Seçime bir gün kala bir Kemal Kılıçdaroğlu yazısı
Gazetecilik mesleğimde 44 yılı doldurmak üzereyim, neredeyse 30 yıldır da ‘köşe yazısı’ denen şeyi düzenli olarak yazıyorum.
Nerede ne yazıyor olursam olayım her zaman okuyucumun benden daha akıllı ve bilgili olduğunu varsayarak yazdım. Herhangi bir konudaki fikrimi yazarken bile okuyucumu çocuk yerine koyup yönlendirmekten kaçındım.
Bugün, seçimden bir gün önce, seçim ertesinde yazamayacağımı, daha doğrusu yazmaya fırsat bulamayacağımı düşündüğüm bir şeyi yazacağım; yarınki iki adaydan biri olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun performansı hakkındaki düşüncelerimi aktaracağım.
Baştan söyleyeyim, üstüme vazife olmadığı için hiçbir zaman açık açık yazmadım ama son bir yılı aşkın süredir muhalefetin olası adayları arasında seçilmesi en riskli kişinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu düşündüm.
Pek çok kişinin aksine bu riskin onun mezhebi kimliğinden değil daha çok siyasi kimliğinden kaynaklandığını düşündüm. CHP’nin genel başkanı olduğu için, kendi elleriyle ve büyük kişisel fedakarlıklarla kurduğu Millet İttifakı’nı temsil edemeyeceğini düşündüğüm için onu seçilmesi en riskli aday görüyordum.
Madem Millet İttifakı, en büyük bileşeni olan CHP’nin kendini aşması ve daha büyük bir hedef için bazı temel ilkelerini arka plana alması demekti, o zaman CHP’nin genel başkanının bu ittifakı temsil eden aday olması ittifak fikrinin inandırıcılığına darbeydi bana göre.
Ama orayı geçtik. Benim kişisel düşüncem ne olursa olsun, Kılıçdaroğlu ittifakın adayı oldu ve bence son derece çalışkan bir seçim kampanyasın yürüttü.
Geçmişte CHP’yi ve adaylarını seçimde yeterince çalışmamakla çok eleştirmiş bir kişi olarak söylüyorum, bu seçimde böyle bir eleştirim yok. Günde birkaç miting düzenlemek, bazen ittifakın aynı günde 5-6 yerde birden halkla buluşması, geçmişte tanık olmadığımız bir performanstı.
Fakat aynı şeyi seçim kampanyasının kendisi için söyleyemeyeceğim. Kampanya özünde odağı olmayan, kendisi tek cümleye indirgenemeyen bir kampanyaydı, o yüzden mesajları karışık geldi, karışık kaldı.
‘Tayyip Erdoğan’ı seçimle indiriyoruz, yerine de ittifak adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu getiriyoruz’ cümlesi, sanırım herkes tarafından bunun zaten böyle olduğunun bilindiği varsayılarak arka plana itildi. Oysa seçimi kazanan basit temel mesajlardır. Bu seçimin muhalefet açısından yegane mesajı da buydu, kalp işaretleri, sevgi, barış, ekonomi, kadın hakları, özgürlükler, demokrasi vs hep bu mesajı takip etmesi gereken ikincil mesajlar kalmalıydı. Ama öyle olmadı, basit ve temel olan mesaj yeterince verilmedi.
Ama yine de haksızlık etmeyeyim: Son derece zor ve eşitsiz şartlar altında bir mücadeleydi Kemal Kılıçdaroğlu’nun mücadelesi. Tayyip Erdoğan bir yandan bütün devlet imkanlarıyla ve ondan da önemlisi Türkiye’nin neredeyse bütün iletişim ortamına koyduğu ‘road block’la Kılıçdaroğlu’nun değil mesajının adının bile duyulmaması için elinden geleni yaptı.
Düşünsenize, Türkiye bu seçimde olmayan bir konuyu, Tayyip Erdoğan’ın olağanüstü iletişim gücü sayesinde konuşur oldu, bu konu neredeyse seçimin ana gündemi haline geldi. ‘Olmayan konu’ dediğim şey, PKK’nın Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vermesi…
Oysa desteği veren PKK değil HDP idi. HDP de, diyelim İyi Parti ne kadar meşru bir partiyse o kadar meşru bir partiydi Türkiye’de. Ama Erdoğan’ın iletişim orduları seçmenin hiç değilse bir bölümüne ‘PKK eşittir HDP’yi anlatmayı başardı. Bu mesaj o kadar çok tekrar edildi ve hala ediliyor ki, neredeyse ben bile inanacağım.
Kılıçdaroğlu’nun hatası ise bu mesaja (son 2 hafta hariç) hiç cevap vermemek oldu. En basitinden şunu diyebilirdi: ’20 yıldır iktidardasın, demek senin iktidarın döneminde PKK Türkiye’ye cumhurbaşkanı seçtirecek güce ulaştı…’
Erdoğan’ın TV’lerden internet sitelerine ve sosyal medyaya kadar olan ezici üstünlüğü son güne kadar devam etti. Kemal Kılıçdaroğlu şu 14 günlük dönemde en önemli iletişim hamlesini BaBaLaTV adlı YouTube yayınıyla yaptı ama acaba 4 saatlik yayının tamamını ilk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermemiş kaç kişi izledi? (Bu yayın YouTube için küresel bir rekor sayılması gereken 3 günde 24 milyondan fazla kez izlendi ama dediğim gibi acaba kaçı sonuna kadar izledi?)
Daha dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kendisine oy vermeyen seçmene cep telefonu kısa mesajıyla ulaşma teşebbüsü engellendi. Süleyman Soylu SMS’le siyasi propaganda yaparken kimsenin aklına yasaları hatırlamak gelmemişti.
Bütün bu engelleyici ve son derece eşitsiz propaganda ortamına rağmen Kılıçdaroğlu saygıdeğer bir mücadele verdi. Sonucu yarın akşam göreceğiz.
Ama son bir cümleyi yazmama izin verin: ‘Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz.’