Bu gecenin mutlaka sabahı da olacak…

1 Ocak 2026

2025 yılı insanlık ve bilhassa bizim insanımız için her bakımdan çok zor bir yıl oldu. Ülkemizde mutlu bir azınlığın dışında herkes perişan. Ekonomik darlık yalnız kitleleri değil bir çok sanayi sektörünü de vurmuş durumda. Ülke ekonomisinin can damarı sayılan tekstil sektörü ölüm döşeğinde.

Ekonomiyi yavaşlatıp enflasyonu düşürmek için zorunlu olarak alınan katı tedbirler kitleler üzerinde çok olumsuz bir etki yaptı. Hatta orta sınıf tamamen silindi. Yani Vatandaş Osman tamamen tuş oldu ve kendine gelmesi çok uzun bir zaman alacak.

Asgari ücreti ne kadar arttırsanız, emekli maaşlarını ne kadar yükseltseniz bir işe yaramıyor çünkü kayıplar çok yüksek. İnsanlar artık kırmızı et alamıyor, emekliler kiralarını ödeyemedikleri için ucuz otel veya pansiyonlarda hatta şehirlerarası otobüs terminallerinde geceliyorlar. Tablo çok vahim. 53 yıllık gazetecilik hayatımda çok ekonomik krizlerden geçtik ama böyle bir durumla maalesef karşılaşmadım.

Sanayici bugünkü ağır şartlarda kredi alıp yatırım yapamıyor veya işini çeviremiyor. Parası olan ise yatırım yerine parasını faize veya altına yatırıp rant yiyor… İktidara yakın şirketler bile zor durumda ve maaşlarını ödemede zorlanıyorlar…

Türkiye’nin idari yapısı ise yerle bir olmuş durumda. Bakanlıklar, resmi kuruluşlarda dağınıklık var. Ciddi bir silkiniş ve reformlara ihtiyaç var. Cumhurbaşkanlığı “sistemini” ele alıp treni yeniden rayına oturtmak lazım. Bunu bütün dedikodulara ve olumsuz iddialara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacak durumda.

Gençlik elden gidiyor. Dini hassasiyetleri ciddi şekilde azalmış, üniversite mevzunu olanların bile cahil olduğu ve en büyük amacı “kapağı yurt dışına atmak” olan bir gençlik var elimizde. Uyuşturucu kullanımının had safhada olduğu iddia ediliyor. Kimse geleceğinden emin değil…

Siyaset ise tam bir cümbüş. Sorunlara çare üretmek isteyen ve projeleri olan bir muhalefeti mumla arasanız bulamazsınız.

Adalet sistemimiz ise ciddi ve kökten bir reforma tabi tutulması gerekecek. Daha geçenlerde ABD Başkanı Donald Trump “bir telefonumla Erdoğan rahibi hapisten çıkarıp uçakla bana gönderdi” diye hava atmadı mı? Fatih Altaylı neden tutuklandı, neden hapis cezası yedi ve neden ansızın hapisten tahliye edildi hepsi birer muamma…

“Terörsüz Türkiye” ideali ise sürüncemede. Terörün yalnız PKK terörüne indirgenemeyeceğini son günlerde DEAŞ hücre evine yapılan polis baskını ile gördük. Üç şehit verdik… Allahtan sağlam bir emniyet teşkilatımız ve sıkı bir İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya var. PKK ile barış süreci ise yerinde sayıyor. Olay artık gerçek adımlar atmaya geldi ve iki taraf da adım atmakta zorlanıyor…

Medyamızın durumu ise içler acısı. Yazılı basın yok olma sürecini yaşıyor. Görsel basın ise yerlerde sürünüyor. Dijital basın ise bilgi kirliliği ile can çekişiyor.

Tarımda ise kuraklık belimizi büktü ve bükmeye devam ediyor…

Dış politikamız Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ve MİT başkanımız İbrahim Kalın sayesinde ayakta duruyor ama dünya düzeninin ABD Başkanı Trump gibi birisinin iki dudağından çıkanlarla şekillenmesi onların da işlerini çok zorlaştırıyor.

Savunma sanayimiz ise bütün bu karanlıkta bir ümit ışığı olarak bizleri ayakta tutuyor. Yani Savunma Sanayi Başkanımız Prof. Haluk Görgün ve arkadaşlarına, Bayraktar ailesi gibi bütün olumsuzluklarla boğuşan sanayicilere teşekkür borçluyuz.

Bütün olumsuzluklara rağmen insanımız hala ayakta duruyor ve hayatta kalma savaşı veriyor. Ama ülkemiz en zor zamanlarda çareler üretmiş ve girdaplardan çıkabilmiş insanların ülkesi. Rahmetli Süleyman Demirel ile verdiğimiz ve zorda kaldığımız demokrasi mücadelesi yıllarında “her gecenin sabahı vardır” diye bizlere moral verirdi. Gerçekten de o sabahı gördük. Yine göreceğiz.

2026 bütün canım insanlarımıza sağlık, afiyet ve esenlik getirsin. Cenabı Allah şifa bekleyenlere şifa, derman bekleyenlere derman versin. Kimse aç ve açıkta kalmasın. Çaresizlerin ve ortada kalanların dermanı biz olalım. Mutlu yıllar.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.