Sorunun tam cevabını bilemem ama, benim bildiğim şu:
Bir erkek aynı anda altı kadını idare edebilirmiş…
Anında şunu diyeceğinizi biliyorum.
“Hadi canım var mı böyle bir adam?”
Var ve söyleyeyim.
Quincy Jones…
Yani iki hafta önce kaybettiğimiz büyük müzisyen…
Hani şu Michael Jackson’un ünlü albümü “Thriller”ı yapan adam.
Ya idare ettiği altı kadın?
Onlar kim?
Tek tek söyleyeyim.
(*) BİR: Marpessa Down: Siyah Orfe filminin Fransız asıllı Amerikalı oyuncusu Marpessa Dawn.
(*) İKİ: Hazel Scott: Amerikalı caz şarkıcısı. Ve aktivist. McCarty döneminde Paris’e yerleşmiş. Ünlü kongre üyesi Adam Clayton Powell Jr’un karısı.
(*) Juliette Greco: Fransız egzistansiyalist şarkıcı…
(*) Jeri Caldwell: İlk eşi…
(*) Ve adını bilmediğimiz iki kadın daha…
Quincy Jones’un kadınlara düşkünlüğünü biliyordum.
Üç kere evlenmişti.
Eşlerinin hemen hepsi beyaz kadınlardı.
Alman oyuncu Nastassia Kinski’den olan kızı Kenya Kinski Janes bugün tanınmış bir mankendir.
Ama aynı anda altı kadını birden idare etmek gerçek bir sanat olmalı.
1950’lerin yarısından itibaren Paris’te geçirdiği yıllarda durumu buymuş.
Ama Allah için itiraf ediyor ve “O günlerde kontrolden çıkmıştım” diyor.
Çareyi de idare ettiği kadın sayısını azaltmakta bulmuş.
1957’de eşinden ayrılmış.
Yani eksilte eksilte bir kadın eksiltebilmiş.
Böyle erkekler için tek çözüm kadınların onu terk etmesidir.
Herhalde öyle olmuş.
Neyse Quincy Jones’la ilgili size kötü bir izlenim vermiş olmayayım.
Ayrıca yedi erkeği aynı anda idare edebilen bir kadın da tanıyorum.
Hem de Türk…
Onu siz de tanıyorsunuz.
“Yedi Kocalı Hürmüz…”
Ayten Gökçer de ne kadar yakışmıştı o role…
Sanki kendi hayatını oynuyordu.
Çevremde aynı anda beş erkeği idare eden kadın hikayeleri de dinledim.
Gerçek hikayeler.
Bana göre bazıları aynı anda yedi erkeği hak ediyor.
Quincy Jones’a döneyim.
Sakın bu hikayeye bakıp onun “adi bir zampara” olduğunu düşünmeyin.
Olağanüstü bir müzisyendi.
Grammy tarihinde en çok ödül alan üçüncü kişidir.
Seksen defa Grammy adayı oldu. Tam 28 Grammy ödülü vardı.
Beyonce’nin 32 tane var.
Müzik eğitimini Boston’da Schillinger House’da yaptı.
Bugün o okulun adı Berklee Müzik Koleji’dir…
Yani caz müziğin Julliard’ı diyebilirsiniz.
Fransa’da Nadia Boulanger gibi bir efsaneden müzik dersleri aldı.
Harvard, Princeton, Julliard gibi dünyanın en prestijli okulları ona onursal payeler verdi.
Cazın en büyüklerindendi.
Ama dünya değişiyordu. Özellikle pop müzik devleşiyordu.
Pop müziği de en iyi kendisinin yapacağını ispatladı.
1985 yılında dünya müzik ve yardımlaşma tarihine geçecek olan “We Are The World” şarkısını bir gecede yazıp tamamladı.
Lionel Richie’nin de çabalarıyla, Michael Jackson, Bruce Springsteen, Ray Charles, Cindy Lauper gibi günün dev sanatçılarını toplayıp listelerde 1 numaraya çıkan ve milyonlarca dolar yardımın toplanmasını sağlayan pop imecesini o kurdu.
Şimdi söyleyin bütün bunları becerebilen bir adam…
Aynı anda altı kadını idare ediyorsa çok mu şaşırtıcı olur.
Farkında mısınız dün gece televizyon tarihinde yeni bir dönemin başlangıcına tanık olduk.
Dünya tarihinde ilk defa küresel bir spor şovu bir streaming platformunda canlı yayınlandı.
Bizim neslimiz Muhammed Ali’nin maçlarını seyretmek için sabah saat 4’de kalkardı.
Bu maçları televizyon kanalları yayınlardı.
Eski Dünya Ağır siklet boks şampiyonu Mike Tyson’la yepyeni nesil bir ağır siklet boks şampiyonu olan Jake Paul arasındaki tarihi maçı Netflix yayınladı.
Böylece Netflix sadece film ve dizi yayınlayan bir platform olmaktan çıkıp klasik televizyonların en büyük silahlarından olan canlı yayın alanına girdi.
Ayrıca yılbaşında Amerikan futbolunun canlı yayınına gireceğini de açıkladı dün gece.
Bu demektir ki önümüzdeki yıllarda futbol ve basketbol, Formula 1 de klasik televizyonların elinden çıkıp streaming platformlarına geçecek.
Böylece maçlar için ayrı kanallara abone olmak zorunluğu kalkacak.
Bence bunun anlamı klasik televizyon sisteminin sonudur.
Tahminim en geç o-10 yıl içinde bugün kablo ve dijital platformlardan yayınlanan televizyon kanalları streaming platformlarının içine girer.
Böylece yeni medya bütün eğlence sistemine hakim olur.
Jake Paul tam anlamıyla yeni nesil bir ağır siklet boksör.
Alkol ve içki bağımlısıyken kendini tedavi etmiş.
Çok başarılı bir YouTuber olmuş.
5.5 milyon takipçisi var.
Aynı zamanda şarap yazarı.
Vücudunun her tarafı dövme dolu.
Salona açık bir arabanın üzerinde geldi.
Arkada bir kafesin içinde beyaz güvercin vardı.
Yani bir zamanların Muhammed Ali gibi dev ağır siklet kahramanlarının kültürünü alt üst eden bir genç.
27 yaşında…
Mike Tyson bugün 58 yaşında.
Herhalde bugüne kadar ringe çıkan en yaşlı boksör olarak tarihe geçti.
Tabii bu hareketi 50 yaşını geçmiş birçok erkeğe acaip moral verdi.
Ayrıca şunu gördük. Netflix gibi bir streaming devinin eline geçince bütün şovun niteliği değişiyor.
Maç öncesi soyunma odasında bugüne kadar boks tarihinde görmediğimiz bir şeye tanık olduk.
Mike Tyson’un babası soyunma odasında oğluyla mülakat yapıyordu.
Mülakat bitip Tyson arkasını dönünce altında bir şey olmadığını ve poposunun açıkta olduğunu gördük.
Herhalde hepimiz hayatımızda ilk defa 58 yaşında bir ağır siklet boksörün poposunu gördük.
Bence bu da bir ilkti…
Paul-Tyson maçından önce gerçek bir şampiyonluk maçı izledik.
Hafif siklette iki kadın boksör dünya şampiyonluğu için karşılaştı.
Katie Taylor ile Amanda Serrano arasındaki şampiyonluk maçı bugüne kadar seyrettiğim en çekişmeli boks maçıydı bile diyebilirim.
İki kadın bütün maç boyunca inanılmaz bir mücadele yaptı.
Serrano’nun kaşı açıldı ve maçın geri kalanına yüzü gözü kan içinde devam etti.
Bir kere daha anladım ki, kadınlar sporda erkeklerden daha ihtiraslı, azimli ve savaşçı…
Jake Paul-Mike Tyson maçı ne kadar şovsa… Onlarınki o kadar gerçek bir savaştı.
Maçın son iki raundu bana göre boks sporundan çıkıp arenada gladyatör dövüşüne dönüştü.
Bu şahane geceyi hepinize tavsiye ederim…
Tarihi bir geceydi.
Televizyon tarihinde bir paradigmanın değişimine tanık olduk.
Ama öyle anlaşılıyor ki Netflix henüz canlı yayın konusunda yeterli tecrübeye sahip değil.
Dün gecenin ilk bölümünde salondan gelen görüntüler ve ışık bu şovun iddiasına ve büyüklüğüne uygun değildi.
Bazı bölümler amatör kamerayla çekilmiş gibiydi.
O kısım sonradan toparlandı ama yayın boyunca sık sık kesilmeler oldu.
Ben kendi payıma kadınlar hafif sikletin son raundunu ve Paul-Tyson maçının galibinin belli olduğu sahneleri izleyemedim.
Ama tahmin ediyorum bu eksiklikler ikinci yayında giderilecektir.
Çünkü eğlence ve canlı yayında gelecek artık streaming platformların ve tabii ki Netflix’in.
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?