Erdoğan-Kılıçdaroğlu referandumu
Soran herkese aynı cevabı veriyorum: Evet 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunu yapacağız ama bu seçim 14 Mayıs’taki seçimden neredeyse tamamen bağımsız, ayrı bir seçim olacak.
Biz, başımıza ilk kez gelen bir şeyi yaşayacağız. Seçimin ertesi sabahı Karar gazetesinin manşetinde çok doğru bir biçimde tespit ettiği gibi, aslında ‘Seçmen bir kez daha düşünecek.’
Ve bu seçimin bir önemli özelliği var: Tayyip Erdoğan’ı bir çeşit plebisitle, bir çeşit referandumla oylayacağız.
Evet, yapacağımız seçim bir Erdoğan-Kılıçdaroğlu referandumu olacak.
‘E bunu zaten biliyoruz’ demeyin, kabul edelim ki aslında bilmiyoruz. Çünkü hepimizin kafası hala 14 Mayıs gecesinde. Ama iki gün önce de söyledim, 14 Mayıs gecesi elde ettiğimiz ve kafamızın bir yerine yazılan ‘bilgi’ bize elbette yol gösterici olacak 28 Mayıs’ta; fakat yegane belirleyici olmayacak.
Seçimde kime oy vermiş olursa olsun neredeyse herkesin gözünde ‘Erdoğan seçimi kazandı.’ Oysa seçimin henüz kazanılmadığını en iyi bilen insan bizzat Tayyip Erdoğan.
Daha o gece biliyordu seçimi kazanamadığını, o yüzden çıktı, partisinin balkonundan zafer konuşması yerine seçmenine motivasyon konuşması yaptı.
Bazıları 14 Mayıs’taki yüzde 49,5 ve 45 oya, aradaki 2,5 milyon farka bakıp 28 Mayıs’ta da Erdoğan’ın kazanacağını söylüyor ama bu hesap da yanlış. Hem Tayyip Erdoğan hem Kemal Kılıçdaroğlu bugün itibarıyla öyle milyonlarca oya değil kesinleşmiş 1’er oya sahipler, o da kendi kendilerine verecekleri oy.
Her iki aday da 15 Mayıs sabahından itibaren 28 Mayıs akşamına kadar o 1 oylarının üzerine kaç oy ekleyebileceklerini hesaplamaya ve bunu maksimize etmeye çalışmaya başladılar.
Çünkü en iyi onlar biliyor: 28 Mayıs seçimi yeni bir seçim. O seçimde, mesela sadece 14 Mayıs’ta Sinan Oğan’a ve Muharrem İnce’ye oy verenlerle şu veya bu sebeple oy vermeyen ya da oyu geçersiz sayılanlar sandığa gitmeyecek ki… Hepimiz gideceğiz.
Yani kartlar yeniden dağıtılacak.
28 Mayıs seçimiyle ilgili en temel gerçek budur.
İkinci gerçek, bu seçimin her şart altında bir ‘Tayyip Erdoğan’la devam mı, tamam mı’ referandumu olacağıdır.
Göreceksiniz, hem Tayyip Erdoğan hem Kemal Kılıçdaroğlu bu temayı işleyecekler, biri ‘Devam’ diyecek, diğeri ‘Tamam.’
O yüzden şu önümüzdeki 9 gün boyunca iki adayın birbirini kötülemesine tanıklık edeceğiz.
Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK’yı batırdığını, bugün PKK ve FETÖ ile kol kola olduğunu söyleyecek, dini inancının zayıflığından dem vuracak; kendisinin ise tam bağımsız Türkiye’yi kurmak için nasıl çalıştığını anlatacak, seçim ikinci tura kaldı diye para piyasalarında yaşanan hareketliliği yabancı komplosuna bağlayacak vs vs.
Kemal Kılıçdaroğlu ise Tayyip Erdoğan’ın baskıcılığını, kötü yönetimini anlatacak, Türkiye’nin çok daha iyisini hak ettiğini söyleyecek. Kılıçdaroğlu kendisinin ne kadar milliyetçi ve vatansever olduğunu belirtecek, Türkiye’nin kendi bölgesinde ve dünyada söz sahibi olması için ekonomisini ve demokrasisini geliştirmesi gerektiğini anlatıp bunları yapacak insanın Tayyip Erdoğan değil kendisi olduğunu öne sürecek.
Daha başka kampanya temaları da ekleyebilirim ama ne demek istediğimi anlattım sanırım: Referandum iki aday arasındaki karalamaların ve kendini yüceltmelerin inandırıcılığı bağlamında geçecek.
Daha önce de yazdım, her iki aday açısından da en büyük zorluk, 14 Mayıs günü kendilerine oy vermiş olan seçmeni yeniden sandığa çekmek konusunda yaşanacak.
Eğer biz ikinci turu 28 Mayıs’ta değil mesela 4 Haziran pazar günü yapıyor olsaydık adayların işi nispeten kolaydı ama şimdi vakit çok dar ve her iki aday da aslında son derece kıymetli iki günü heba etti bile.
Dikkat edin, Tayyip Erdoğan 14 Mayıs’a giden süreçte bütün stratejisini seçimi ikinci tura bıraktırmak üzerine kurmuştu; daha ilk turda kazanmak istiyor olsa Muharrem İnce ve Sinan Oğan’a bu kadar destek vermezdi.
Ama bugün görüyoruz ki, aynen Kemal Kılıçdaroğlu gibi onun da aslında B Planı cebinde hazır değilmiş; o da iki günü boşa geçirdi.
Kaldı şurada propaganda yapmak, seçmeni motive etmek için 9 gün. 10. gün bizler kararımızı vereceğiz.