12-05-2023
İsmet Berkan

Kadınları ve Kürtleri kaybeden seçimi de kaybeder

Kadınları ve Kürtleri kaybeden seçimi de kaybeder

Türkiye’de siyaset, daha çok erkekler arasında oynanan bir oyun ama bir gerçek var ki, siyasetçiyi iktidara taşıyan esas güç erkekler değil kadınlar.

Tayyip Erdoğan 20 yılda bunca genel seçimi ve iki kez de Cumhurbaşkanı seçimini kazandı. Her seferinde ona ve partisine oy verenlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturdu.

Erdoğan’ın aldığı her 100 oyun 58’ini kadınların verdiği, Türk siyasetinin az bilinen ve üzerinde neredeyse hiç konuşulmayan büyük ‘sır’larından biri.

Ama o Erdoğan bugün kadınlar arasındaki bu üstünlüğünü kaybetmiş gözüküyor. Bu kaybın nedeni, Tayyip Erdoğan’ın son üç yılda üst üste yaptığı hatalar. Belli ki, o da kendisini iktidarda tutan esas gücün kadınlar olduğunu unuttu veya unutmak zorunda kaldı.

İslami kesimin iki etkili yayın organı, YeniŞafak ve Akit ama en çok Akit çok uzun süre İstanbul Sözleşmesi ve özellikle 6284 sayılı kanun aleyhine yayın yaptı. Aslında hedef, İstanbul Sözleşmesi’nden çok 6284 sayılı kanun ve buna bağlı olarak Medeni Kanun’du.

6284 sayılı kanun, aile içi şiddete maruz kalan kadınları koruyor; gerekirse kendi kocaları aleyhine evden uzaklaştırma kararı alınabilmesine olanak tanıyor. Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde çıkarılan Medeni Kanun ise boşanma halinde kadına nafaka verilmesi ile yaşı küçük kız çocuklarıyla evlenen erkeklerin hapse atılmasını kolaylaştırıyor.

Bu iki kanun, şehirli ve Batılı bir yaşam tarzındaki kadınlardan çok aslında muhafazakar çevrenin kadınlarına hitab ediyor. Kocasından şiddet gören, boşanması halinde hiçbir güvenceye sahip olamamaktan korkan esas kesim onlar çünkü.

Tayyip Erdoğan aslında İslami kesim içinde bile marjinal olan bazı ultra-muhafazakar kesimlerin talebine uydu, sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle kalmadı, Yeniden Refah Partisi’nden gelecek bir iki puanlık oy için 6284 sayılı yasayı da tartışmaya açtı.

Üstüne kadınlara yönelik sarf edilen ‘sürtük’ sözü, Meral Akşener için Ak Parti mitinglerinde açılan çirkin pankartlar da gelince Erdoğan’ın kadın oylarındaki erime hızlandı. Bugün elimizdeki anketler Erdoğan’ın oyları içinde kadınların oylarının yüzde 50’nin bir hayli altına indiğini gösteriyor.

Erdoğan sadece kadınları kaybetmedi. Aynen 2015 Haziran seçiminde olduğu gibi Kürt oylarını da kaybetti. 

Bir zamanlar kendi partisi için ‘Kürt seçmenin en büyük partisi’ diyen, sahiden Kürt seçmenden yüzde 60 düzeyinde oy alan Ak Parti çoktandır bu konumunu kaybetmiş durumdaydı ama yine de Kürt seçmenin HDP’den sonraki ikinci partisiydi. Bugün HüdaPar ile yapılan işbirliği yüzünden Güneydoğu’daki seçmenlerinin önemli bölümünü CHP’ye ve Deva ile Gelecek’e kaptırmış durumda. 

Bölgede CHP, HDP’den sonra ikinci parti olarak çıkar ve Ak Parti’yi üçüncülüğe iterse kimse şaşırmayacak.

Erdoğan hata üzerine hata yapar, kadın seçmenleri ve Kürt seçmenleri küstürürken CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu bu iki grup üzerinde özel olarak çalışıyor ve oy kazanmak istiyor. Anketlerde görüldüğü kadarıyla bunu başarıyor da.

Seçimin sonucunda kadın seçmen ve Kürt seçmen önemli rol oynayacak.

Bu saatten sonra Muharrem İnce çekilse ne olur, çekilmese ne olur…

Bu saatten sonra Muharrem İnce çekilse ne olur, çekilmese ne olur…

Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, belli bir çevrede bu seçimin en fazla konuşulan isimlerinden biri olmayı başardı. Tabii bu bir başarıysa…

Dün aynı İnce, kendisi için ‘şerefli bir çıkış’ kapısı bulduğuna inandı, Cumhurbaşkanı adaylığından çekildi. Bu saatten sonra çekilmesiyle çekilmemesi arasında aslında hiçbir fark yok ama o son bir ümitle geleceğin siyasetinde yer almak için kendine alt yapı yapmaya çalışıyor.

Bazı şeyleri açık açık söylemek gerek:

Muharrem İnce, uzun yıllardır Türk siyasetinin ortaya çıkardığı en büyük ‘trol’lerden biri.

Adaylığı, tamamen ‘trollük’tü; sebebini anlatmaya çalışayım:

Siyaset, elbette büyük bir ego ve dolayısıyla büyük bir özgüven gerektirir ama aynı zamanda gerçekçi olmayı, insanın ayağının daima yere basmasını da emreder.

Muharrem İnce, 2018’de yüzde 30 oy alıp kaybettiğinde, bir sonraki yani bugünkü Cumhurbaşkanı seçiminde yeniden aday olmayı kafasına koydu. Bu birinci hatasıydı; bir kez kaybeden adaya kim yeniden neden oy versin?

Ardından fena halde yalpalamaya başladı. Kimin Cumhurbaşkanı adayı olacaktı? CHP’nin mi, kendi kendisinin mi?

‘Asla yapmayacağım’ diye söz verdi, ama dayanamadı CHP’de olağanüstü kongre istedi, genel başkan adayı oldu.

Bunu başaramayınca, hala Cumhurbaşkanı adayı olmayı da istediğine göre, yapması gereken kendi başına bir siyasi hareket başlatmaktı. Başlattı. Eski model bir otobüs buldu, onunla gezmeye başladı.

Ama aradığı ilgili göremiyordu, sürekli maddi imkansızlıklardan söz ediyordu. Türkiye’de hukuk da ona yardımcı değil; bir gönüllü teşkilatı kuramadı, halktan yaygın bağış toplayamadı, şehirlerde ve ilçelerde bundan yıllar önceden itibaren irtibat büroları, yüzbinlerce gönüllüsü olması lazımdı, yapamadı.

Siyasi gerçekçilik, orada durmayı emreder. İnce, ‘Halktan destek görmüyorum’ deyip yıllar önce yarıştan çekilmeli, belki CHP’ye dönüp sade bir milletvekili olarak devam etmeliydi ama yapmadı. Çünkü CHP’nin daha doğrusu yerleşik ve örgütlü bir partinin gücünü görmüş olmalıydı artık; ama hayır, görmedi, gerçeği kabul etmedi.

100 bin imzayı bir türlü bulamadığında da uyanmadı İnce; ite kaka 100 bin imza tamamlandığında Kemal Kılıçdaroğlu ile bir görüşmesi oldu. Belki de son kez ciddiye alındığının farkında değildi; 100 bin imzayı bulması günler süren biri gibi değil seçimde yüzde 20 alacağını iddia eden biri gibi konuşuyordu. Herkesin kendisine güldüğünün, alay konusu olduğunun farkında değildi, o görüşme sonrası adaylıktan çekilip CHP listelerinden birkaç arkadaşıyla birlikte milletvekili olabilirdi, yapmadı. Hırsı, aklının önüne geçmişti.

Kendisi kazanamayacaktı ama başkasına kaybettirmeye kararlıydı.

Ardından çok ağır ve haksız saldırılara hedef oldu. Bir anda CHP çevrelerinde ve muhalifler arasında herkesin konuştuğu isme dönüşmüştü ama bu iyi bir şey değildi, onu da göremedi.

Şimdi önce hakkında ortaya atılan sahte bir video, ardından geçirdiği söylenen kalp spazmı sonrası adaylıktan çekildi.

Ama bu çekilmenin ne kendisine ne de başkasına faydası var. Zaten var olduğu söylenen oyları erimiş gitmiş, yok seviyesine, Doğu Perinçek seviyesine gerilemişti. Çekilmese de çok bir şey değişmeyecekti.

Benzer bir durum, diğer aday Sinan Oğan için de geçerli. Pazar günü elinde oy pusulasıyla o perdenin arkasına geçecek herkes bu seçimin iki kişi arasında geçeceğini biliyor. Oy, kıymetli bir şey, kimse bile isteye oyunu çöpe atmak istemez, sesi duyulmasın istemez.

Şimdi Muharrem İnce de, Tayyip Erdoğan taraftarları da bu adaylıktan çekilmeden bir fayda yaratmaya çalışıyorlar ama onun için de çok geç artık.

Borsa ve tahvil piyasası ‘Kılıçdaroğlu kazanacak’a oynamaya başladı

Borsa ve tahvil piyasası ‘Kılıçdaroğlu kazanacak’a oynamaya başladı

Seçime daha iki gün var ama İstanbul Borsası ile para ve tahvil piyasalarına soracak olursanız seçim bitti, Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda kazandı bile.

Bugün 10 Haber’de Barış Soydan borsadaki yükselişi, Erdal Sağlam ise yatırımcı piyasasındaki gelişmeleri bu yönde yorumluyorlar, haksız da değiller.

Türkiye’nin risk primini ifade eden CDS puanı epey bir zamandan sonra yeniden 500 puanın altına indi. Bu haliyle hala yüksek bir risk var ama Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilme olasılığının artması CDS’i aşağı doğru indiriyor.

Erdal Sağlam’ın yazısındaki en önemli kulis bilgisi, Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde Türkiye’nin reytinginin yükselebileceği. Fitch ve Standart & Poors gibi kuruluşlardan gelen bazı sinyaller var.

Bu erken belirtilere rağmen aslında seçimi Kemal Kılıçdaroğlu kazansa bile ekonominin geleceğine ilişkin bir belirsizlik var. Kılıçdaroğlu ekibi acaba mevcut ekonomik kaosu hangi hızla ve hangi yöntemleri önceleyerek sona erdirecek ve önceliğini neye verecek?

Bütçe açığı ve ek bütçe çıkarma ihtiyacı en öncelikli konu ama buna eşlik edecek başka şeyler de var. En büyük bilinmeyen, seçilmesi halinde Kılıçdaroğlu ekibinin faizleri hangi seviyeye getireceği?

Uğur Şahin ve Özlem Türeci’den büyük müjde

Uğur Şahin ve Özlem Türeci’den büyük müjde

Bütün kanser türleri arasında herhalde en acımasızı pankreas kanseri. Çünkü bu kanser her seferinde oldukça geç teşhis edilebiliyor ve teşhis ile hastanın ölümü arasındaki süre de çok kısa oluyor.

Şimi, Uğur Şahin ile Özlem Türeci’nin dünyanın korona salgınından sağ salim kurtulmasına ciddi yardım eden biyo teknoloji şirketi BioNTech, korona aşısını var eden mRNA yöntemiyle bu kansere karşı bir aşı geliştirdi ve bu aşının ilk denemeleri ciddi ümit verici sonuçlar üretti.

Pankreas kanseri hastalarından alınan kanserli hücrelerin üzerinde çalışılıyor ve her bir hasta için o hastaya özgü mRNA aşısı üretiliyor. 18 hastanın yarısında ciddi iyileşme olmuş ilk denemede.

Kanserde kişiye özgü tedaviler genellikle çok pahalı. BioNTech’in tedavisi de çok pahalı ama onlar fiyatı 100 bin dolara kadar düşümeyi de başarmış durumda; üstelik kişiye özgü aşı üretim sürecini de çok hızlandırmışlar.

BioNTech’in bir de cilt kanseri aşısı var. O aşıdan da çok iyi haberler geliyor.

Şahin-Türeci çifti yıllar önce BioNTech’i kansere aşı bulma ümidi ve hedefiyle kurmuşlardı. Korona salgını onlar için hem bir başarı öyküsü oldu hem de aslında onları esas hedeflerinden başka bir yöne çevirdi bir süreliğine. Ama şimdi yeniden kansere yöneldiler ve sahiden ümit verici sonuçlar alıyorlar.

Fenerbahçe şampiyon

Fenerbahçe şampiyon

Eğer dün maçı izlemediyseniz çok şey kaçırdınız. Voleybol final serisi, Fenerbahçeliler bana kızmasın ama, maalesef sadece üç maçta sona erdi. Keşke 5 maça uzasaydı, çünkü tadına doyum olmaz maçlar seyrettik.

Ancak Fenerbahçe bu yıl o kadar üstün bir takım ki, finale kadar neredeyse hiç yenilmeden gelen Eczacıbaşı gibi bir takımı 5 maçlık seride 3-0’la ezerek yendiler ve şampiyonluğu da sonuna kadar hak ettiler.

Şimdi kadın voleybolunda sıra Avrupa finalinde. Tarihte ilk kez Türkiye’den iki takım şampiyon olmak için sahaya çıkacak. Vakıfbank ve Eczacıbaşı 20 Mayıs’ta Torino’da karşı karşıya gelecek.