Kadın çok fazla severse

Sağlıksız ilişkilere bağımlı kadınlar için yazılan ve dünya çapında 5 milyondan fazla satan 'Çok Fazla Seven Kadınlar' kitabı güncellendi ve yeni bir önsözle tekrar basıldı. 'Ama onu seviyorum, onsuz yapamam' diyen kadınlara gelsin...

20 Kasım 2024
Fotoğraf: Shutterstock

Sağlıksız ilişkilere bağımlı kadınlar için dünyaca ünlü en çok satan kitaplardan biri güncellendi ve yeni bir önsözle tekrar basıldı. Bahsettiğim kitap Robin Norwood’un ‘Women Who Love Too Much: When You Keep Wishing and Hoping He’ll Change’ (Çok Fazla Seven Kadınlar: Onun Değişmesini Dilemeye ve Umut Etmeye Devam Ettiğinizde) adlı kitabı. Bugüne kadar dünya çapında 5 milyondan fazla sattı.

Kitabın yeni basım açıklamasında “İlişkileriniz mutsuzsa tatminsizse hatta egonuzu yok ediyorsa… Aşk özleminiz sizden çok iş, madde veya diğer kadınlarla ilgilenen bir partner tarafından engelleniyorsa… Aşık olmak acı çekmek anlamına geliyorsa… o zaman bu kitap tam size göre” diyor.

Çevremde sık sık duyduğum bir cümle var: “Ama onu seviyorum, onsuz yapamam!”
Bunu duyduğumda, zihnimde bir alarm çalıyor ve kendime soruyorum bu gerçekten sevgi mi yoksa bağımlılık mı.

Çok fazla seven kadınlardan bahsettiğimizde, aslında kastettiğimiz şey, bu kadınların bir erkeğe karşı takıntılı duygular geliştirmeleri ve sonra bu takıntıyı yanlış bir şekilde aşk olarak etiketlemeleri. Bu kadınlara şöyle demek istiyorum: Hayır, romantik komedilerdeki gibi “Onu değiştireceğim ve her şey mükemmel olacak” planı işe yaramıyor. Çünkü burada asıl odaklanmanız gereken şey, kendinizsiniz.

Kadınların -ve aslında erkeklerin de- bazen ilişkilerine veya bir başkasına bu kadar odaklanması kendilerini unutmalarına neden olabiliyor. Ancak bu durum sadece duygusal bir mesele değil; biyolojik, toplumsal ve hatta tarihsel kökenleri olan bir olgu. Birçok kişi ilişkiyi mutluluğun ve tamamlanmışlığın anahtarı olarak görüyor. Ama burada büyük bir tuzak var: Eğer bir ilişkide kendiniz değil, sadece birinin parçası oluyorsanız o ilişki sizi geliştirmek yerine tüketebiliyor.

Özellikle kadınlar, toplumsal roller nedeniyle eşlerine ya da ilişkilerine bağımlı hale gelebiliyorlar. Kültürel kodlarımız şöyle diyor: Bir kadın ancak bir erkeğin ilgisi ve sevgisiyle anlam kazanır. Oysa bu, tam anlamıyla bir mutluluk illüzyonu.

İlişki bağımlılığı biraz da beynimizin kimyasıyla ilgili. Sevdiğiniz biriyle olduğunuzda dopamin salgılanıyor, kendinizi mükemmel hissediyorsunuz. Ancak bu, sürekli dışarıdan gelen bir mutluluğa bağımlı hale gelmenize neden olabiliyor. Sürekli eşinizin size verdiği mutluluk dozunu arıyorsanız beyniniz kendi mutluluk kaynaklarını yaratmayı unutabiliyor. Tıpkı bir bağımlı gibi, sürekli bir dış uyarıcıya ihtiyaç duyuyorsunuz. Toplum da bu bağımlılığı besliyor. Filmler, diziler, şarkılar… Her yerde aşk olmadan hayat eksik kalır mesajı veriliyor. Evet, aşk güzel bir şey, ama yalnız kalabilme yeteneği de en az onun kadar değerli. Şunu unutmayın: Eğer yalnızken mutsuzsanız bir ilişki sizi mutlu etmez.

Çok fazla seven kadın ne mi yapar? Sevgilisi tarafından sürekli ihmal edilmesine rağmen, onu kurtarmaya çalışır. Sevgiyle takıntıyı karıştırır. Sevgilisinin hatalarını düzeltmek için kendini feda eder. Ve ne yazık ki bu döngü, daha da kötü ilişkilere kapı açar. Kadınlar sıklıkla aşkta kurtarıcı rolü üstleniyor. Ancak birini kurtarmaya çalışırken kendinizi kaybettiğinizde, bu aşk olmaktan çıkıyor. Eninde sonunda İlişkilerde sağlıklı sınırlar koymayı ve kendi değerinizi bulmayı öğrenmeniz gerekiyor.

Sürekli eşinizi değiştirme hayali kuruyorsanız lütfen pelerinlerinizi çıkarın! Siz bir süper kahraman değil, kendi hikayesinin başrolünde olan bir kadınsınız. Unutmayın: Aşk iki kişinin büyüyerek birbirine destek olduğu bir şeydir; bir tarafın diğerini tamir ettiği bir proje değil. Hâlâ aşkta kendinizi kaybediyorsanız belki de bunu anlamanın zamanı gelmiştir. Bir erkeği değiştirmeyi ummayı bırakın ve önce kendinize dönün.

Çözüm aslında çok basit.

Yalnızken mutlu olmayı öğrenin. Yalnız zaman geçirmek bir kayıp değil; kendinizi tanıma fırsatıdır. Hangi aktivitelerden hoşlandığınızı keşfedin. Bir kafeye gidin, bir kitap okuyun, bir filme tek başınıza gidin. Beyin kimyanızın sizi yönettiğini unutmayın. Egzersiz yaparak, meditasyon yaparak veya yaratıcı hobilerle dopamin salgılamayı öğrenin. İlişkilerinizi sorgulayın, acaba gerçekten sağlıklı mı? İlişki, sizi destekliyor mu yoksa tüketiyor mu? Bir ilişkide olmanızın nedeni yalnızlıktan kaçış mı yoksa sevgiyi paylaşmak mı? Kendi sesinizi bulun. Kendi hayalleriniz, kariyeriniz ve hedefleriniz üzerinde çalışın. Bu adam olmazsa ne yaparım? değil, ‘Ben ne istiyorum’ sorusunu sorun.

Özetle bir kadın bir erkeği olmadan yaşayamaz mı? Elbette yaşar, hem de çok güzel yaşar! Ama en güzeli şu: Kendi ayakları üzerinde duran, yalnızken de mutlu olan bir kadın, bir ilişkiye girdiğinde gerçek anlamda sever ve sevdiğiyle birlikte daha da büyür. Unutmayın, mutluluğunuz sizin elinizde. Bir erkek size sadece eşlik edebilir. Ve bazen, kendi yolunuza yalnız çıkmak en güzel maceradır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.