25-07-2024
İsmet Berkan

Erdoğan fabrika ayarlarına döndü, kutuplaşmanın gazına yeniden yükleniyor

Erdoğan fabrika ayarlarına döndü, kutuplaşmanın gazına yeniden yükleniyor

Türkiye’nin yasa çıkartması gereken, çözüm bekleyen onca sorunu içinde sokak hayvanları meselesi kaçıncı sırada gelir?

Eldeki kamuoyu araştırmalarının hiçbirinde halkımız ‘Sorunları sıralayın’ dendiğinde listeye ‘Sokak köpeklerinden çok korkuyorum’ diye bir madde yazmadı, yazdırmadı.

Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın artık kendini İslami sosyetik eğitim kurumu Nun okullarına vakfetmiş olan damadı Berat Albayrak’ın kardeşi tarafından yönetilen Sabah-ATV-AHaber medya grubu birdenbire sanki işaret almış gibi sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan insanların haberlerini yapmaya başladı önce.

İktidar medyasının amiral gemisinin yayınları hemen yayıldı, bugün kamunun haber ajansı AA bile her gün en az bir köpek saldırısı haberi geçiyor abonelerine.

Bu haberlerle sanki bir kamuoyu oluşmuş gibi kabul edildi, Ak Parti ‘Halktan talep var’ deyip harekete geçti, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç kez partisine çıkıştı, ‘Daha ne bekliyorsunuz, acele edin’ dedi ve sonunda resmi hedefi sokakta yaşayan bütün köpekleri öldürmek olan yasa gündeme geldi.

Şimdilerde hayvan severler sokaklarda bu yasaya tepki gösteriyor ama siz esas tepkiyi bu köpekler sahiden öldürüldüğünde görün.

Tayyip Erdoğan ve Ak Parti toplumu bu kez sokak köpekleri konusunda karpuz gibi ortadan ikiye bölmeyi deniyor. Durduk yerde, ortada fol yok yumurta yokken neredeyse…

Ama anlaşılan Cumhurbaşkanı ve Ak Parti’nin bu kutuplaşma stratejisini hazırlayanların planı sadece sokak hayvanlarından ibaret değil. Esas mesele CHP’li belediyeleri felç etmek.

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan belediyelerin devlete olan borçlarını artık kaynağında tahsil edeceklerini söyledi. Burada devlete olan borçları daha kaynağında, İller Bankası ödenekleri ödenirken kesilecek belediyeler elbette Ak Parti veya MHP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyeler olmayacak.

Dikkat edin, sokak köpekleriyle ilgili düzenlemede de yük aslında belediyelerin üstüne yıkılıyor. Yasayı uygulama görevi belediyenin. Sokak köpeklerini toplamayan belediye sokakta görülen köpek başına 50 bin lira ceza ödeyecek. Yasayı uygulamadığı öne sürülen belediye başkan ve meclis üyeleri altı aydan iki yıla kadar hapse mahkum edilebilecek.

Yerel seçim yenilgisinin üzerinden dört ay geçmeden belediyeler üstünden başta CHP olmak üzere muhalefete yönelik bu sıkıştırma adımlarının atılması siyasette ‘yumuşama’ adı verilen sürecin tamamen sona erdiğini göstermekle kalmıyor bize; Tayyip Erdoğan’ın kısa bir bocalamanın ardından bir kez daha fabrika ayarlarına geri döndüğünü ve kutuplaşma siyasetinden medet umduğunu da anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçim yenilgisinin ardından bir arayışa girmiş, hatta bir ara partisi ve kendisi hakkında güçlü bir özeleştiri yapacağı izlenimi vermişti, ama şimdi anlaşılıyor ki bu arayışında şu veya bu sebeple bir yere varamadı ve 2013’teki Gezi olaylarından beri kendisini iktidarda tutan kutuplaştırma ezberine geri döndü. Nitekim ortağı MHP de zaten bunu istiyordu, yani dün itibariyle Cumhur İttifakı bir kez daha pekişti.

Şundan emin olabiliriz: Gerek iktidar medyasının amiral gemisinin arka odalarında kafa yoranların, gerekse Tayyip Erdoğan’ın çevresinde bu eski ama yeni stratejiye uyum sağlaması bir dakika bile sürmeyecek danışmanların heybesinde böyle olası kutuplaşma konularının listesi vardır. Yani bugün anlattığım iki adımla sınırlı kalmayacak bir şeyden söz ediyoruz.

Tabii bu kutuplaşma konuları ve ortaya atılan tohumlar her zaman başarılı olmuyor. Örneğin LGBT konusunda yapılmak istenen kutuplaştırma girişimi öyle beklenen ilgiyi görmedi, bunun üzerine söndü gitti.

Bazen bu sönüp gitmelerde CHP’nin tutumu etkili oluyor, mesela bu parti LGBT topuna hiç girmedi; bazen de toplumun konuya ilgisi veya ilgisizliği atılan tohumun yeşerip yeşermemesinde etkili oluyor…

Şimdi de belediyeler üstünden yapılmakta olan yeni sıkıştırma ve kutuplaştırma girişiminde CHP’nin buna vereceği cevap etkili olacak gibi duruyor. Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın amacı CHP’nin ortaya çıkıp şikayet etmeye başlamasını sağlamak.

İstanbul’da çöplerin toplanmadığını görmek büyük olasılıkla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve kendi medyasını çok sevindirecek bir gelişme olur mesela. İstiyorlar ki CHP de çıksın, ‘Çöpleri toplayamadık, çünkü hükümet paramızı kesti’ desin.

Önümüzdeki dört yılı nasıl geçireceğimiz anlaşıldı bence.

Tam ‘Meğer MHP’nin Sinan Ateş cinayetiyle ilgisi yokmuş’ diyecektim ki…

Tam ‘Meğer MHP’nin Sinan Ateş cinayetiyle ilgisi yokmuş’ diyecektim ki…

Sinan Ateş, hiç kuşkusuz inançlı ve önde gelen bir MHP’liydi. Partisinin gençlik örgütü Ülkü Ocakları’na genel başkanlık yapacak seviyeye kadar yükselmişti.

Derken bir gün Ankara’da sokak ortasında öldürüldü.

Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Bir ülkücü öldürüldüğünde, hele genel başkanlık yapmış bir ülkücü öldürüldüğünde MHP camiasının buna ne tepki gösterdiğini biliyoruz. MHP’lilerin kendilerine özgü ‘Ülkücü şehitler günü’ bile var.

Sinan Ateş’in öldürülmesi ise şaşırtıcı bir sessizlikle karşılandı. Gerçi Bursa’daki cenazesine çok ciddi bir kalabalık katıldı ama resmi düzeyde MHP sanki Sinan Ateş öldürülmemiş, hatta neredeyse hiç yaşamamış gibi davrandı. Bir başsağlığı mesajı, ‘Kanı yerde kalmayacak’ türü bir hamaset bile çok görüldü. Nitekim Bursa’daki muazzam cenaze kalabalığı MHP’ye çok öfkeliydi; hepsi MHP’li olsa da partilerine kızgındılar.

Kısa zamanda ortaya çıktı ki bu cinayette rol alanların neredeyse tamamı MHP çevresinden, hatta MHP Genel Merkezinden insanlardı. Ateş’i yabancı biri, düşman ideolojiden biri öldürmemişti, bu dünyaya aynı düşünce penceresinden bakan insanların kendi arasında işlenmiş bir cinayetti.

Peki arkadaki sebep siyasi miydi, değil miydi? Açıkçası, işin içinde bir siyasi parti ile ilişkili bunca insan olunca ‘Bu bir siyasi cinayet’ cümlesi ağızlardan kolayca çıktı. Ama varsa o siyasi sebebin ne olduğuna dair bir şey hala ortada yok.

Bu türden ithamların altında kalmak ve suçlanmak MHP’nin hiç hoşuna gitmedi. Daha iki gün önce MHP lideri Devlet Bahçeli 154 kişilik bir listeyi duyurdu, onları ‘MHP düşmanı’ ilan etti, ‘Hesaplaşacağız’ dedi, sonra da ekledi: ‘Hukuk önünde.’

Tam ben de MHP liderine ikna olacak, belki de partinin kurumsal düzeyde haksızca eleştirildiğini düşünmeye başlayacaktım ki bugün ne göreyim; 10Haber’de Furkan Karabay’ın bir haberi var, MHP’nin bir genel başkan yardımcısının cinayetten birkaç saat önce cinayeti organize eden isimlerden biri olduğu iddiasıyla yargılanan bir isimle mesajlaşmalarını anlatıyor.

154 kişilik listeye 155. olarak katılmaya niyetim yok ama bir kez daha kafam karıştı: Kurumsal düzeyde MHP bu cinayetin neresinde? Tamamen dışındaysa cinayete adı karışanlar neden hala partide itibar görüyor?