Uyumun da bir sınırı var

16 Kasım 2025

Geçen hafta Dr. Ingrid Clayton’ın Fawning: Why the Need to Please Makes Us Lose Ourselves kitabını bitirdim ve sayfaların her birinde, ilişkilerin görünmeyen bir gölgesinin izi vardı: memnun etmek için kendini silen insanlar.

Clayton öyle sahneler anlatıyor ki, insan “Bu aslında kaç kişinin sessizce yaşadığı bir şey?” diye düşünmeden edemiyor. Meğer ilişkiyi koruma uğruna kendi benliğini buharlaştıranların bir adı varmış: fawner. Savaş–kaç–don tepkisinin unuttuğumuz dördüncü kardeşi… Sessiz, kibar, uyumlu… ama içten içe yıpranan bir sevgili.

Ve çoğumuz fark etmeden tam da bunu yaşıyoruz. Bizim dilde “fawning” in tam karşılığı yok ama en yakın çeviri: “Sevgiliyi kaçırmamak için kendini yok sayarak onu memnun etmeye çalışma hali.” Yani travma kökenli aşırı uyumlanma tepkisi.

Dört temel stres tepkisinden (savaş–kaç–don–memnun et) en sessiz, en masum görünen ama ilişkileri içeriden çürüten de bu.

Dışarıdan bakınca romantik zannedilir. İçeriden bakınca: kendi benliğinize attığınız ince bir kazık.

Mesela “Hayır” diyemiyor, ama içten içe sinir oluyorsunuz. Eşiniz “Bu akşam anneme gidelim” dediğinde dudaklarınız “Olur” diyor, içinizden küçük bir bıçak fırlatma isteği geçiyor. Kendi ihtiyaçlarınızı hatta yorulduğunuzu, üzüldüğünüzü, kırıldığınızı ona bildirmeye çekiniyorsunuz.

Bilin ki en basit ihtiyaçlarınızı söylemek bile boğazınıza düğüm oluyorsa, geçmişte bir yerlerde “duygularını gösterme, sorun çıkarma” diye kodlanmışsınızdır.

Cinsellikte de onu mutlu etmeye aşırı odaklanıyorsunuz. Eşiniz memnun olsun diye kendi ritminizi kesiyor, istemediğiniz bir anda yakınlaşabiliyor, arzunuz yokken “olur” diyebiliyorsunuz… Cinsel isteksizlik çoğu zaman bunun doğal sonucu—bozukluk değil, bedenin itirazı.

Her tartışmada suçlu “siz” oluyorsunuz. Ortada bir suç yokken bile…

“Tamam, özür dilerim. Ben yanlış anlamışımdır.” Bu cümleyi haftada üç kez kuruyorsanız, bu sevgi değil; kaçınma davranışı.

Fawning insanının mottosu: “Önemli olan onun rahat etmesi… ben hiç önemli değilim”.

Eşinizin ruh hali sizin hava durumunuz oluyor. O keyifliyse güneş açıyor. O somurtuyorsa sizde fırtına.

Oysa aşırı uyumlanma, romantiklik değil; duygusal bağımlılık belirtisi.

Fawning’in kökeni genellikle çocuklukta. Eleştirilen, sürekli yargılanan, sevilmek için “uyumlu” olmaya zorlanan kişiler yetişkinlikte ilişkide de aynı stratejiyi kullanıyor.

Aslında çatışmadan kaçmak için partneri memnun etmek kısa vadede huzur veriyor gibi gözükse de uzun vadede kimlik erozyonuna yol açabiliyor.

Çözüm minik adımlardan geçiyor. Günde bir kez küçük “hayır” demek bile sinir sisteminizi güçlendiriyor.

“Bunu yaptığında böyle hissediyorum.” diyebilmek önce zor olsa da zamanla iletişimi kuvvetlendiriyor.

Bir ilişki iki kişilik ama iki kişinin de bir benliği olursa güzelleşir. Sürekli başkası için kendini silen, yatakta bile partnerin beklentisini kovalayan biri sonunda sadece tek şeyle kalır: tükenmiş bir libido ve boğazına oturan bir hayal kırıklığı.

Sevmek kendini yok etmek değil; kendini ortaya koymaktan başlar.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.