevabım şu:
İkisi de kendi başına kalabalıktı.
Epey büyük bir kalabalık…
İkisi bir arada ise izdihamdı…
Hani Dil Kurumu’nun geçen yıl için bulduğu kavram var ya…
Kalabalık yalnızlar…
İşte onların, yani kimsesizlerin kimsesizi bir izdihamdan gelen uğultuydu onların şarkıları…
Oysa çok küçümsedik onları ve sinema salonlarından, dolmuşlardan, çayhanelerden gelen o hüzünlü feryadı…
Şimdi şimdi anlamaya başladık…
Şimdi şimdi hip hopçularımız, varoşların rapçı çocukları aldı vardiyayı…
Ve onların izdihamından gelen sesi dinliyoruz artık…
Bastırılan sokakların sosyolojisi 50 yıl sonra günün izdihamını ve uğultusunu yine oralardan vermeye başladı…
Güle güle Ferdi Tayfur…
Allah sana da uzun ömürler versin Orhan Gencebay…
5 Ocak 2025 - Bu fotoğrafa bakınca aklıma onlar geliyor
4 Ocak 2025 - Hangisi daha kalabalıktı: Ferdi Babacılar mı, Orhan Abiciler mi?
3 Ocak 2025 - Son 48 saatte Riyad ve Şam’dan gelen 4, Moskova’dan gelen 6 istihbarat raporu
1 Ocak 2025 - Dün gece her 10 Türkten kaçı yeni yıla alkollü içki içerek girdi?
31 Aralık 2024 - Yılmaz Erdoğan: Bana dönek diyorlar, katılmadığım bir davadan nasıl dönebilirim ki