Türk medyasının gelmiş geçmiş en zeki, en devrimci ve en muzip gazetecilerinden biri olan Ufuk Güldemir’in genç gazetecilere söylediği şöyle bir söz vardı:
“İyi gazetecilik yaparsan, rakiplerin senin için ‘MİT ajanı’ derler…
Daha iyi gazetecilik yaparsan, terfi alırsın. Bu defa ‘CIA ajanı’ derler.
Bundan da iyi gazetecilik yaparsan, rütben de yükselir. ‘MOSSAD ajanı’ derler.
Hepsinden iyi gazetecilik yaparsan da, son çare olarak ‘Gay’ derler.”
Türk medyasının paranoyak hasetliğini anlatan bir mizah harikasıdır bu sözler…
Aklımdan hiç çıkmadı…
Bu cümlelerde herkesin hemfikir olduğu nokta şuydu:
Dünyadaki bütün istihbarat birimleri içinde, etkinlik ve güç hiyerarşisinde en üst mevkiye yerleştirilen örgüt MOSSAD’dı…
Hamas’ın İsrail içindeki saldırısı ile ilgili haberleri izlerken aklıma Ufuk’un bu sözleri geldi.
İçimden şu geçti:
“Ufuk’un bu sıralamasında MOSSAD iki sıra aşağı düştü…”
Hiçbir bilgim yok ama şundan eminim.
Son 10 yılda büyük gelişme gösteren MİT bu kadar uzaktan bunun bazı işaretlerini almıştır.
Şimdi herkes aynı soruyu soruyor:
MOSSAD nasıl böyle madara oldu?
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütü, nasıl olur da burnunun dibinde günlerdir hazırlanan, geleceği apaçık bir saldırının en küçük işaretlerini bile alamaz….
Dünya medyasını izliyorum. Herkes bunun cevabını arıyor.
Bunan birinci cevap ne biliyor musunuz?
“KİBİR…”
Evet, kendini çok büyük, çok güçlü, asla yenilmez sanmanın, self agrandizmanın yarattığı “Kibir…”
Bize de ders olmalı…
İkinci neden ise şu:
“İsrail’de Netanyahu ile başlayan “KUTUPLAŞMA…”
Çünkü bu kutuplaşma artık ordunun, polisin, adaletin ve MOSSAD’ın da içine kadar girdi…
Üçüncü neden;
“Netanyahu’nun, son 20 yılda, dünyadaki bütün popülist liderlerin yaptığı gibi Adaleti partizan bir Yargının emrine verme ihtirası…
Ve tabii bütün bunların zeminini hazırlayan şey:
İki devletli bir barışçı çözüm çabalarının rafa kaldırmak.
Son 20 yılda güç kazanmak isteyen bütün popülist otoriter liderler aynı şeyi yaptı:
Askeri gövde gösterisi…
Bu da bize ders olmalı…
Hamas saldısının ilk gününden beri Ahmet Davutoğlu’nu hayretle izliyorum.
Seçime tek başına girse, yüzde 2 bile alamayacak…
Siyaset desen, biraz değil baya torpille tepeden paraşütle girmişsin…
Hiç hak etmediğin mevkilere gelmişsin…
Oturduğun yerde sana başbakanlık bile gümüş tepside verilmiş…
Ve bütün bunlar ortadayken, boyunu aşan “Stratejik derinlik” safsatalarınla…
Yeni Osmanlıcılık hayallerinle …
Koskoca ülkeyi Orta Doğu’nun en derin batağına gırtlağına kadar sokacak yolu açmışsın…
Tamamını kaybettiğimiz koskoca bir coğrafyada, sırtımızdan hançerlendiğimiz bir savaşta, Kut’ül- Amare diye bir kasabanın kahramanca ama çaresizce savunmasından, koskoca bir Kurtuluş Savaşı’na alternatif bir zafer, bugün 100’ncü yılına ulaşan koskoca bir Cumhuriyet’in en büyük bayramına alternatif hayali bir bayram yaratmaya kalkacaksın…
Ve bugün Orta Doğu’nun en karanlık günlerinde, itidalli bir politika izlemeye çalışan iktidarı tahrik edeceksin…
Yeter kardeşim…Yeter artık…Düş yakamızdan…
Bizi gırtlağımıza kadar Orta Doğu batağına sokan o toksik fikirlerin ve saçmalığı çok vahim sonuçlarıyla kanıtlamış teorilerinin bizi nereye getirdiği ortada…
Bir daha asla geri dönmeyecek olan 5 milyon Suriyeli mülteci…
Peşaver’e dönmüş bir Suriye sınırı…
Seçimde resmen hezimete uğradın…
Şimdi inanılmaz bir oportünizmle sırtına Filistin poşusuyla bu milleti daha tehlikeli bir yere sürüklemeye çalışıyorsun…
Milleti resmen tahrik ediyorsun…
Sadece milleti değil…
İçimizde yaşayan ve hepsi Filistin yanlısı 5 milyon Suriyeli göçmeni de tahrik ediyorsun…
Yapma…
Çek elini ve dilini artık bu ülkenin Orta Doğu politikasının üzerinden…
Cumhur İttifakına oy vermeyen 76 yaşında bir seçmenim.
Şunu hiç gocunmadan söylüyorum…
Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Hükümet üyeleri itidallı bir politika izliyorlar.
Hemen CHP gibi ortaya atılıp şunun yanındayız bunu destekliyoruz diye konuşmak yerine iki tarafı da itidale davet ediyorlar.
İsrail’i itidalli davranmaya ikna etmeye gayret ediyorlar.
Bu sorunu ancak iki devletli bir barışın çözeceğini anlatıyorlar.
Ve hiç kuşkunuz olmasın bu karanlık günlerin aşılabilmesi konusunda Türkiye’yi çok daha etkili bir konuma getiriyorlar.
Söyler misiniz bunun dışında ne yapılır?
İsrail’le savaşa mı gireceksiniz…
Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda bir politikadır bu…
Hepimizin arkasında rahatlıkla duracağı “Milli ve Yerli bir politikadır…”
Sadece Türk milletinin değil, Filistin halkının da menfaatinedir.
Şu an için Müslüman dünyada en akıllı ve en itidalli yolu Türkiye ve Azerbaycan izliyor…
İnşallah ikisi de radikal muhafazakarların, şuursuz muhaliflerin etkisinde kalıp yol değiştirmez.
Yukarda Gazze’den gelen fotoğrafa yakından bakın…
Bir bilim kurgu, bir Mad Max filminden çıkmış gibi bir felaket sahnesi…
Hamas’ın saldırısı yarattığı trajedinin fotoğrafı bu…
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, fotoğrafta gördüğümüz bu Filistin halkının meselesi çözülmeden bu bölgeye barış gelmesi ihtimali yoktur.
Ama Hamas’ın festivalde müzik dinleyerek eğlenen genç insanları katletmesi, sivil, çocuk, kadın, yaşlı demeden önüne çıkanı katletmesi, cesetleri yerlerde sürüklemesi eylemi ile Filistin halkının haklı davasını birbirine karıştırmayın.
Başımızda yeterince bela var…
Ermenistan sınırımızdan Suriye sınırımızın sonuna kadar bin bir belayla mücadele ediyoruz…
Karabağ meselesi çözüldü, ama artçı depremleri gelecek.
Suriye sınırımız yangın yeri…
Buna bir de Orta Doğu’nun kolay kolay çözülemeyecek en büyük marazi sorununu bizim içimize sokmayın.
Ekonomimiz uzun zamandır ilk defa gerçekçi bir politika ile idare ediliyor…
Lütfen artık başımıza daha başka stratejik derinlik belası sarmayın…
CHP’ye gelince…
Sadece ‘Şuursuzca bir politika’ diyorum…
Artık yanlışlığı kesinlikle anlaşılmış bir adaylık ısrarı ve empozesi ile kaybedilmiş bir seçimin intikamı, iktidarın en makul politikasına yüklenerek mi alınacak yani…
Ahmet Davutoğlu’nunki ne kadar ideolojik kasıtla yapılan bir muhalefet ise, CHP’ninki de o kadar şuursuzca yapılan bir muhalefet…
Hayret ediyorum…
CHP’nin hem Kılıçdaroğlu, hem değişimci kanadından aynı ses yükseliyor.
Hiç olmazsa bu açıklamaları yapmadan önce, seçimi kazansaydınız Dışişleri Bakanı yapmayı planladığınız eski Büyükelçi Namık Tan’ın Karar gazetesine söylediklerine kulak verseydiniz…
Ne diyor Namık Tan?
Bu Filistin’in değil İran’ın davasıdır.
Hamas’ın saldırısının en ağır bedelini yine zavallı Filistin halkı görecektir…
O halk perişan…
Son yıllarda 250 bin Filistinli genç topraklarını terketti, başka ülkelere yerleşti.
Neden?
Çünkü Hamas ve İslami Cihad fanatizmi ile İsrail zulmü arasında sıkışıp kaldılar…
Bugün için Filistin halkının en büyük trajedisi işte budur…
Kendi içinden de kendi dışından da ihanete uğramış zavallı bir halk bu…
Sırf iktidarı sıkıştıracağız diye hem Filistin halkının aleyhine olacak , hem kendi milletinizin içine yangına sebep olacak kıvılcımlar atmayın…
Zaten kendi mahallesindeki fanatiklerin, oportünist siyasetçilerin baskısı altındaki iktidara, hiç olmazsa 72 saattir koruduğu itidalli çizgiyi sürdürmesi için yardımcı olun…
Lütfen yapın bunu…