Bir duble İrlanda viskisi…
İki bardak Chateau Neuf du Pape…
Kırmızı şarap yani. Kızımın tercihi.
Yanında sade bir makarna…
Ve Tansu’nun, anne geleneği olarak hazırladığı Montblanc pasta.
Dün gecemin menüsü buydu.
İzmir yıllarımda kendi annem, babam ve kardeşlerimle…
Ankara yıllarımda Tansu’nun rahmetli annesi, babası ve kardeşi ile.
Dün akşam da Tansu, kızım, torunlarımız ve Tansu’nun kaybettiğimiz kardeşi Teoman’ın eşi Hatice ve kızı Elif’le..
Tam bir geleneksel aile yılbaşı gecesi yani…
Sonra her zamanki gibi biraz televizyon…
Türkiye’nin masum yıllarında TRT’ydi…
Şimdi TV8 tabi ki…
Her zamanki gibi geceye müzikle başladık.
Herkes sırayla kendi repertuvarından birkaç parça çaldı.
Benimki çoğu zamanki gibi jazzy bir repertuvardı.
Çoğu Spotify’daki Lazy Sunday Afternoon Jazz listemden.
Ama ondan önce Aralık ayında benim için güzel bir sürprizi vardı.
Onunla başladım.
Zülfü Livaneli yeni bir şarkı çıkardı.
Adı “Donde Estas…”
Şarkıya ait bilgilerde söz ve müzik Zülfü Livaneli’nin görünüyor.
İspanyolca yazılmış.
“Neredesin” anlamına geliyor.
Tam bir “Akustik Latin baladı.”
Günlerdir dinliyorum.
Beni gençliğimin İzmir Fuar’ındaki Kübana ve Mogambo pavyonlarına gelen Latin Amerikalı gurupların şarkılarına götürdü.
Livaneli’nin bildiğimiz tarzının bayağı dışında.
Livaneli’nin en güzel şarkılarından biri olmuş.
Merak edip Zülfü’yle konuştum.
Sözlerini İspanyolca mı yazdın yoksa çeviri mi diye sordum.
Beni şaşırtan bir cevap verdi:
“Eski albümlerimdeki şarkılarımdan biri, gerisini yapay zeka yaptı…”
Ya söyleyen kadın?
Şarkıyı harika bir Latin gırtlakla yorumluyor.
O kim diye sordum…
Daha şaşırtıcı bir cevap:
“O da yapay zeka…”
Böylece Zülfü Livaneli’den ilk yapay zeka şarkıyı dinliyoruz.
Benim değerlendirmem şu:
Çok başarılı, çok güzel…
Çok sevindim.
Çünkü epey bir zamandır, çevremdeki, “AI müziği öldürüyor” diyen “Organik müzik” saplantılı arkadaşlarıma bir türlü anlatamıyordum.
Yapay Zeka ile harika müzikler yapılıyor diyorum.
Mesela geçenlerde Instagram’da Teoman’ın “Renkli Rüyalar Oteli’nin” 70’ler Türkiye’si espirisine uygun harika bir Yapay Zeka uygulamasını dinledim.
O kadar güzeldi ki…
Bugünlerde orijinalinden çok onu dinliyorum.
Dün gece bir şarkıyı daha defalarca dinledim.
“Let Babylon Burn’un” bir şarkısı…
“Soul to Soul (Live)”
Hafif reggae ritminde… Çok yumuşak, insanı alıp götürüyor.
Kime dinlettiysem sevdi.
Spotify’da geniş bir playlisti var.
“Whisky Time’ın” yani akşam üzerlerimin vazgeçilmezi oldu.
Bu şarkı da bir tür AI, yani yapay zeka uygulaması.
Haklarında fazla bilgi yok ama, Norveçli bağımsız bir müzik projesi olarak kabul edebilirsiniz.
Sanatçı adı olarak bunu kullanıyor.
Yapay zeka destekli şarkılar yapıyorlar ve bunlar geride bıraktığımız 2025’de “Let Babylon Burn Records” adı altında yayınlandılar.
Tamamen yapay zeka değil…Organik yanı da var.
Projenin sanat adı olarak kullandığı üç kelime “Bırak Babil Yansın” anlamına geliyor.
Ama reggae müziğin doğduğu topraklardaki Rastafari geleneğinde
“Adaletsiz düzen çöksün”…”Zulüm sona ersin” gibi anlamlarla yüklü.
Protest bir yanı var yani projenin…
O tarafı da hoşuma gitti.
Yılın bu ilk gününde hepinize tavsiye ederim.
Üstüne basa basa iddiamı tekrarlıyorum.
Yapay Zeka bize harika şarkılar getiriyor ve getirecek…
60’larda, 70’lerde kalmış Organik nostaljiden muzdarip arkadaşlarım gibi inat yapıp direnmeyin.
Kırın ön yargılarınızı…
Dinleyin yazdığım bu iki şarkıyı…
Sonra biraz Instagram’da dolaşın.
Bir çok yeni şarkının o çok sevdiğimiz “Motown” yıllarına, Türkiye’nin 70’li masum yıllarına uygun uyarlamalarını dinleyecek ve çok seveceksiniz.
Yılın son günün bir başka müzik sürprizi de Silivri Cezaevi’nden geldi.
19 Mart sonrası tutuklanan Şişli Belediyesi seçilmiş Başkanı Resul Emrah Şahin cezaevinde bir şarkı bestelemiş.
Şarkının adı “No 9”
Diğer tutuklularla birlikte kaldığı bölümden almış adını.
“Özgür Günlere” diye adamış şarkısını.
Enstrümantal bir parça.
Dünden itibaren Youtube, Spotify ve öteki platformlara yüklenmiş.
Bu proje için beni şaşırtan bir orkestra oluşmuş.
Çok sevdiğim, süper diyebileceğim maestro müzisyenler çalmışlar.
(*) Kavalda Resul Emrah Şahan’ın babası Talip Şahin;
(*) Asma davul ve sandukada Arif Sağ;
(*) Akustik gitarda Bülent Ortaçgil;
(*) Yaylı tanburda Cahit Berkay;
(*) Bağlamada Erdal Erzincan ve Tolga Sağ;
(*) Perküsyonda Diler Özer;
(*) Piyanoda Dengin Ceyhan;
(*) Trompette Atakan Gözetlik;
(*) Elektro gitarda ise Cenk Şanlıoğlu;
(*) Yaylı düzenlemeler İstanbul Strings…
Helal olsun hepsine…
2026 için çok güzel ve anlamlı bir Adalet ve özgürlük imecesi olmuş.
Yemekten sonra biraz nostalji…
Geleneksel medyada arkeolojik bir tur…
Klasik televizyon yani…
Yirmili otuzlu yaşlarımda TRT’ydi…
Sonraları Show TV, Kanal D, ATV…
Şimdi TV 8 tabii ki…