15-05-2023
İsmet Berkan

Türkiye’de seçim: Bütün partilerin katıldığı, Erdoğan’ın kazandığı şey…

Türkiye’de seçim: Bütün partilerin katıldığı, Erdoğan’ın kazandığı şey…

Kendinizi bir an Tayyip Erdoğan’ın yerine koyun.

Siyasi hayatınızın olabilecek en dezavantajlı konumundasınız. Ekonomiyi batırmış, koca ülkeyi iflasın eşiğine getirmişsiniz. 

Tek başınıza attığınız imzalarla ülkeyi yönetmekte de, her seferinde doğru kararları vermekte de zorlandığınızı bizzat kendiniz itiraf etmişsiniz. 

Ülkenin demokrasisi ve insan hakları karnesi son beş yılda gerilemiş. 

İçin için biliyorsunuz ki bütün Batı dünyası sizin seçimi kaybetmenizi istiyor, içlerinde bunu yüksek sesle dile getirenler de olmuş. Batı medyasının gözünde zaten uzun zamandan beri ‘kötü adam’sınız.

Karşınızda ülkenin legal illegal bütün muhalefeti bir araya gelmiş. Kendinize yeni müttefik diye bula bula düne kadar siz dahil herkesin alay konusu olan Fatih Erbakan’ı ve ne getirip ne götüreceği bilinmez olan HüdaPar’ı bulabilmişsiniz, cephenizi genişleteyim derken.

Seçim kampanyanız boyunca kaybetme ihtimali hep kafanızın bir kenarında durmuş, o yüzden seçmene yeni bir şey söyleyememiş, neredeyse tamamen negatif propaganda yapıp rakiplerinizi kötülemiş, ülkenin geleceği için işçi ve memura zam dışında hiçbir şey vaat edememişsiniz.

İki gün hastalandınız diye her şey aksamış, çünkü yakınınızda sizin yerinize sahneye çıkabilecek tek bir kişi bile yok. Oysa rakipleriniz en az 4 isimle şehir şehir gezmiş, kalabalık mitingler yapmış.

Çok paranız olduğu için en üstün olduğunuz reklam kampanyası işinde bile rakibiniz bu sefer sizi yakalamış, neredeyse sizin kadar reklam harcaması yapmayı başarmış.

Bu şartlarda girdiğiniz seçimde yüzde 50’yi kıl payıyla kaçırıyorsunuz, bundan iki hafta sonra yapılacak seçimde ise kazanacağınız daha şimdiden kesin gibi.

Ne yaparsınız, ne düşünürsünüz?

Tayyip Erdoğan’ı ve onun egosunu hepimiz biliyoruz. Acaba bu sabah o ego ne durumdadır? 15 gün sonra seçimi kazandığı kesinleşince ne hale gelecek?

Ünlü İngiliz futbolcu Garry Lineker’in futbol hakkında bir sözü var, her futbol severin ezbere bildiği: ‘Futbol basit bir oyundur. 22 kişi 90 dakika bir topu kovalar ve sonunda hep Almanlar kazanır.’

Bu sözü Türkiye’de seçimlere uyarlamanın vakti geldi sanırım.

Kazananı olmayan ama kaybedeni olan seçim

Kazananı olmayan ama kaybedeni olan seçim

Türkiye heyecanla beklediği seçimini yaptı ama geçmiş tecrübesinin tersine bu sefer seçimi bir türlü tamamlayamadı.

Bu yazı ilk kez gece yarısı saatlerinde yazıldı, o sırada Cumhurbaşkanlığı seçimi için hala sayılmayı bekleyen en azından 5 milyon oy daha vardı ve o sırada Tayyip Erdoğan 2,5 milyona yakın farkla Kemal Kılıçdaroğlu’nun önündeydi.

Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kanadı, seçim sonuçlarının geciktirildiğini, kendilerinin açık farkla önde olduğu sandıklarda üst üste itirazlarla bu sandıklardaki oyların sonuçlara yansımasını geri bıraktırıldığını ve Tayyip Erdoğan’ın bir ‘algı operasyonu’ yapacağını öne sürüyordu. Dün akşam TV’de hızını alamayan bazı yorumcular ‘Seçimin çalınmak istendiğini’ de öne sürdü ama seçim sonuçları TV’lerde belirlenmiyor, sandıklarda atılan oylar belli, gerçek de eninde sonunda ortaya çıkıyor. Nitekim gün aydınlandığında gerçek çoktan ortadaydı.

Ama şöyle akıl yürütelim: Diyelim ki o ilk saatlerde CHP haklıydı ve benin bu yazıyı ilk olarak yazarken henüz sayılmamış 5 milyon oyun yüzde 60’ı olan 3 milyon oy da Kılıçdaroğlu’na gidecekti. Öyle bile olsa bu gelenler Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Erdoğan’ı geride bırakıp ipi birinci göğüslemesine yetmeyecekti ki. Matematik diye bir şey var, dört temel işlem bilmek yeterli.

Bence CHP’liler ve İyi Partililer şunu düşünsün: Seçim bana soracak olursanız Sinan Oğan’ın ve son dakikada adaylıktan çekilen Muharrem İnce’nin aldığı toplam yüzde 6 civarında oy sayesinde ikinci tura kaldı, bir şans daha elde edebiliyorlarsa Oğan ve çokça kızdıkları İnce sayesinde oluyor bu.

Evet, ‘sayesinde’ kelimesini bilerek kullanıyorum. Çünkü aslında Tayyip Erdoğan şu an Sinan Oğan’a çok kızıyor, ‘Onun yüzünden seçim ikinci tura kaldı’ diye düşünüyor olabilir.

Gece yarısı yazıyı yazarken gördüğüm seçimin ikinci tura kalmakta olduğuydu. Üstelik ikinci tur Kemal Kılıçdaroğlu için ‘iyimser’ buna karşılık Erdoğan için ‘kötümser’ bir ihtimaldi; çünkü kazanmaya yakın olan Erdoğan’dı.

Bu turun kazananı yok belki ama kaybedeni var. Kemal Kılıçdaroğlu bu turu kaybetti. Çünkü, Kılıçdaroğlu bu seçime teorik olarak cebinde yüzde 46 ile başladı ama bırakın yüzde 50’nin üzerine çıkmayı, cebinde duruyor olması gereken yüzde 46’yı da koruyamadı. (Bu yüzde 46 hesabını şu yazımda anlatmıştım, meraklısı bakabilir.)

Elbette Tayyip Erdoğan’ın da seçimin kaybedeni olduğu öne sürülebilir. 2018’de ilk turda yüzde 52,6 almıştı, bu sefer ciddi oy kaybetti. Ama şunu unutmayın: Bu saatten sonra ikinci tur Tayyip Erdoğan için çantada keklik, Türkiye aradaki iki haftayı ekonomik olarak kazasız belasız geçirebilirse, seçim onun için bir formalite olacak.

Seçim öncesi ben dahil pek çok yorumcunun beklemediği bir sonuç bu. Son 5 yılında berbat bir yönetme performansı sergileyen, demokrasi ve özgürlüklerin iyiden iyiye gerilemesine neden olan Tayyip Erdoğan’ın yüzde 43-44 civarında bir oyda kalmasını bekliyordum; oysa Erdoğan ben yazıyı yazarken 26 milyonu aşkın oya sahipti, yani yüzde 50 sınırındaydı, burun farkıyla bile olsa yüzde 50’yi geçme ihtimali de vardı. Ama dedim ya, Sinan Oğan ve Muharrem İnce yüzünden seçim ikinci tura kaldı.

İkinci turu bugün sabah saatlerinde netleşmesi beklenen parlamento seçim sonuçları da belirleyecek. Şu an gözüken, Cumhur İttifakı’nın parlamentoda çoğunluğu elde ettiği.

Ama gelin bunu öteki yazıda konuşalım.

Cumhur İttifakı sendeledi ama düşmedi

Cumhur İttifakı sendeledi ama düşmedi

Seçimlerin sonucunu almanın sabaha kadar sürdüğü zamanlar geride kaldı sanıyordum 2007’den beri. Ama dün gece sayım gecikti, seçim sonuçlarının YSK sistemine girilmesi gecikti.

Düşünün görece kolay olan Cumhurbaşkanlığı seçimi bile bu yazı yazılırken bitmemişti, parlamento seçimi için rakamlar daha da gerideydi.

Ancak yine de bir resim oluşmuştu. Buna göre Cumhur İttifakı Yeniden Refah’ın yaptığı sürpriz ve MHP’nin beklendiği kadar oy kaybetmemesi sayesinde Meclis çoğunluğunu sağladı, 324 sandalye elde etti. Oysa ben dahil çok sayıda yorumcuya göre Cumhur İttifakı Meclis’te salt çoğunluğu ifade eden 301 ve üstü milletvekili çıkaramayacaktı.

Cumhur İttifakı’nın ana partileri Ak Parti ve MHP’de bir önceki seçime göre ciddi oy kaybı var ama bu kayıpların bir bölümü Yeniden Refah sayesinde geri alındı. Daha önemlisi ittifak milletvekili sayısı olarak çoğunluğu elde etti.

Bu çoğunluk, ikinci turda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a büyük güç verecek, hatta belki bu sayede seçimi kazanacak Erdoğan.

Parlamento seçiminin en büyük kaybedenleri, bu saatteki sonuçlar itibarıyla CHP ve Yeşil Sol Parti gibi gözüküyor.

CHP, içine aldığı Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin bu partinin oylarına pek bir katkısının olmadığı veya olduysa da CHP’nin kaybettiği oyların bu kazançlar kadar olduğu anlaşılıyor. (Daha birkaç gün önce CHP için başarı eşiğinin yüzde 30 olacağını, bunun altındaki oyların sorgulanacağını yazmıştım. Meraklısı için o yazı da burada.)

Yeşil Sol Parti ise galiba ilk kez oy kaybına uğruyor. Bu parti ve öncüsü olduğu Emek İttifakı, seçimde yüzde 12-13 oy bekliyordu ama çok daha altında kaldı.

Önümüzde gergin bir 15 gün var. Bu seçimin mutlak mağlubu olan Millet İttifakı bu 15 günü sağ salim atlatsa bile ardından gelen dönemde mutlaka ciddi iç çatışmalar yaşayacak. Kaybetmenin, hele hele bu seçimi kaybetmenin herhalde bir bedeli olacak.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu bugün mü tartışmalı, 15 gün sonra mı?

Kemal Kılıçdaroğlu’nu bugün mü tartışmalı, 15 gün sonra mı?

Açıkçası, meseleye muhalefet açısından bakıldığında, Tayyip Erdoğan’ı yenmek için bundan daha avantajlı bir konum olabilir miydi, bilmiyorum.

Ekonomik krizin içine girmiş, hayat pahalılığının altında ezilmiş, depremde ölmüş, temel özgürlüklerini kaybetmiş, geleneksel Batılı ekseni kaymış, demokratik değerlerden uzaklaşmış, kibir ve hesap vermezlik kuyusuna düşmüş bir ülkede muhalefet kazanamıyorsa, belki hiçbir zaman kazanamayacak demektir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun henüz kaybetmediği, ikinci turda hala şansı olduğu söylenecek ama bana göre öyle bir şans yok. Tayyip Erdoğan daha balkon konuşmasında ikinci tur için hangi temayı kullanacağını açıkladı: İstikrar… Meclis’te Cumhur İttifakı çoğunluğu varken bu milletin azınlık adayına oy vermesi çok ama çok uzak bir hayal.

Peki Kemal Kılıçdaroğlu’nu tartışmaya bugün mü başlamalı, yoksa 15 gün sonra mı?

Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu değil de mesela Ekrem İmamoğlu, mesela Mansur Yavaş olsaydı seçimin sonucu daha mı farklı olurdu?

HDP/Yeşil Sol Parti’den alınan destek fayda mı getirdi, zarar mı?

6’lı masa bir hayal miydi? Ne işe yaradı?

Aday ismi açıklamayı son dakikaya bırakmak doğru mu oldu, yanlış mı?

Bu tartışmaları durdurmaya imkan yok sanırım.

Sinan Oğan olayı

Sinan Oğan olayı

Türkiye’ye bakar mısınız? MHP’nin oyu yüzde 10. İyi Parti’yi de yüzde 10 kabul etmek gerekir.

Ne zaman Türkiye’de milliyetçi oylar yüzde 20 oldu?

Bir de Sinan Oğan var. Düne kadar pek az kişinin tanıdığı Oğan 3 milyona yakın oy aldı, şaka değil.

Seçim öncesi milliyetçi kanat, MHP’nin başarısız olmasını ve Devlet Bahçeli’nin koltuğunun sallanmasını bekliyordu. Ama MHP seçimden sağlam çıktı. Oysa aynı şeyi Meral Akşener ve partisi için söylemeye imkan yok.

Şimdi, muhalefet cephesinde içi karışacak partilerin bir başkası İyi Parti olacak. Sinan Oğan, tek başına aldığı oyla milliyetçi sağda yeni bir lider adayı olarak ortaya çıktı.

Bakalım neler olacak…

Muhalefet normali makulde aramazsa…

Muhalefet normali makulde aramazsa…

Kaç yıldır ne söylentilerle uğraştık. ‘Tayyip Erdoğan kaybedeceği seçimi yaptırmaz’dı. ‘Seçimi kaybetse bile iktidarı vermez’di. Silahlı milis gruplar, hatta SADAT seçim güvenliğini tehdit ediyordu.

Ne oldu bütün bunlara? Seçim günü ne oldu?

Seçim gecesi Anadolu Ajansı’na kafayı takanlar oldu. ‘Algı yapıyor’du. Peki ama o birkaç saatlik ‘algı’ ile ne elde edilebilirdi? Sonunda seçimin sonucu belli olmayacak mıydı?

Buna da bir kulp bulundu: ‘Erdoğan çıkacak seçimi kazandım diyecek, böylece seçimi çalacak…’

Hatta Kemal Kılıçdaroğlu çıktı, ‘Algı yönetimi yapmayın’ dedi. Oysa kendisi yapıyordu, ‘Öndeyim’ diye tweet attı gece. 

Maraton koşusunda bir ara birinci olana değil, yarışın sonunda birinci olana veriliyor madalya.

Bunlar yas tutmanın aşamaları tabii. Önce inkar edilecek. Gece boyunca yapılan buydu.

Bugünden itibaren ‘pazarlık’ aşamasına geçilir, ‘Daha ikinci tur var’ denir.

Türkiye’de muhalefet normali makul olanda aramak yerine komplo teorilerinin ve paranoyaların peşinden koşmayı bırakmadıkça gerçeklikle arasında sağlam bir bağ kuramayacak, bu belli.

O bağ kurulmadıkça da seçim falan kazanılamayacak. Bu da belli.

Yeniden Refah diye bir fenomenimiz oldu

Yeniden Refah diye bir fenomenimiz oldu

Fatih Erbakan 6-7 ay önceye kadar kimsenin ciddiye almadığı birisiydi. Salgın sırasında yaptığı aşı karşıtlığıyla bir ölçüde alay konusuydu hatta.

Ama o Fatih Erbakan ve partisi seçimden yüzde 2,8 gibi inanılmaz bir oyla çıktılar.

Bir an için düşünün: Türkiye İşçi Partisi’ne medyada verilen yerin yüzde 1’ini bile alamadı Yeniden Refah ama onların oyunu ikiye katladı.

Daha ilginci, Yeniden Refah esas Saadet Partisi’ni haritadan sildi. Siyasetin o cenahı da fena halde çalkalanacak.