Türk bayrağı çekilen locadaki üç Türk gazetecinin kapanış şovu gözlemleri

13 Ağustos 2024

Önceki akşam Paris’te Olimpiyat oyunlarının kapanış törenini izleme şansı olan insanlardan üçüydük.

Üç Türk gazetecisi..

Biri Youtube’un en başarılı gazetecilerinden Özlem Gürses…

Bir haftadır yayınlarını Paris’ten yapıyor.

Öteki Haber Türk yazarı Oray Eğin…

Şu an karar aşamasında.

New York’ta yaşamaya devam mı yoksa Paris’e mi yerleşmeli kararını vermek üzere.

Töreni bu üç gazeteci birlikte izledik. Aramızda konuştuk. Bu yazı işte öyle toplu bir izlemenin sonucu olarak ortaya çıktı.

Kapanış töreninde bir locanın fiyatı ne kadar?

Davetli olarak gitmiştik ve töreni çok güzel bir locadan izledik.

Locaların fiyatı konusunda bilgi almak istedim ama tam rakamı öğrenemedim.

Aramızdan biri 15 bin Euro dedi. Ama hesabı o kadar basit değilmiş.

Locaları genellikle Olimpiyatların ana sponsorları ve daha küçük sponsorları kapatıyor.

Localar öyle tek bir ünite olarak satılmıyor.

Biletler, oteller ve başka etkinlikler için paket olarak satılıyormuş.

Tabii bunun çok yüksek bir ücret olduğunu söyleyebilirim.

Geçen ay Almanya’da yapılan Euro 2024 ile karşılaştırma yapmak gerekirse Olimpiyatların paket fiyatları daha yüksekmiş.

Ancak her locaya 10-12 kişi rahatça girebiliyor.

Locaya alınacak davetli sayısı sınırlıdır sanıyorum ama kaç kişi olduğunu öğrenemedim.

Stadda Türk bayrağını asan tek locadaydık

Bizim locanın bir özelliği vardı.

Bütün Stade de France alanında önüne Türk bayrağı bağlanan tek yerdi.

O nedenle bizim kafilenin sporcu ve yöneticileri de bizi gördü ve selamladı.

Şansımıza, bizim açımızdan iki önemli olay tam bizim en iyi görebileceğimiz yerdeydi.

Türk kafilesi bütün tören boyunca bizim locanın önündeydi.

Dolayısıyla yakından izleme imkanımız oldu.

Ayrıca Tom Cruise stadın tepesinden inme gösterisini de tam karşımızda yaptı.

Milli ve yerli ombudsmanlara zorunlu bir bilgi vereyim

Olimpiyat bir “corporate kültür sektörü…”

Yani, ben gazeteciyim, karşılaşmalara tek başıma cebimden bilet alıp gideyim derseniz, yapabilirsiniz ama çok zor.

O nedenle benim de gidebildiğim gibi ancak sponsor kuruluşların daveti ile gidebiliyorsunuz.

Ben de öyle yaptım.

Bunu son zamanlarda kendini “milli ombudsman” ilen edenlere de duyurmak isterim.

Stada da sizi davet eden kuruluşun otobüsleriyle giderseniz işini çok daha kolay.

Paris’te her gün 14-24 bin adım atmak zorunda kaldım

Orada da sorun şu.

Otobüsleri çok yakına sokmuyorlar.

Dolayısıyla epey bir yol yürümek zorundasınız.

Şöyle söyleyeyim.

Paris’te kaldığım dört gün boyunca günde 14 bin ile 24 bin arasında adım attım.

Yine de şikayetçi değilim.

Çünkü o ünlü söz gibi, “Bazen yolculuk gidilecek yerden daha eğlencelidir.”

Yol üzerinde Scientology mabedini görünce ne düşündüm?

Mesela o yürüyüş sayesinde Stade de France’ın hemen yanı başında devasa bir “Scientology tapınağı olduğunu öğrendim.

Gecenin mega starı Tom Cruise’du ve tabii ki hepimiz birbirimize sorduk:

“Kapanışta o stadın tepesinden inme sahnesini yapmadan önce buraya uğramış mıdır acaba?”

Muhtemelen evet…

Kapanış benim için iki bakımdan düş kırıklığı oldu

Kapanış törenine büyük umutlarla gjttim.

Açılıştaki o harika dünya şovundan sonra kapanışta aynı yaratıcılıkta bir şov bekliyordum.

Hemen söyleyeyim.

Düş kırıklığına uğradım.

Kapanış şovu belki televizyon ekranlarında güzel göründü ama sahada bizim gördüğümüz o kadar iyi değildi.

Kafilelerin sahaya girişi düzensizdi.

Ama Oray şöyle bir şey söyledi:

“Her zaman kapanışlar açılıştan daha aşağıda olur.”

Milli ve yerlicilere bir İstiklal Marşı senfonisi

Yine de hoşuma giden çok şey vardı.

Özellikle müzik bölümü…

Sahada büyük bir orkestra vardı ve bütün tören boyunca fon müziğini onlar yaptı.

Çok ama çok başarılıydı.

Fransız Milli Marşı Marseillaise’i inanılmaz bir klasik müzik parçası haline getirmişledi.

Bütün dünyada artık giderek sırıtan bütün “milli ve yerli”cilere nanik gibiydi.

Gördük ki bütün ülkelerin milli marşları daha sempatik hale getirilebilir.

Parçaları 400 milyon kere indirilen bir Fransız grubu

Müzik bölümüne gelince…

Tabii locada ben ve Oray olunca olay bir anda bir Rock konseri ayinine dönüştü.

Medyadan tek eksiğimiz Kanat Atkaya idi.

Müzikte ana şov Fransa’nın en ünlü Pop funk grubu Phoenix’e verilmişti.

Şarkıları sadece Spotify’da 400 milyona yakın indirilen bir grup.

Listomania ve 1901 şarkılarını Rock müziğinin şaheserlerinden sayarım.

İtiraz ettiğiniz şarkı var mı sorusuna verilen cevap

Çok önemli bir ayrıntı.

Fransa Olimpiyat Komitesi kapanışta onlara 19 dakikalık bir şov teklif ettiğinde “Acaba hangi şarkılarımıza izin verirler” diye düşündük diyorlar.

“Komite ‘hiçbir kısıtlama yok’ cevabı vermiş.

C’est ça la France…”

Fransa budur işte…

Gecenin sürprizi: Vampire Weekend grubunun solisti de sahnede

Bize büyük bir sürpriz yaptılar.

Çok sevdiğim Amerikalı grup Vampire Weekend’in şarkıcısı Ezra Koenig’i de çıkardılar.

Ayrıca son dönem Fransız müziğinin önde gelen isimleri de sahnedeydi.

Mesela “Drive” filminin müziğindeki “Night Call“ şarkısının DJ’i Kavinsky ve çok sevdiğim Fransız ikili Air de sahnedeydi.

Ama Londra’da sahnede Elton John vardı diyenlere

Gruptaki bir arkadaşımız “Londra Olimpiyatlarındaki şovun müziğinin yanında bu hiçti. Orada Elton John gibi efsaneler vardı” dedi.

Ben de “İyi de o günle bugün arasından iki nesil geçti. Elton John geçen yaz veda konserlerini verdi. Bu yepyeni bir müzik” dedim.

Ama pek ikna olmadı.

Türk kafilesi başkanı kıyafet serbest mi dedi?

Benim için en büyük düş kırıklığı ve hüsran Türk kafilesi oldu.

Bir kere törende galiba en az sporcu ve yönetici bulunan kafile bizimkiydi.

“Karşılaşması bitenler döndü” dediler. Öteki ülkelerinkiler niye dönmedi?

İkincisi törene herkes sanki istediği kıyafetle gelmişti.

Galiba açılıştaki kıyafet tartışması oralara kadar inmişti.

Sporcuların hangi kıyafetle katılacağına kafile başkanı karar veriyormuş.

Anladığım kadarı ile oyuncuları serbest bırakmışlar.

Tam önümüzde bağdaş kurup töreni izlemeyen kafile üyelerimiz

Böyle olunca da ortaya çok dağınık bir tablo çıktı.

Bir de hepsi Ralph Lauren’in spor takımlarıyla çok kalabalık ABD kafilesinin yanına düşünce, tam önümüzdeki bu çelişkili tablo hepimizi çok üzdü.

Bir de yere oturup bağdaş kurmuş kafile üyelerini görünce moralimiz sıfır oldu.

Altın Madalya alamayınca kafilenin morali mi bozuldu?

Ankara’da birkaç yere sordum.

Gelen cevaplardan biri şuydu:

“Bu yıl madalya beklentimizin çok gerisinde kaldık. Bunun moral bozukluğu olabilir…”

Bunun üzerine bazı bilgilere baktım.

Türk kafilesi Olimpiyatlara gelen orta boy kafilelerden biriymiş.

Törende bağdaş kurup oturan sporcuların görüntüsü hoş değildi

Beni asıl üzen kapanış seremonisine katılan Türk oyuncu ve yönetici sayısının çok az oluşu oldu.

Saydım, en fazla 25-30 kişi vardı.

102 sporcu ile gelmişiz. Sayı olarak baktığınızda 32’inci sıradaymışız.

Ama aldığımız madalya bakımından 64’üncü sıradayız.

Azerbaycan 47 sporcu ile katıldı.

Kafile kalabalıklığı sıralamasında 54’üncü sıradaydı.

Ama madalyada 30’uncu sırada yer aldı.

Özbekistan ise daha ilginç… 86 sporcu ile gelmiş.

Ama madalyada 13’üncü sırada… Çünkü sekiz altın madalya almış.

Bir de bazılarının tören öncesinde yere oturup bağdaş kurması hoş bir görüntü olmadı.

Bu moral bozucu bir tablo değil çünkü

Oysa bu tabloya bakıp moral bozmamak lazım.

Bir kere Tokyo Olimpiyatlarında karate branşı vardı, bu defa yok.

Oradan dört altınımız vardı.

İkincisi sıralamaları belirleyen altın madalya oluyor.

Yani bir altın alsaydık çok daha üst sıralarda yer alacaktık.

Ama en önemlisi şu.

Bizim madalya branşlarımız çeşitlenmiş.

Yani 1950’li yıllardaki gibi artık sadece Mustafa Dağıstanlı, Ahmet Ayık kafilesi değiliz.

Özlem Gürses: Türk takımının hüznü bana yalnız ve güzel ülkem sözünü hatırlattı

“Açılış kadar etkileyici bulmadım… sporcular perişan oldu, biz de… gereksiz uzundu… Türk Takımının yalnızlığı ve hüznü ‘yalnız ve güzel ülkem’ sözünü hatırlattı… ABD bunca başkanlık seçimleri tartışmasına rağmen olimpiyata da törene de damgasını vurmuştu… açılış töreni Fransa’nın come back’iydi… kapanış ise ABD’nin güç gösterisi… çocukça da olsa törenden tek hatırlanacak Tom Cruise olacak 🙂 Hem de kendisinin de ‘müridi’ olduğu dünyanın en acayip tarikatlarından biri olan Scientology’nin Paris merkez binasının 100 metre ilerisinde yaptı şovunu Tom… insanlık çok farklı bir eşikte… bir tarafta tarikatlar, bir tarafta politik otoriterlik, bir yanda da spor, sanat, bilim…”

Oray Eğin: Bayrak Amerika’ya geçince Hollywood şovuna dönüştü

“Fransızlar mümkün olduğu kadar elegan yapmaya çalışmış töreni. Sürekli anlaşılması güç referanslar, semboller, imgeler var ve insanın gözünün içine sokmuyorlar. Zaten belki bu yüzden komplo teorilerine ve çarpık okumalara bu kadar açık. Sonra Amerika’ya devrolunca kör gözün parmağına bir Hollywood şovuna dönüştü, ortada ne ima ne gizli mesaj ne alt metin kaldı. Fransa’nın ikonik binalarının olduğu fondan LA’de plaj partisine kadar düştü ama çok eğlenceliydi.
Bir kere hemen 2028’e gitme planı yapmaya başladım çünkü bu olimpiyatlar spor izleyicisi olmayan beni bile ekran başına çekti. Olduğumuz yerden atletler dokunulacak kadar yakındı, birer Yunan tanrisı gibi görünüyorlardı ama. Törenin buna vurgu yapmasını çok beğendim. Phoenix ve Air performansı da son yılların en iyi rock konserlerini andırıyordu.

Phoenix çalarken sahneye çıkmamaları gerektiğini bilmeyen sporcularla oluşturulan “mosh pit” tarihi bir andi.

Saatlerce Tom Cruise’u beklemeye de değdi. Bir daha onu böyle bir “stunt” yaparken ne zaman göreceğiz. Aslında herkesten önce biz gördük, hazirlanırken siluetini yakaladık ve tam nereye bakacağımızı biliyorduk. Çıkışta Scientology kilisesine de uğradı mı? Tam stadın yanındaydı çünkü. Neyse işin bu boyutunu derin Türk analistlerine birakalim.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.