Evet…
Öyle sanıldığı gibi gizli bir tanık değildi…
Açık, hatta apaçık bir tanıktı…
Bu yazdığım da atlatma değil, herkesin gözü önündeki apaçık bir haber…
Yıllarca önce ihbar etmişti bir insan Narin’i kimin, nerede nasıl öldürdüğünü, nereye gömdüğünü…
Apaçık söylemişti…
Büyük yazarımız rahmetli Yaşar Kemal’di o insan…
Bazılarımızın ‘Yaşar abisi…”
Ne demişti yıllar önce hepimize…
Aynen şöyle demişti:
“Bu ülkede dört şey olmayacaksın…
Kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı…”
Narin’in orada tek başına bırakılmış bir avuç mezarına bakarken bu ülkede 77 yıllık hayat yaşamış bir insan olarak son 10 yılım gözümün önünden geçti.
Gezi Parki’ında kalan üç beş ağacı kurtarmak uğruna ölen çocukları hatırladım…
Milletçe yaşadık.
Sonra sokaklarımız, evlerimiz kadına dar edildi.
Her gün şiddete uğrayan, suratına kezzap atılan, bıçakla delik değişik edilen, dövülen, terkedilen kadınlarımız…
Onu da milletçe yaşadık, yaşıyoruz..
Sonra sıra sokak hayvanlarına geldi…
Sokakta hunharca öldürmek yetmedi…
Şimdi Meclisimizden çıkan kanunla, kanuna uygun öldürmeye başladık.
Onu da milletçe yaşadık.
Ve şimdi Narin’i yaşıyoruz…
Yaşar abi demişti.
Yıllar önce ne demişti.
Bu ülkede dört şey olmayacaksın.
Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı…
Onları olamazsın da ya geriye kalanı…
Geriye bir şey kalmıyor ki zaten…
İnsan da olmayacaksın…
Geriye kalan sosyal harabede insan olmak mümkün mü zaten…
İşte o nedenle artık bu ülkede iktidarın ağzından düşüremediği üç kavram bana hiç bir şey demiyor…
‘Milli hissiyat’ mesela… Milli değerlerimiz, harsımız, ananelerimiz, örf ve geleneğimiz…
Hani altına sığınılarak konserler yasaklatılan, uğruna insanlar hapiste çürütülen, içi bomboş, dibi çürütülmüş laf salataları…
Mesela ‘milli ve yerli…’
Hani her türlü vasatlığa, hoyratlığa kamuflaj haline getirilen, içi bomboş bırakılmış biçare iki kelime…
Mesela ‘Anadolu irfanı..’
Neyin adı artık…
Son 23 yılda gördüğümüz tanık olduğumuz her tür kötülüğe, günaha sessiz kalmanın…
Sırf ‘Alnı secdeye varıyor’ diye göz göre göre gelen FETÖ kumpaslarına, zulmüne ortak olmanın…
Tarikat okullarındaki rezaletleri, sırf dindar kuruluşlara halel gelmesin diye işlenen günahları yen içinde saklamanın suç ortağı haline getirilmiş iki kelimecik…
Adaletsizlikler, insan haklarının ayaklar altına alınması, hapislerde çürütülen aydınlar…
Hepsine önce yetmez ama evet, sonra kötü ama olsun riyakarlığı ile hem sağır hem dilsiz kalmak…
Hiç sormadık kendimize…
Bu mudur o güzel Anadolu irfanı…
Yaşar abi söylemişti…
Büyük Yaşar Kemal…
Gerçek Anadolu irfanının bozulmadan, yozlaşmadan önce yetiştirdiği o neslin evlatları demişti…
Bu ülkede dört şey olmayacaksın.
Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı…
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?
28 Kasım 2024 - Rahmi Koç: İşadamıyım ama hayatım beş kuruş bile getirmeyecek üç işle geçiyor