Milli takımımız bu akşam yarı final için Hollanda karşısına çıkıyor.
Koç Holding’in büyük patronu Rahmi Koç Avusturya maçının son dakikasında yaptığı kurtarışla dünya kalecilik tarihine geçen Mert Günok’a çok sempatik bir mektup göndermiş.
En güzeli de, mektubu Günok’un oynadığı Beşiktaş Kulübü açıklamış.
Mektubunda öyle bir kelime kullanmış ki…
Beni aldı ta lise yıllarımda okulun bahçesine götürdü.
Mektup aynen şöyle:
“Mert evladım;
Yaptığın plonjon ile gelen gole mani olup Türkiye’nin kaderini değiştirdin. Seni candan tebrik ediyorum…
Aman sağlığına dikkat et. Başarılarının devamını diler, gözlerinden öperim.
Rahmi Koç…”
Tabii okurken içimden kendi kendime ‘Keşke Rahmi Bey bu harika ve içten mektuba bir cümle daha ekleseydi…’ diye geçirdim.
Şöyle bir cümle mesela:
“Seni ve bütün takım arkadaşlarını tebrik ediyorum…”
Çünkü o takım salı gecesi aslanlar gibi savaştı.
Ama asıl “plonjon” kelimesine takıldım.
Ve gülmeye başladım…
Çünkü kendimi bir Cem Yılmaz filminin en retro ve nostaljik sahnesinde hissettim.
Unutmuşum bu kelimeyi…
Yıllardır hiçbir maç anlatımında duymuyordum artık.
O nedenle birden İzmir Namık Kemal Lisesi’nin bahçesine döndüm.
Orada toprak sahada “plonjon” yapmanın sonuçları geldi aklıma…
Kan revan içinde kalkmış dizler…
Plonjon yapmaktan hiç kapanmayan kabuk tutmuş yaralar…
Evet bir kalecinin en muhteşem, en uçan halini anlatan kelimeydi “Plonjon…”
Dün çevremde birçok genç insana sordum.
“Plonjon” nedir?
Hiçbiri bilmiyordu.
Sonra kendime sordum…
Benim için “uçmak” anlamına geliyordu.
Yani kalecinin uçarak bir topu yakalaması.
Ama 1970’te Fransa’ya gidip Fransızca öğrenmeye başladığımda bu kelimenin “plonger” fiilinden geldiğini farkettim.
Yani aslında ‘uçmak’ değil, “dalmak”mış…
Hayrettir türkçede tam olarak sözlük anlamını hiçbir zaman merak etmemiştim.
Dün Google’a girip baktım.
Anlamı şuymuş:
“Futbolda kalecilerin topu yakalamak için yaptığı, yere paralel şekilde atlama hareketini tanımlayan terimdir.”
Ama bu hareketin ne olduğunu dün asıl, New York Times’ın ‘Athletic’ sitesinin kaleci uzmanı Matt Pyzdrowski’nin kurtarma anını saniye saniye anlatan uzun ve teknik yazısından anladım.
Buyrun, neymiş Mert Günok’un “tarihi plonjonu”nun 2.1 saniyelik hikayesi…
Saniye saniye değil, salise salise…
“Top havadan ceza sahasına doğru gelirken Mert önce vücudunu çevirdi, ardından kaleye paralel üç hızlı adım aldı, bu arada başını ve gözünü toptan hiç ayırmadı. Bu çok önemliydi çünkü bir an içinde hem topun gidişini ve rotasını değerlendirmesini hem de varacağı son noktayı öngörmesini sağladı. Bir an tereddüt etse gol olurdu.”
“İçeri gelen yüksek topu alamayacağını fark eden Mert hemen önündeki alanı tarayıp arka direkte boş pozisyondaki Baumgartner’i gördü. Top hâlâ kendi hizasının yukarısındaydı. O anda Mert gözlerini toptan ayırıp Baumgartner’in topa neresiyle nasıl vuracağına odaklandı.”
“Elde ettiği veriler (ortanın şiddeti, topun yerden sekmesi ve Baumgartner’in vücut şekli) Mert’e topun muhtemel rotasının geldiği yöne doğru gitmesi gerektiğini söylüyordu. Reaksiyon için çok az zamanı olduğundan klasik yolu izleyip öne doğru adım atmak yerine daha küçük bir adımla yetindi çünkü sağına büyük bir adım atacak zamanı ve alanı yoktu. Bunun yerine sağ ayağını vücudunun altına doğru getirip sol ayağını biraz dışarı çıkardı.”
“Top kaleye doğru ilerlerken sağ bacağını iyice topladı ve bütün gücüyle kendi sağına sıçradı. Vücudunun her santimetresini kullanarak topu direğin yanından dışarı çelmeyi başardı. Son anda ayaklarını kapatma becerisi sayesinde hayati bir anda ayak hareketlerini doğru ayarlayabildi ve topun gideceği yeri sezerek nefes kesici bir kurtarış yaptı.”
“Mert’in kurtarış sonrası verdiği coşkulu tepki ve Avusturyalı oyuncuların golün nasıl kaçtığı karşısında şoke olup sessiz kalışı kurtarışın ihtişamını bütün sözcüklerden daha iyi anlatıyor.
Tıpkı goller gibi kurtarışlar da dakikasına ve sahnesine bağlı olarak büyüyor.
Mert’in kurtarışında içgüdüsel farkındalık seviyesi çok yüksek ve bunu başarmanın tek yolu istikrarlı biçimde saatlerce çalışmak. O da bu anı daha da özel hale getiriyor.”
Evet Rahmi Koç’un o sıcak, babacan mektubunda ‘tebrik ettiği’ plonjonun arkasında 2.1 saniyelik böyle inanılmaz bir hareket ve koreografi var.
Bugün milli takımımıza her birimiz, hepimiz yürekten, en derinden sevgilerimizi ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Çocuklar…
Rahat olun.
Bugün kazansanız da kaybetseniz de o sahadan başınız dimdik ayrılacaksınız…
Çünkü siz daha salı akşamı bu milletin gönlünde en büyük finali oynadınız…
Ve kazandınız.
NOT: Yazar Matt Pyzdrowski, ABD ve İsveç’te profesyonel kalecilik yapmış bir antrenör.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?