Aşk mı bu, dopamin mi? Yoksa ben ‘seks arkadaşı’ mıyım?

27 Aralık 2025

İrem Hanım merhaba,
34 yaşında ve bekar bir kadınım. 2 yıldır “adı konmamış” bir ilişkim var. Bir süredir içimde kemiren bir soru var. Bu kişi ile birlikteyim ama sanki beni insan olarak değil de daha çok bir “seks arkadaşı” olarak görüyor gibi hissediyorum. Canı sıkılınca arıyor, kaç hafta ortadan yok oluyor sonra bir gece mesaj atıyor. Duygularım, günüm, hayatımla hiç ilgisi yok. Ama işin kötüsü şu: Vazgeçemiyorum. Bitti diyorum, iki gün sonra yine aynı yerdeyim. Bu aşk mı? Dopamin mi? Neden bu kadar bağımlı hissediyorum?

Değerli okurum
“Seks arkadaşı olarak kullanılıyorum” hissi, genelde sezgisel bir abartı değil; çoğu zaman gayet iyi bir tespittir. Eğer biri seni yalnızca erişilebilirlik, beden ve anlık yakınlık üzerinden hatırlıyor; ama duygusal emek, merak ve sorumluluk kısmında ortadan yok oluyorsa, evet, ortada bir dengesizlik vardır.

Peki neden vazgeçemiyorsun? Burada sahneye alkışlarla dopamin çıkıyor. Dopamin aşk değildir; beklenti hormonudur. Yani “Acaba yazacak mı?”, “Bu sefer farklı olur mu?”, “Belki bu kez beni gerçekten seçer…” Beyin bu belirsizliği kumarhanede kol çekme makinesi gibi sever. Arada bir kazanınca (bir güzel gece, bir iltifat, bir yakınlık) beynin “tamam devam et, bir daha çek kolu” der. Bu aşkın şiirsel hali değil, biyokimya. Dopamin ilişkisi o yokken kafayı yemek, varken de tatminsiz ve mutsuz olmaktır.

Sen bağ kurmak isteyen birisin, o ise temas kurup kaçanlardan. Bu ikili, evrende en çok birbirini bulan ama en az mutlu olan eşleşme. Hayır, “kendini geri çek, gizemli ol” demeyeceğim. Kendine şu soruyu sor: “Bu ilişkide ben seçilmiş miyim, yoksa kullanışlı mı?” Cevap canını yakıyorsa, doğru cevaptır. Aşk dopaminle başlar ama oksitosinle kalır. Sende sürekli adrenalin varsa, bu romantizm değil; duygusal kardiyo.

Gece yattık, sabah terk etti

İrem hanım merhaba,
39 yaşında 11 yıllık evli bir kadınım. Bir süredir kocamla zor bir dönemden geçiyorduk. Uzun süredir aramızda mesafe vardı. Ama geçen hafta bir gece aynı ilk günlerdeki gibi yakınlaştık. Tutkuluydu, sıcaktı, gerçekti. O an “Demek ki hâlâ bir şey var” diye düşündüm. Ama ertesi sabah, ilk kez ağzından şu cümleyi duydum: “Ben bu evliliği sürdüremiyorum, ayrılmayı düşünüyorum.” O günden beri kendime gelemedim. Gece olanla sabah söylenen nasıl bu kadar zıt olabilir? Bu ne demek?

Değerli okurum,
O gece kocan sana yaklaşmış. Bu gerçek. Ama sabah söylediği cümle de gerçek. Gece ne olur? Savunmalar düşer, duygular daha filtresiz çıkar , insan kaçtığı şeye bir anlığına yaklaşabilir.

Buradaki mesele şu: Gece yaşanan yakınlık “kalmak istiyorum” anlamına gelmeyebilir. Bazen bu tür anlar gitmeden önce, son kez emin olmaktır. Bu acı bir ihtimal ama dürüst bir ihtimal.

Sabah “ayrılmayı düşünüyorum” demesi, geceyi inkâr ettiği anlamına gelmez. Aksine, gece yaşanan şey ona yakınlık olsa da bu ilişkiyi sürdürecek yerde olmadığını fark ettirmiş olabilir. Bu senin yetersizliğin değil. Bu, onun içindeki karar sürecinin henüz tamamlanmamış olması.

Bir kere yaşanan bu yakınlık sana umut verdi çünkü sen hâlâ “biz”i taşıyorsun . Ama o sürdürebilecek gücü kendinde bulamıyor olabilir. Yani yaşanan yakınlık, bir evliliği kurtarabilir de, bir evliliğin bittiğini fark ettirebilir de. Bir de söylemeden geçemiyorum, erkek zaten bitirmeye karar vermiş olabilir ama son bir fırsatı değerlendirmek de hoşuna gidebilir.

“Beni seviyor ama bana dokunmuyor”

İrem hanım merhaba,
37 yaşında bekar bir kadının, 3 yıllık bir ilişkim var. Partnerim beni sevdiğini söylüyor. Bunu sözle, davranışla, hatta fedakârlıkla da gösteriyor. Ama iş dokunmaya gelince bir duvar var. Sarılmak kısa sürüyor, öpüşme çabuk bitiyor, cinsellik ya erteleniyor ya da hiç açılmıyor. Bahaneler de hazır: “Çok yorgunum.” “Bugün kafam dolu.” “Şu ara libidom düşük.” “Ben böyleyim, her şeyi cinsellik sanma.” Ama aylar geçiyor, bahaneler değişiyor, sonuç değişmiyor. İnsan sevdiği kadına dokunmak istemez mi? Bu sevgi mi, korku mu, yoksa bana söylenmeyen başka bir şey mi var?

Değerli okurum,
Bir insanın sevdiği kadına dokunmak istememesi, mutlaka bir şey anlatır. Arzu değil, güven ilişkisi kurmuş olabilir. Yani mesela seni “hayat arkadaşı”, “dost”, “sığınak” gibi görüyordur. Bu sevgi gerçek olabilir ama erotik değildir. Ve erotik olmayan sevgi, zamanla kadını seçilmemiş hissettirir.

Diğer taraftan belki kendi bedeniyle, arzuyla ya da performansla ilgili bir kaygısı vardır. Ama bunu söylemek yerine “yorgunum” der. Çünkü erkekler çoğu zaman istese de yapabileceğinden emin olmadığını itiraf edemez. Bahane üretmek, kırılganlığı gizlemenin en hızlı yoludur.

Bazen de ilişkide kalmak istiyor ama yakınlığın getirdiği derinlikten korkuyor olabilir. Dokunmak bağ kurar. Bağ kurmak sorumluluk getirir. Bazı insanlar sevgiyi sever ama yakınlığın ağırlığını taşıyamaz.

Şimdi çok önemli bir noktaya geliyorum: Sorun onun dokunmaması değil. Sorun, senin bu eksikliği dile getirdiğinde suçlu hissettirilmen. “Her şeyi cinsellik sanma” cümlesi masum değildir. Bu cümle senin ihtiyacını fazla gösterir. Oysa dokunulmak istemek fazla değildir. Sevilmenin bedensel bir karşılığı olmasını istemek de.

Seni seven ama sana dokunmayan bir adam, ya kendi arzusu ile barışık değildir ya da seninle kurduğu bağda erotik bir yer yoktur. Hangisi olduğunu ancak bahanelerle değil, dürüst bir konuşmayla anlarsın.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.