Kim stepne kalmayı ister?

5 Ocak 2025

Bu hafta Ferdi Tayfur hayranları sanatçının vefat haberi ile sarsıldı. Onun müziği pek çokları için bir devir demekti. Ben Ferdi Tayfur’u hep Necla Nazır’la birlikte hatırlarım. Necla Nazır kariyerinin zirvesindeyken 1979 yılında Ferdi Tayfur ile “Çeşme” adlı filmin setinde tanıştı ve aralarında bir aşk başladı. Bu birlikteliklerinden bir kızları dünyaya geldi. İlişkileri boyunca evlenmeyen çift, 30 yıl süren birlikteliğin ardından ayrıldı. Ama nedense benim için hiçbir zaman ayrılmadılar. Değme evliliklere taş çıkartan bir birliktelik olarak hep hatırlayacağım.

Şimdi düşünüyorum o kadar yıl evli olmadan bir ilişkiyi yürütmek bir kadın için ne kadar zor. Hani özellikle evli erkeklerin bir yaklaşımı vardır. Beğendiği kadını tavlamak için hemen eşi ile arasının bozuk olduğunu, bu evliliğin kalben çoktan bittiğini, zaten yatakları ayırdıklarını, evliliğin devam etme sebebinin çocuklar veya diğer aile bireyleri olduğunu anlatır. Kadın da eğer inanmayı seçiyorsa bilerek ve isteyerek metres olmayı seçer. Kimse bana bu lafların hakikaten inandırıcılığı olduğunu anlatmasın. Kadınlar fazlasıyla öngörülü ve kurnazdır. Buna inanmayı seçtiyse elbette kendince nedenleri de vardır.

Düşünüyorum da metres olmayı seçmek, aslında sadece ilişki statüsü değil, bir yaşam tarzı tercihi (imam nikahı ile yaşanan birliktelikleri de, sosyolojik olarak başka bir analizi haketse de, aynı şekilde değerlendirebilirsiniz). Bu pozisyonda olan kadınlar, genelde arkadaşlarına ilişkinin eğlenceli, tutkulu ve sorunsuz kısımlarını yaşamak istediklerini, Faturalar, ev işleri, çocukların ödevleri gibi sorumluluklardan uzak bir dünyada, “her şey güzelken bırak” felsefesini benimsediklerini anlatır. Ama içeride bir yerde işler her zaman bu kadar basit değil. Belki de bu nedenle Ines de Ramon sevgilisi Brad Pitt’i ikna etti de Angelina Jolie’den 8 yıldır ayrılamayan adam bu hafta ayrılıverdi.

Aslında metreslik, bir yandan özgürlüğü temsil ederken, diğer yandan “tamamlanmamışlık” hissi yaratabilir. Çoğu metres, ilişki sırasında beni gerçekten seviyor mu diye düşünür. İlişkinin sınırlı bir alanda yaşanması, “Gerçekten değer veriyor mu, yoksa bu sadece geçici bir heyecan mı” sorusunu beraberinde getirir. Ve metreslerin büyük bir kısmı, bir gün “esas kadın” olma umuduyla hareket eder. Ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki evli erkeklerin büyük bir çoğunluğu mevcut düzenini bozmayı tercih etmez. Metresin içinde bulunduğu psikolojik durum, sıklıkla bağlanma teorisi ile açıklanabilir. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sevgililerinin onları bırakmasından korkar ve sürekli onay arayışında olabilir. Metresin “yasak aşkın” heyecanına kapılması, genellikle bu korku ve duygusal bağımlılıkla ilişkilidir.

Erkeklerde genelde evdeki rutin ilişkiden kaçış ararlar. Bu durum, “yenilik arayışı” olarak adlandırılır ve dopamin seviyeleriyle ilişkilidir. Metres, erkeğe hem heyecan hem de egosunu tatmin etme fırsatı sunar. Metres ilişkisinde erkek genelde kontrolün kendisinde olduğunu düşünür. “Ben istediğimde görüşürüz” yaklaşımı, bu ilişkinin “güvenli alan” olarak algılanmasını sağlar. Metres, erkeğin gözünde “kusursuz kadın” olarak görülebilir çünkü bu ilişkide faturalar, kavgalar ve sorumluluklar yoktur. Ancak bu idealizasyon genelde geçicidir.

Bu erkeklerin bilmediği şey ise kadının bu “benim seçimim” modundan “ben neden yetmiyorum” moduna jet hızı ile geçiş yapacağıdır. Diğer kadın olmanın getirdiği psikolojik yüklerden biri, kendini diğer eşle karşılaştırmaktır. Bu kıyaslama, hem özgüven sorunlarına yol açabilir hem de sürekli bir rekabet hissi yaratabilir. Freud’un savunduğu “ödülü geciktirme” prensibi burada devreye girer. Metres , içinden ilişkinin bir gün tamamen ona ait olacağına inanarak sabır gösterir. Bu süreçte kendini “zorunlu bir fedakârlık” içerisinde görse de, genelde bu duruma zor uyum sağlar.

Oysa erkek iki farklı kadından farklı ihtiyaçlarını karşıladığını düşünür: Birincil Kadın: Saygı, düzen, aile… İkincil Kadın: Heyecan, yenilik, farklılık. Erkek, bu çatışmayı yönetebileceğini düşünse de çoğu zaman işler kontrolünden çıkar.

Aslında mesele şu: hiçbir kadın, bir erkeğin “opsiyonu” olmayı hak etmez. En önemli şey, kendi değerinizin farkında olmanız ve ilişkilerde kendinizi ikinci plana atmayacak şekilde var olmanızdır. Peki, erkek ne yapmalı? Belki de önce “Her şeyi istiyorum” düşüncesinden vazgeçmeli ve ilişkilere daha dürüst ve eşitlikçi yaklaşmalı.

Son olarak, siz ne yapardınız? Belki, “Ben bu oyunda yokum” deyip kendi hayatınıza odaklanmayı mı seçerdiniz? İşte asıl kazananlar, bu son seçeneği tercih edenler.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.