03-08-2024
İsmet Berkan

Anayasa Mahkemesi’nin web sitesini kim neden çökertti?

Anayasa Mahkemesi’nin web sitesini kim neden çökertti?

Pek çok kişi gibi ben de WhatsApp denen uygulamanın mahkûmlarındanım ve bu uygulama içinde çok sayıda grubun da üyesiyim.

Dün sabah saatlerinde oturmuş tam yazımı yazıyorken farklı farklı gruplardan mesaj yağmaya başladı. Farklı derken sahiden farklı, kiminde siyasetçiler var bu grupların, kiminde akademisyenler ve iş insanları, kiminde gazeteciler, kiminde ise tamamen geyik yaptığım arkadaşlarım…

Dün sabahın erken saatlerinin haberi Instagram’a topyekun engel getirilmesiydi; önce mesajlar bununla ilgili diye düşündüm, meşgul olduğum için de bakmadım. Ama biraz sonra bir arkadaşım mesajlara ilgisizliğime kızmış, telefonla aradı, ‘Oğlum bir şey soruyoruz, cevap versene’ dedi.

Meğer Anayasa Mahkemesi’nin web sitesine girilemiyormuş, acaba Instagram gibi ona da engelleme kararı mı gelmiş?

Tabii Anayasa Mahkemesi’nin web sitesinin mahkeme kararıyla veya dün sabah Instagram’a yapıldığı gibi BTK’nın idari kararıyla resmen engellenmiş olması hayal edilebilir bir durum değil. Ama burası da Türkiye, hiçbir şey için ‘Hayatta olmaz’ diyemiyoruz.

Baksanıza ülkemizin en yaygın kullanılan sosyal medya uygulaması Instagram Ankara’da birileri bu sosyal medyanın algoritmasına kızdı diye keyfi bir kararla kapatılıverdi. Hala da açılmış değil. Bırakın açılmayı, Ankara’da devleti yönetenler bu sosyal medyayı neden kapattıkları konusunda ağız birliği bile etmedi.

O yüzden başka birinin de (bu vakada bu aslında Instagram’a kızan kişiyle aynı kişi olabilir) Anayasa Mahkemesi’ne öfkelenip BTK’ya dönüp ‘Kısın şunların bant genişliğini’ demiş olma ihtimali yok değil maalesef.

Ama AYM’nin sitesi olan anayasa.gov.tr zaten öyle yüksek trafik çeken bir site değil. Zaman zaman biz gazeteciler giriyoruz, akademisyenler, hukukçular giriyor, hepsi o. Tam rakamını bilmeme imkan yok ama bu siteye son 30 günde 10 bin kişi bile girmemiştir diye tahmin yürütmek zor değil.

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin sitesine erişilememesi için ya sahiden doğrudan bu sitenin IP adresinin engellenmesi lazım ya da sitenin çökertilmiş olması.

Birinci ihtimali ortadan kaldırmak için siteye VPN kullanarak girmeyi denedim, yine giremedim. Demek ki IP adresi engellenmemiş, site çökmüştü. Hemen döndüm dünya çapında ‘ddos’ adı verilen saldırıları takip eden kimi sitelere baktım, dün sabah saatlerinde Ankara’ya minik bir saldırı olmuştu evet. Ama minicik bir saldırıydı.

İsterseniz önce ‘ddos saldırısı’ ne demek onu anlatayım. 

Web siteleri tek bir anda veya 1 milisaniyede ancak belirli sayıda talebe karşılık verebilir. 

Eğer sitenize çok yüksek trafik bekliyorsanız daha büyük bir bant genişliği satın alabilir, hatta Google ve YouTube başta her gün milyarlarca kişinin defalarca girdiği sosyal medya sitelerinden biriyseniz birden çok sayıda IP adresi satın alabilir, trafiğinizi bu IP adreslerine paylaştırabilirsiniz. 

Ama kim olursanız olun, ne yaparsanız yapın tek bir anda, diyelim ki 1 milisaniyede sitenizin cevap verebileceği taleplerin sayısı mutlaka sonlu bir rakamdır, sonsuz sayıda talebe cevap veremezsiniz. 

İşte ‘ddos saldırısı’ tam da bu noktadan yapılan aslında en ilkel ama en etkili saldırılardan biridir. Bir anda çok sayıda bilgisayardan tek bir siteye milyonlarca giriş talebi yağdırırsınız. Site eğer hazırlıklı değilse bu talepleri karşılayamaz ve çok kısa süre içinde ‘çöker.’

Tahmin ediyorum AYM’nin sitesine günde en fazla 100 kişi giriyordu. Bu 100 kişi pek nadiren aynı anda sitede oluyordu. O yüzden siteye yüksek kapasite almak anlamsızdı. Ama dün sabah siteye birdenbire, aynı anda 10 bin bilgisayar birden girmek isteyince site kolayca çöktü. Bu kadar basit aslında.

Esasen ddos saldırılarından korunmanın yolları var ama yine tahmin ediyorum AYM sitesini hazırlayanlar böyle bir yönteme başvurmayı düşünmemiş bile, çünkü saldırı beklemiyormuş.

Siteniz bir kere çöktü mü, onu yeniden ayağa kaldırmak da kolay değil. Saatler sürebiliyor. AYM sitesinin başına gelen de bu. Ancak dün akşam saatlerinde yeniden çalışır hale geldi.

Peki ama kim saldırdı AYM’ye ve neden saldırdı?

Bu iki soruya da cevap bulmak çok zor. Çünkü aslında ‘dark web’ adı verilen ve hep karanlık işlerin döndüğü internet dünyası kesiminde isterseniz parayı bastırıp ddos saldırısı satın alabiliyorsunuz. Kripto para evreni sayesinde böyle bir saldırı satın alırken anonim de kalabiliyorsunuz. Zaten parayı alıp saldıranlar da kendilerini anonim kılma konusunda uzman kişiler. Dolayısıyla sadece saldırı olduğunu biliyorsunuz, kimin neden saldırdığını (eğer size şantaj yapılmazsa) hiçbir zaman öğrenemiyorsunuz.

Kaldı ki bu saldırılar bazen sebepsiz yere ve rastgele de olabiliyor. Yani bir genç hacker bu işi öğreneyim diye rastgele bir web sitesine saldırabiliyor.

AYM’nin dün saldırıya uğradığı saatlerde ister adına ‘tesadüf’ deyin ister ‘tevafuk’ ilginç bir şey yaşandı.

Mahkeme ta Aralık 2023’te bir karar almıştı, kararın gerekçesi daha yeni yazıldı ve karar dün hem Resmi Gazete’de hem de AYM’nin sitesinde yayınlandı. AYM kararlarını yayınlandığında bunları sosyal medya hesaplarından (eski Twitter, yeni X) çarpıcı ifadelerle duyurmaya ve sitesine trafik çekmeye çalışıyor ilginç biçimde. Bence tuhaf bir uygulama, popüler olma çabası ama öyle işte.

Dün bu kararı duyurmak için de bir paylaşım yapıldı. Karar doğrudan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını ilgilendiriyordu, AYM’nin X paylaşımının başlığı da ‘İletişim Başkanlığının Basın Özgürlüğü ve İfade Özgürlüğüne Müdahale Etmesine İmkân Tanıyabilecek Kuralların İptali…’ idi.

İşte bu paylaşımın tepki çektiği anlaşılıyor, çünkü AYM’nin sosyal medya ekibi bir süre sonra bu paylaşımı sildi, saatler sonra da aynı paylaşımı az önce zikrettiğim başlığı bir hayli hafifleterek yeniden yazdı.

Milletin ağzı torba değil; pek çok kişi AYM’nin bu sosyal medya paylaşımıyla uğradığı ddos saldırısı arasında ilişki kurdu.

Diyorum ya, bu iki olay ya tesadüfen bir araya geldi ya da ‘tevafuk’ oldu.

15 yaşında katil olmak… Üstelik neden?

15 yaşında katil olmak… Üstelik neden?

Haberini okudunuz sanırım, İstanbul’da üç gün önce dehşet verici bir cinayet işlendi, Esenyurt’ta 15 yaşında bir çocuk kendisinden sigara istediği 14 yaşındaki arkadaşını öldürdü. Öyle herhangi bir biçimde değil, boğarak, elleriyle öldürdü. Yani onun can çekişmesine de tanık oldu.

10Haber’de buna ‘Şiddetin sıradanlaşması’ başlığı atılmış; gerçekten de öyle.

Türkiye belki sosyal psikologların, psikiyatristlerin araştırması gereken bir ruh halinde. Aramızdaki anlaşmazlıklarda ilk başvurduğumuz yöntem şiddet oluyor. Bazen yumruğu patlatıyoruz, bazen bıçağı çekiyoruz, bazen tabancayı.

Üstelik bu davranışları en sıradan tartışmalarda, kolayca tatlıya bağlanacak yanlış anlamalarda, hatta işte bu son örnekteki gibi sigara verirsin vermezsin tartışmasında bile görüyoruz artık.

Bir şey yapmak lazım bu konuda ama ne? İnsan oturduğu yerden kolayca ahkam kesip TV dizilerini, gazete-TV haberlerini, hatta TV’lerin gündüz kuşağı programlarını suçlayabilir ama acaba bunu yaparak gerçeğe ne kadar yaklaşabilir, bir çözümü ne kadar bulabiliriz.

İç ve dış politikadan da, başka pek çok gündem konusundan da daha önemli bir mesele bana göre bu.