Erdoğan, Biden’la ayaküstü konuşmuş, F-16 sözü almış
Cumhur İttifakı tarihinin en ciddi krizinden geçiyor. Erdoğan, 'İttifak dimdik ayakta' dese de, Devlet Bahçeli sürekli el yükseltiyor. Peki ittifak bozulur mu? Bozulursa Erdoğan yoluna nasıl devam eder? İşte seçenekler ve Erdoğan'ın olası rotası.
1- Erdoğan ile Bahçeli arasında kriz var.
2- Erdoğan Cumhur İttifakı bozulsa bile erken seçime gitmez.
3-İttifaka devam etmek Erdoğan’ın masasındaki öncelik.
4-Erdoğan ‘yumuşama’ ipine tutunarak alternatifleri boş bırakmıyor.
Yazının argümanlarını baştan yazdım, çünkü yazı biraz uzun oldu. Şimdi yukarıdaki yargıları gerekçelendirerek devam edelim.
Devlet Bahçeli’nin ‘normalleşme safsatası’ dediği cumartesi günkü bayram mesajı sonrası saha daha net görünüyor. Cumhur İttifakı tarihinin en ağır krizinin içinde ve durum hafta sonu itibariyle daha da ağırlaştı.
Her ne olduysa Bahçeli iki gün önceki sert açıklamasının normalleşme sürecine ilişkin olumlu tavır sergilediği bölümünü de çöpe atıverdi.
Bahçeli’nin açıklamasının önümüze düştüğü dakika ‘zamanlama manidar’ kalıbının böylesine pürüzsüz oturduğu ender anlardan biriydi. Çünkü Erdoğan’ın normalleşme sürecini göklere çıkardığı mesajdan sadece bir saat sonra ‘safsata’ çıkışı yapmıştı Bahçeli.
Yetmedi, vurdukça vurdu. Evvelki açıklamadaki nezaketinden, diplomatik üslubundan da eser yoktu. Üstelik her metne sıkıştırmaya özen gösterdiği Erdoğan’a destek cümlelerinden de eser yoktu açıklamada. Erdoğan’ın İspanya dönüşü uçakta “Cumhur İttifakı’ndan taviz yok…” sözü de böylece açığa düşüyordu.
Aslında uçaktaki gazetecilere konunun sordurulması da, Erdoğan’ın partililerle bayramlaşırken Cumhur İttifakı’nı savunmak zorunda kalması da mızrağın çuvala sığmadığını anlatıyor. Erdoğan partisine ‘sorun yok’ izahatı yapmak zorunda kalmayı zaaf sayan bir siyasi ekolden gelir.
Fethullahçılarla iş birliğinin bozulma sürecinde bir yıl boyunca kardeşlik hukukuna kadar giden süslü cümlelerin kurulma ihtiyacını hatırlamak gerekiyor…
Böyle anlarda kriz üreten sözlerin görmezden gelinmesi “İttifakı bozan ben olmayacağım” kaygısını ve olası çözüm manevralarına şans tanıma hedefini de gösterir.
Bir anda 180 derece dönme ve bunu seçmen tabanına kayıtsız şartsız dayatma kabiliyetine sahip iki lider için imkansız manevra yok.
Bununla birlikte geçen yazıda anlattığım için uzatmayacağım. Bu saatten sonra iki liderin de krizden yara almadan çıkma ihtimali olmaması çözümü zorlaştırıyor. Şimdi ittifak bozulursa ülkenin kaptan locasındaki olası gidişata odaklanalım.
Siyaset dediniz mi güç dengeleri önemli.
MHP’nin yargı ve güvenlik bürokrasisindeki etkisi Erdoğan’ın ayağına takılma potansiyeli taşısa da geniş yürütme yetkisiyle aşılmayacak engel değil. Yani Bahçeli önceki nazik açıklamasında dediği gibi davranır ve yasalara desteği sürdürürse kuracağı en ağır cümleler bile hoş bir seda olarak kalır.
MHP’nin asıl gücü Meclis’te Erdoğan’a çoğunluk desteği sağlanmasında yatıyor. Ortada parlamenter sistem olmadığı için güven oyuna ihtiyaç duyacak, dolayısıyla düşecek bir hükümet yok. Zaten hükümet bile yok, Erdoğan var.
Biz Bahçeli’nin olası ayrılık kararının etkisini bir yasaya ret oyu verene kadar göremeyiz. İşte bu olursa diğer seçeneklere bakacağız.
İktidar çoğunluğu kaybettiği anda bir muhalefet sporu olarak erken seçim tartışması devreye girecek. Erken seçime iki türlü gitmek mümkün.
Bir, cumhurbaşkanı kararıyla gidilir. Bu seçeneği unutun. Çünkü Erdoğan erken seçim kararını kendisi alırsa aday olamıyor ve önündeki dört yılı yakıyor.
İkinci seçenek kararı Meclis’in alması. O da öyle kolay değil. 5’te 3’le, başka bir deyişle 360 milletvekilinin oyuyla karar verilmesi gerekiyor ve bu seçenekte Erdoğan da tekrar aday olabiliyor. Ak Parti 265 sandalyesiyle ret oyu verirse hiçbir Meclis aritmetiği seçim kararı almaya yetmiyor. Dolayısıyla Erdoğan onaylamazsa erken seçim mümkün değil. Erdoğan’ın seçim kararı ise lehine sonuç doğuracak olağanüstü bir gelişme olmazsa ya da siyaseten çıldırmamışsa imkansız.
Erdoğan gibi bir siyasetçi yarı yola gelmediği pamuk ipliğine bağlı ekonomik programın orta yerinde seçime gidecek, öyle mi?
Evet, diyen varsa boş yere çene çalmayı seviyordur. Yakın tarihte erken seçim olmayacak, bu net. Meçhul olan Bahçeli’siz yürünüp yürünemeyeceği.
Eğer erken seçim olmayacaksa ve Erdoğan Bahçeli’ye tahammül edemezse karşımıza çözülmesi gereken başka bir açmaz çıkacak.
Erdoğan nasıl yasa çıkaracak? Kararnamelerinin iptali ihtimalinin ortada olduğu bir Meclis aritmetiğinde Erdoğan kendini nasıl güvende hissedecek?
İlk bakışta kolay yoldan imkansız denebilir. Bununla birlikte Erdoğan’ın Türkiye’nin siyasi geleneğine ters bir seçeneği daha var. Normalleşme diye baş koyduğu yeni siyasi statüko arayışı bu seçenek için kolaylaştırıcı enstrüman.
Bahçeli’nin alay etmek için diline doladığı AK Parti-CHP ittifakı seçenek değil elbette. Meclis’te partilerle yasa bazlı işbirliği arayabilir. Bir çeşit azınlık hükümeti formülü, ama o kadar da azınlık değil.
Her ayrı kanun teklifi için AK Parti’nin 265 sandalyesine dışarıdan 35 destek gerekecek. DEVA ve Saadet’in toplam 35 sandalyesi var. İYİ Parti’deki dağınıklar ve tek tük bağımsızlar da var… ‘Özgür Özel’in bile’ Erdoğan’ın elini sıktığı yeni siyasi açılımlar onlara manevra alanı açıyor.
İstişare içinde, yasama-yürütme arası kuvvetler ayrılığının ihdas edildiği bir işleyiş. Batı demokrasilerinde örnekleri çok. İdeal başkanlık sistemi fantezisi gibi durduğu da doğru…
Erdoğan’ın çaresiz kalınca her yola başvurabildiği ise arşivlerde duruyor. 8-10 yılında askerlere ve ideolojik duruşuna ters AB ile uzlaşması, sonrasında Fethullahçılara verdiği ödünler, Çözüm Süreci, olmadı tam tersine gidip Bahçeli ile koalisyon… Görüldüğü üzere iktidarını korumak için demokrat da olur otoriter de…
İster misiniz yine demokrasiye mecbur olsun!
Farkındayım, belirsizlik her fırsatta demokrasi nutukları dinlemek isteyen finans piyasalarında bile iş icraata gelince hoş okunmayacaktır.
Farklı perspektiflerde milletvekillerinin tatmin edildiği formüller bulmak AK Parti için fena zorlayıcı mesai olacaktır. Erdoğan’ın demokrasi fantezileriyle oyalanmak istemeyeceğini de düşünürsek… Erdoğan elbette kuvvetler ayrılığına karşı bin kez Bahçeli’yi tercih eder.
Bununla birlikte herkesin de tak etme noktası vardır.
Her ihtimale karşı Bahçeli’siz seçenekleri ‘yumuşama’ adlı acil çıkış kapısının arkasında tutuyor.
Çünkü üçüncü bir seçenek görülmüyor.