22-06-2024
İsmet Berkan

Bunun adı ‘kayıtdışılık’ falan değil, kara para aklamak

Bunun adı ‘kayıtdışılık’ falan değil, kara para aklamak

Malum, hep birlikte vergi paketini ve yeni vergileri konuşup duruyoruz. Dün gündüz, paketin gıdım gıdım basına sızmaya devam ettiği saatlerde 10Haber bir haber girdi. Başlığı ‘Nereden buldun yasası geri geliyor’du.

Başlığı görünce arayıp arkadaşlarımı uyardım: ‘Böyle demeyin, yanlış anlaşılır, zamanında Zekeriya Temizel’in getirmeye çalıştığı düzenleme zannedilir’ dedim. Haberde harcamasıyla geliri arasında uyumsuzluk olan, yani düşük gelir beyan ettiği halde yüksek harcama yapanların Maliye tarafından davet edilip ‘Bu geliri nereden buldun’ diye sorgulanacağı anlatılıyordu çünkü.

Bunu derken aslında malumatfuruşluk yapıyordum; gerçekte vergi mevzuatını o kadar da bilmiyorum ama basit bir akıl yürütmeyle Maliye’nin harcaması gelirinden yüksek kişileri denetlemesinin önünde bir engel olmaması gerektiğini düşünüyordum. Öyle ya, yılda 100 milyon lira harcamışsınız, ama sadece 10 milyon lira geliriniz var. Maliye elbette sorabilirdi, ‘Bu 90 milyon nereden geldi’ diye.

Hayır, meğer soramıyormuş ve ben yanılıyormuşum. Günlerdir devam eden vergi paketi haberlerinin kaynağı olan Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 104 sayfalık sunum metninin tamamı akşamüstü elimize geçince yanıldığımı öğrendim. Bir vergi denetim elemanının işinin en temel parçası olanı, gelirle gider arasındaki uyumsuzluğu sorgulamasına meğer mevzuat engeli varmış cennet vatanımızda.

‘Cennet’ derken elbette ironi yapıyorum. Burası olsa olsa bir ‘kara para cenneti’ olabilir bu mevzuatla. Nitekim öyle zaten (Bugün 10Haber’de bu konuda da çok çarpıcı bir haber var, kaçırmayın).

Bilmiyorsanız ben söyleyeyim, Türkiye’de kara para aklamanın en yaygın yöntemi gayrı menkul alıp satmak.

Bakın, Maliye’nin 104 sayfalık sunumunun henüz 12. sayfasında anlatılan çok çarpıcı bir örnek:

M. Akif B. isimli vatandaş, vergi mükellefi bile değil, ama 2022 yılında tapuda toplam değeri 33,6 milyon lira tutan tam 32 gayrimenkul almış. Yılın sonuna gelindiğinde elindeki gayrimenkul sayısı 18’e düşmüş. Yani eğer daha önceden de gayrimenkulü yoktuysa en azından 14 gayrimenkulü daha o yıl hemen elinden çıkartmış.

Maliye ismiyle saptadığı bu örneğe gidip ‘Kardeşim o 33,6 milyonu nereden buldun da bunca gayrimenkulü aldın, sattığın gayrimenkullerin parası nerede, elde ettiğin kazançtan ve gayrimenkulleri edinmek için sahip olduğun gelirden kaç para vergi verdin’ diye soramamış. Çünkü sorması için gereken mevzuat yokmuş.

Bir başka örnek: Yahya D. isimli kişi vergi mükellefi, üstelik ‘Gayrimenkul sermaye iradı’ vergisi mükellefi, yani bolca gayrimenkulü var, bunlardan elde ettiği kira gelirlerinden vergi ödüyor. Ama 2022 yılında sadece 13 bin lira gelir beyan etmiş. Ama aynı yıl tapu değeri 16 milyon liraya varan toplam 30 gayrimenkul daha satın almış. O da vergi ödememiş, gelirinin kaynağı da dolayısıyla belirsiz.

En çarpıcı 10Haber’in manşetinde var: Hilmi G. isimli kişi 2023 yılında 35,7 milyon liraya bir Porsche 911 ve 21,6 milyon liraya da Bentley marka araç almış. Yani toplam 57,3 milyon lira harcamış. Ama bu kişi gelir vergisi mükellefi bile değil. Yani bu araçları almak için elde ettiği herhalde 200 milyon liradan az olmaması gereken geliri için tek kuruş vergi ödememiş.

Bizim yasalarımıza göre suçtan elde edilen gelirler doğrudan ‘kara para’ kabul ediliyor, devletin bu gelirlere ve servete elkoymasına izin veriliyor. Ama ‘kara para’ aslında tanımı bu kadar dar bir şey değil. Bir paranın ‘kara’ olması için onun illa suç geliri olması gerekmiyor; kaynağı belirsiz ve vergisi ödenmemiş bütün gelirler kara para aslında.

Türkiye’de ‘kayıtdışı ekonomi’ deniyor, ben kendimi bildim bileli de buna karşı bir mücadele veriliyor ama Maliye’nin bu örneklerinin hiçbiri gerçekte kayıtdışı falan değil. İşte görüyorsunuz, kayda girmiş ki kaç para harcandığını biliyoruz. Zaten gayrimenkul alımlarının banka üstünden yapılması mecburi. 57 milyon liralık otomobil alımında da nakit para döndüğünü hiç sanmam, o para da büyük olasılıkla banka üstünden gitti.

Hepimizin banka hesaplarına erişebilen, kredi kartı harcamalarımızı görebilen Maliye’nin gözünün önündeki bu gelir-harcama dengesizliklerine müdahale edememesi sahiden büyük skandal.

Bunca yıllık gazetecilik hayatımda binlerce konuda mevzuat eksikliğinden şikayet edildiğini işittim ama vergi denetim elemanlarının izah edilemeyen gelirleri sorgulamasına engel olan mevzuat eksikliğini ilk kez duyuyorum. Herhalde bu eksiklik kasabamızın en özenle gizlenen sırrıydı.

Bir örnek de ben vereyim: Bir tanıdığım bedeli 10 milyon Euro’yu aşan oldukça lüks bir deniz aracını Fransa’da bir yat üreticisinden satın almak istiyordu. Bu satın alma için gereken parayı sözleşmede yazıldığı şekilde Türkiye’deki banka hesabından satıcı firmanın banka hesabına göndermek istedi. Ama para Fransa’daki o bankadan Türkiye’ye geri döndü. Banka paranın yasal yollarla kazanıldığından emin olmak istiyordu. Tanıdığım satın aldığı yatın parasını ödeyebilmek için iki aydan fazla süre uğraşmak zorunda kaldı, Maliye’den ve başka yerlerden bu paranın vergisi ödenmiş yasal bir kazanç olduğuna dair belgeler topladı.

Türkiye malum, OECD’nin kara para ile mücadele eden kurumu olan FATF’nin ‘Gri listesinde’ yer alan bir ülke. Yani kara parayla yeterince mücadele etmeyen ülke.

Maliyenin bu denetim kısıtları varken, dünyanın parasını harcayan bir insanın bu parayı hangi gelirle harcadığını bile soramazken gri listede olmamızdan daha doğal ne olabilir?

Dün burada yazdım, aslında Türkiye’ye tek başına gelir vergisiyle kurumlar vergisi yeter. Önemli olan bu vergileri toplamaya karar vermek.

Garsonlardan bahşiş vergisi konusunu abartmayın

Garsonlardan bahşiş vergisi konusunu abartmayın

Lokantaya gittiniz, yemek yediniz. Hesap geldi. Kredi kartınızı uzattınız ve ayrıca hesabın yüzde 10’u kadar nakit parayı cebinizden çıkardınız, bahşiş diye hesap pusulasının yanına bıraktınız.

O bahşiş ne oluyor sanıyorsunuz?

Yeterince büyük bir işletmeyse sizin verdiğiniz bahşişler bir havuzda toplanıyor, sonra da belli bir katsayıyla garsonlardan komilere, mutfakta çalışanlardan lokantaya geldiğinizde sizi karşılayanlara kadar herkese dağıtılıyor.

Mevcut mevzuat gereği bunlar ‘ücret geliri’ kabul ediliyor ve eğer Maliye kaydını bulursa bunlardan hayli yüksek vergi kesiyor.

Bir ikinci ihtimal var: Daha çok kurumsal müşterilere hitap eden büyük ve pahalı lokantalarda hesap da bahşiş de kredi kartı üstünden alınıyor (Bir de üçüncü ihtimal var: Artık bazı lokantalar doğrudan hesaba yüzde 10 servis ücreti ekliyor).

Böyle durumlarda bahşiş olarak gelen paranın üstünden hem yüzde 20 KDV alınıyor hem de para lokantanın kurumlar vergisi matrahına eklendiği için yüzde 25 vergi oluyor. Yani bahşişin neredeyse yarısına devlet daha anında elkoyuyor vergi olarak.

Şimdi getirilmek istenen düzenleme bütün lokantaların bahşişi kredi kartı üzerinden alabilmesine olanak tanıyor ve bu bahşiş üstünden yüzde 10 stopaj alınması dışında kesinti yapılmamasını öngörüyor. 

Yani gerçekte garsonlara, komilere, mutfak çalışanlarına vs verdiğiniz bahşiş bu kişilere daha yüksek bir gelir olarak yansıyacak.

Tabii bahşişi nakit ve kayıt dışı alanlara yapacak bir şey yok ama uygulama müşterinin kredi kartını daha çok kullanmasını ve dolayısıyla dönen bütün paranın kayıt içine alınmasını teşvik etmeye yönelik olacak.

Aslında lokantacılar ve Turizm Bakanlığı yüzde 5 vergi uygulanmasını önermişti ama Maliye’nin yüzde 10 isteyeceği anlaşılıyor.

Bence çok da kızılacak bir şey değil.