Ne vereyim Abime?

Dün gece gerçekten kahkaha garantili komedi oyunu “Aşk Listesi” ne gittim. Serkan Üstüner rejisi ile Sevinç Erbulak, Hakan Bilgin ve Yosi Mizrahi’yi aynı sahnede buluşturuyor.

Oyunun konusu beni yakından ilgilendiriyor: Aşık olduğunuz insanı nasıl istersiniz? Hayalinizdeki kadının ya da adamın tüm özelliklerini seçme şansınız olsaydı, aradığınızı bulmanız kolay olur muydu? Küçük bir özetini veriyorum ama dikkatle çünkü spoiler olmasını istemiyorum, bence herkes gidip seyretsin.

Oyunda Kenan ile Oktay iki yakın arkadaş.

İstatistikçi ve biraz da sıkıcı biri olan Kenan’ın 50.yaş doğum gününde ona unutulmaz bir hediye vermek isteyen fırlama ve çapkın arkadaşı, yazar Oktay ilginç bir fikirle gelir. Kenan hayalindeki kadının on özelliğini yazacak ve bu kadın onu bulacaktır. Ve Melis gelir… Hayallerden bile daha güzel bir sevgili mi? Yoksa bu da hayatın bir başka sürprizi mi?

Sonrasını yazmıyorum spoiler vermemek için. Düşünsenize hayallerinizdeki insanın 10 özelliğini siz belirleseydiniz kendinize layık gördüğünüz kişi nasıl olurdu? Biz buna 2 perde 90 dakika güldük. 3 harika oyuncu sadece konuşurken değil, susarken de bizi güldürdüler. Hem de ne tempo, ne oyunculuk! Hiç mi bir saniye atlanmaz, hiç mi yavaşlamaz. Su gibi aktı oyun. Bu kadar oyuncuların cuk diye oturduğu, her birinin harikalar yarattığı bir oyuna uzun süredir gitmemiştim. Üstelik nefis bize uyarlanmış nefis bir hikaye. İçtenlikle ayakta alkışladım doğrusu.

Aşk Listesi oyununu izlerken, aşkı, insan ilişkilerini ve beklentilerimizi mizahi bir dille sorgulayan bir yapıtın içinde buluyorsunuz kendinizi. Bu oyunun temel sorusu beni çok düşündürdü. Hayalinizdeki insanı tüm detaylarıyla yaratabilseydiniz, bu sizi gerçekten mutlu eder miydi?

Psikolojik açıdan, insanların partnerlerinden ne istediği genellikle çocukluk deneyimlerine ve geçmiş travmalara dayanıyor. Hepimiz, bilinçsizce, geçmişte eksikliğini hissettiğimiz duygusal boşlukları doldurabilecek birini arıyoruz. Ancak, bir “ideal insan” yaratma fikri, mükemmeliyetçilik tuzağına düşmek anlamına gelebiliyor. Gerçek insanlar mükemmel değildir, dolayısıyla hayalinizdeki partneri bulmak ya da yaratmak genellikle hayal kırıklığıyla sonuçlanır.

Melis karakterinin hikâyeye girişi, bu çatışmayı dramatize ediyor. Hayalinizdeki özellikleri taşıyan bir insanla karşılaştığınızda, bu idealin gerçek hayatla uyumsuz olduğunu fark etmeniz olası. Çünkü aşk ve ilişki, sadece bir “liste”ye uyan insanı bulmak değil; aksine, kusurlar ve beklenmedik durumlarla başa çıkmayı öğrenmektir.

Tabii ki partner seçimlerimiz toplumsal normlar, medya ve kültürel öğelerle şekilleniyor. Bugün sosyal medya ve çevrimiçi flört uygulamaları, bizi “ideal” bir eş arayışına daha da itiyor. Filtrelenmiş profiller, kusursuz görüntüler, mükemmel hayatlar… Aşk Listesi bu noktada, insanların aşkı bir listeye indirgemesinin ne kadar yüzeysel ve aldatıcı olduğunu gösteriyor.

Modern dünyada romantizm, bir tüketim nesnesine dönüşüyor. Partner arayışı artık bir “alışveriş” hissiyle yapılır oldu. İnsanlar, bir mağaza vitrini gezer gibi, partnerlerinin özelliklerini sıralıyor. Oysa gerçek aşk, karşılıklı büyüme ve birbirini tamamlamayla oluşur. Oyunun mizah yoluyla yaptığı eleştiri, bana bu bireyci ve tüketim odaklı yaklaşımı sorgulattı.

Bir partnerin on özelliğini seçmek kulağa eğlenceli geliyor, ama bence Kusurlarıyla var olan insanları kabullenmek, gerçek mutluluğun anahtarı.Oyun, bu listeleme sürecinin ne kadar “saçma ama bir o kadar da vahşi” olduğunu eğlenceli bir şekilde gözler önüne seriyor.

Bu oyundan şu sonucu çıkarıyorum: Aşk, matematiksel bir denklem ya da belirli özelliklerin toplamı değil. Aşk, bir “listeden” fazlasını içeriyor: Şefkat, sabır, ve bağ kurma becerisi. Tüm bu özellikler, partnerinize uyum sağladıkça ve birlikte büyüdükçe anlam kazanıyor.

Kenan ve Oktay’ın hikâyesi, bize kendi partner seçimlerimiz hakkında eğlenceli ama aynı zamanda düşündürücü bir pencere açıyor. Ve belki de oyunun sonunda şu soruyu sormalıyız: Hayallerimizdeki insanı değil, gerçek insanları sevmeye ne dersiniz? Çünkü hayat, “hayal listesi”ne sığmayacak kadar karmaşık ve büyüleyici.