Önceki gece Hamas’ı ikna eden üç istihbaratçı iki haftadır ne yaptı?

Mısır'ın Şarm el Şeyh kentindeki anlaşmayı siyasetçilerden çok Ortadoğu'nun istihbaratçıları sağladı. Başta MİŞT Başkanı İbrahim Kalın, Mısır İstihbarat Servisi Başkanı Abbas Kamil ve Katar adına Muhammed el-Emadi. Bu üç istihbaratçının barıştaki rolü bakın nasıl gelişti?

10 Ekim 2025

ABD Başkanı Trump, dün sabaha karşı Gazze Barışının ilk adımı için anlaşmaya varıldığını açıkladığı  dakikalarda kafamda şu soru vardı:

Bu anlaşma nasıl sağlandı?

Ve ikinci, üçüncü aşamaları ne kadar güvencede…

Gazeteci tecessüsüm ise bu görüşmelerin nasıl yapıldığını kurcalıyordu.

İki tarafın eli kanlı temsilcileri Şarm el Şeyh’te

Bir düşünün…

İsrail ile Hamas kanlı bıçaklı.

İsrail bir Hamas yetkilisi ile asla aynı odaya girmez.

Çünkü onlar için Hamas’ın bir üst düzey yöneticisi, “gittiği her yerde takip edilip öldürülmesi gereken kişidir..”

Şimdi bu iki taraf nasıl bir araya gelip barış konuşacaktı…

Şarm el Şeyh’e gitmedim ama gitmiş gibi araştırdım.

7 Ekimi planlayan da orada, 67 bin Gazzelinin ölüm kararını alan da

Üstelik iki tarafın da en şahinleri orada…

Mesela Halil El Hayya…

7 Ekim’i planlayan kadroda olduğu söyleniyordu.

Mesela Zaher Jabarin…

İsrail’de 14 yıl hapis yatmış eski bir militan.

Filistin’in Batı Şeria’daki mali yapılanmasından sorumlu.

İsrail tarafında 67 bin insanı  öldürme, Gazzeyi yerle bir etme emrini vermiş olan Netanyahu’nun en yakınındaki insan var.

Başdanışmanı Ron Dermer…

Aşırı güvenlik odaklı ve Netanyahu’ya çok bağlı bir karakter.

Şarm el Şeyh’teki ‘GIS’ merkezine giren dört istihbaratçı

Mısır’ın Kızıl Deniz kıyısındaki Şarm El-Şeyh şehrinde  bu insanlar nasıl görüştüler?

Yaptığım inceleme bana şunu gösterdi…

Bu anlaşmayı asıl itibariyle siyasilerden çok 4 istihbaratçı sağladı.

Çünkü Netanyahu’yu ikna görevi Trump’ın, Hamas’ı ikna görevi Müslüman tarafındı.

Arabuluculuğun ev sahibi Mısır.

Görüşmeler Şarm El- Şeyh’te Mısır İstihbarat Servisi “GIS”in merkezinde yapılıyor.

Dört istihbaratçı: Kim kimdir albümü

Koordinatörlük görevini Mısır İstihbarat Servisi Başkanı Abbas Kamil yürütüyor.

Katar adına Muhammed el-Emadi katılıyor. 

Görünüşte bir istihbaratçı değil.

Resmi sıfatı Katar’ın “Filistin Büyükelçisi…”

Ancak gayrı resmi özellikleri bundan fazla.

Hem Filistinlilere, hem İsraillilere açık kanalları var.

Yani sorunu en iyi bilen insanlardan biri.

Ancak Şarm el- Şeyh müzakerelerinde konunun daha çok Gazze’nin savaş sonrası imarı ve yapılanması… 

Türkiye adına ise son iki günde MİT Başkanı İbrahim Kalın o binaya giriyor.

İsrail istihbaratı adına Mossad ve Şimbet’ten  kimin katıldığını ise öğrenemedim.

Karşı karşıya gelmeden ‘Go between’ müzakeresi

İsrail ve Hamas müzakerecileri hiçbir zaman bir araya gelmiyor.

İki taraf ta GIS Merkezindeki yetkililerle ayrı ayrı görüşüyor.

Mesajlar güvenilir aracılarla iki tarafa iletiliyor.

Benim değerlendirmem şu.

Bu anlaşmayı siyasetçilerden çok “Orta Doğu’nun istihbaratçıları” sağladı.

Çünkü bu savaşın en kötü günlerinde bile Türkiye, Mısır, Katar ve İsrail’in istihbarat birimlerinin başındaki insanların telefonları hep birbirlerine açıktı.

Siyasi belagatın en şehvetli olduğu günlerde bile onlar kendi aralarında konuşuyorlardı.

İki taraftaki bayram havası görüntüleri bize ne anlatıyor?

Dün sabahtan itibaren Gazze ve İsrail’deki insanlardan gelen görüntüleri izledim.

İki tarafta da bayram havası var.

Bu da şunu açıkça gösteriyor.

Gazze halkı Hamas’ın, İsrail halkı da Netanyahu’nun savaşından bıkmış.

İki tarafın memnun olmayan kısımları ise sayıları az fanatikler.

Yani bu savaşı Kudüs meselesine bağlamak isteyen iki tarafın dini fanatikleri.

Kanada Başbakanı Türkiye’ye neden teşekkür etti?

Peki Türkiye’nin bu ateşkesteki rolü neydi?

Dün New York Times’ın sabah geçtiği ilk habere baktım.

Orada Trump’ın rolü anlatılıyor.

Ama bölgeden sadece Katar ve Mısır’ın rolüne atıf yapılıyor.

Ne var ki aynı gazetenin hemen altındaki başka bir haberde Kanada Başbakanı’nın Trump, Mısır ve Katar’ın yanında Türkiye’ye de teşekkür ettiği belirtiliyor.

Trump da Türkiye’ye teşekkür edenler  arasında.

Haklılar da çünkü Türkiye’nin rolü hiç de küçümsenecek gibi değildi.

Hamas’ın iknasında en etkili rolü Türkiye mi oynadı?

Benim görüşüm şu.

Türkiye bu barış anlaşmasında önemli bir rol oynadı.

Hatta, Hamas’ın ikna edilmesi konusunda en büyük rolü Türkiye oynadı diyebilirim.

İtiraf edeyim, İsrail’le ilişkinin bu kadar tırmanmasına rağmen, Türkiye’nin görev gücüne girmesi beni şaşırttı.

Bunu da İsrail’le ilişkilerin geleceği açısından iyi bir işaret olarak görüyorum.

Kamu önündeki belagat Sumud filosuna binmedi

Türkiye’nin bu anlaşmadaki dezavantajı İsrail ile ilişkilerini gereğinden fazla ağır bir belagata esir etmesiydi.

İsrail’de bazı yetkililer de buna aynı ölçüde sert bir belagatla cevap verince ilişkilerde toksik bir etki yarattı.

Buna karşılık, Cumhurbaşkanının uluslararası düzeyde,  “Hamas terör örgütü değildir” tezini savunması onu Hamas’ın gözünde etkili bir konuma getirdi.

Kalın da bunu avantaja çevirdi.

Ama asıl önemlisi, Türkiye  fiili alanda o belagattan oldukça farklı bir çizgi izledi.

Sumud filosunda muhalefetteki Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nden milletvekili bulunurken, Cumhur İttifakı’nın iki üyesi AKP ve MHP’den milletvekili yoktu.

Ayrıca Türkiye, Birleşmiş milletlerin son açıklamasında Hamas’ın silahtan arındırılması maddesine karşı çıkmadı ve imzaladı.

En kritik dönem şimdi başlıyor

Ancak bu sadece bir ateşkes anlaşması.

Savaşı tamamen bitirecek ve kalıcı bir barış sağlayacak asıl maddelere geçilmedi.

İsrail Gazze’den üç kademede çekilecek ve arada bir güvenlik bölgesi bırakılacak.

Gazze’nin karayolunda bütün ülkelerle ilişkisi İsrail kontrolunda olacak.

Bu durumda Gazze’nin yeniden inşası gerekli yardım ve inşaat malzemesi daha çok deniz yolundan olacak.

Gazze’nin inşasında Mersin limanının rolü büyüyebilir

Bu durumda ya Türkiye’nin Mersin limanı ya da iki Kıbrıs’tan  birinin limanı “Hub” olacak.

Diyeceğim önümüzdeki dönemde barışın sağlam bir temelde yürümesi için Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi şart.

Gazze’de ve Suriye’de eğer artık Orta Doğu’nun başına bela açmak istemeyen bir düzenin kurulmasını samimi olarak istiyorsak Türkiye ile İsrail yeni bir güven ilişkisini kurmalıdır.

İran etkisinden arınmış bir Suriye, Lübnan ve Gazze

Bunun için güzel de bir fırsat var.

İran artık ne Lübnan, ne Suriye ne de Gazze’yi karıştırabilecek bir güce ve imkana sahip…

Orta Doğu’da hala maraza çıkarabilecek güçte iki kesim var.

İŞİD ve El Kaide ve bir de İhvan.

İhvan’ın Ortadoğu’dan çekilme kararıu

Türkiye artık Müslüman Kardeşler hareketini desteklemekten vazgeçti.

Suriye’de El Şara , İhvan’ı ağır biçimde eleştiren konuşmalar yapıyor.

Mısır, Tunus ve Libya’da siyasi gücü kalmadı.

Körfez ülkeleri ise zaten İhvan’la çoktan ilişkisini kesmişti.

Son oyuncu  Hamas da artık sahneden çekilmek zorunda.

Siyasi İslam Orta Doğu’ya çok zarar verdi…

Umarım bu perde Gazze Barış Anlaşması imzalandıktan sonra kapanacaktır.

İbrahim Kalın, Heidegger’ın kulübesinde ne gördü?

Türkiye adına bu müzakereleri sürdüren MİT Başkanı İbrahim Kalın geçtiğimiz günlerde yeni kitabını yayınladı.

Adı “Heidegger’in Kulübesine Yolculuk…”

Dün Serdar Turgut bu kitap hakkındaki yazısında şöyle diyordu:

“Bu ülkenin başındaki Milli İstihbarat Teşkilatının başındaki insanın böyle zorunlu bir görev yaparken Heidegger üzerine kitap yazmış olması bana göre global bir mucizedir…”

Çok katılıyorum bu söze…

Kalın’ın bir önceki kitabının ikinci bölümündeki soru

Kalın yine MİT Başkanlığı görevindeyken “İslam, Aydınlanma ve Gelecek” isimli bir başka kitap daha yayınlamıştı.

O kitabın ikinci bölümünün başlığı şuydu:

“İslam, Şiddet ve Barış…”

Ve bu bölüm şu soruyla başlıyordu:
“Din, şiddetin kaynaklarından biri midir?”

Uzun bir bölüm ama İslam üzerine yazan herkes gibi o da çok temkinli.

Muğlak ifadeler içinde daha az muğlak bir cümle

Cevabı, çok sayıda ve uzun dini kaynaklara yapılan atıflar içinde muğlaklaşıyor.

Yine de şöyle açık sayılabilecek bir cümle de var:
“Yapılması gereken, İslam geleneğindeki zengin tecrübeleri eleştirel bir gözle değerlendirmek ve barış savaş, bir arada yaşama ve çoğulculuk gibi temel kavramları bu tecrübe ışığında yeniden ele almaktır…”

O da çok iyi biliyordur ki, böyle bir temenniyi, İhvan’ın siyasi İslam ve şiddet  pratiğinden kurtarmadan gerçekleştirmek mümkün değildir.

Mısır bunu Türkiye’den daha önce anladı

Bu kitapları okuyunca İbrahim Kalın’ın orada bulunmasının hem Türkiye hem de Gazze için ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Ama şurası da gerçek…

Mısır bunu Türkiye’den daha önce anladı.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.