İsrail, daha kaç Filistinli öldürürse bu savaş biter?
Eminim siz de görmüşsünüzdür, Mısırlı komedyen Bassem Yusuf’un Britanyalı televizyoncu Piers Morgan ile söyleşisi günlerdir parça parça sosyal medyada yayılıyor.
Bassem Yusuf aslında bir kalp cerrahı, ama sonra Mısır’daki Arap Baharı’nın ardından demokrasi geldi diye düşünüp siyasi komediye başlamış, tabii Mısır’da siyasi komedi yapmak riskli bir iş. Önce Müslüman Kardeşler döneminde soruşturulmaya başlanmış, darbenin ardından Sisi de soruşturmayı sürdürmüş, hapse girmemek için ailesiyle birlikte Amerika’ya kaçmayı başarmış.
Onunla söyleşiyi yapan Piers Morgan ise Britanya ve Amerika medya dünyasının bir hayli tartışmalı muhafazakar isimlerinden biri. Bir süreden beri TalkTV adlı kanalda kendi programını yapıyor.
Piers Morgan’ın uzakta (galiba Amerika’da, Los Angeles’te) bir stüdyoda olan Bassem Yusuf ile söyleşisi, Batı medyasında Filistin yanlısı bir sese yer veren ender örneklerden biri oldu son savaşta. Yusuf, söyleşi sırasında kendisinden Hamas’ı kınamasının istendiğini biliyor ve bunu yapıyor ama orada durmuyor, önemli bir tartışmayı gayet çarpıcı biçimde ifade ediyor.
Tartışma şu: Evet, Hamas vahşi bir saldırı gerçekleştirdi, İsrail’in de kendini savunma hakkı var. Peki ama İsrail’in kendini savunurken vereceği cevap ne ölçüde ‘orantılı’ olmalı?
Bassem Yusuf, söyleşi sırasında Arapça yazılı bir grafik gösterdi, grafikte yıllar içinde ölen Filistinlilerin ve İsraillilerin sayıları vardı. Sorduğu soru şuydu: ‘Bugün geçerli olan oran nedir? Çünkü bakınca 2014’te mesela ölen 1 İsrailliye karşılık 27 Filistinli öldürülmüş. Bu güzel bir oran mı? Bilmek istiyorum…’
Söyleşiyi herkes gibi izleyince (ki buraya tamamının videosunu da koyuyorum) ben de Yusuf’un elindeki grafiğin kaynağını merak ettim.
Kaynak, Birleşmiş Milletler’in ‘Office for the Coordination of Humanitarian Affairs’ (OCHA) adlı birimiydi. Bu birimin web sayfasında 2008’den bu yana Filistin-İsrail çatışmalarının bir dökümü var. O dökümden hareketle şöyle bir tablo çıkardım:
İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışmanın orantısız doğası bu tabloda gayet net biçimde görülüyor. Bassem Yusuf, acı bir espri yapıyor, ‘Bugünkü çatışmada hangi oranı kullanacağız’ diye soruyor.
Daha önce de yazdım, İsrail 7 Ekim cumartesi sabahı şok edici bir saldırıya uyandı; Hamas ve İslami Cihad gerillaları sadece havadan roket saldırısı düzenlemedi, karadan da sınırı yıkıp İsrail topraklarına girdi ve vahşice cinayetler işledi, 200 kadar da kişiyi rehin alıp Gazze’ye götürdü. O gün 1,500 kadar İsrailli öldürüldü, çoğu da sivildi bu ölenlerin.
İsrail ordusu ve polisi karadan yapılan bu saldırılar karşısında öyle bir şoka girdi ki, saatlerce cevap bile veremedi. Filistinli gerillaların bastığı bazı kibutzlara Gazze’den birkaç kez gelip gittiği ve insan öldürmeye devam ettiği ortaya çıktı. İsrail askerleri ancak öğleden sonra çatışma bölgelerine gelebildi.
Karada bu şok yaşanırken İsrail’in hava kuvvetleri neredeyse refleks bir davranışla, hükümetinden emir bile beklemeden, saldırıya uğradıklarını anladıkları anda uçaklarını kaldırdı ve Gazze’yi bombalamaya başladı. O sırada saldırıdan ne kimin sorumlu olduğunu biliyorlardı ne de başka bir şeyi ama belli ki ellerinde hedef listesi vardı, gidip hedefleri vurmaya başladılar.
O havadan bombardıman, yakın zamanda İsrail topçusunun da devreye girmesiyle 7 Ekim sabahından beri devam ediyor. İsrail evet elbette kendince hedef gözetiyor ama onun gözettiği hedefler pek geniş. Fırın önünde ekmek kuyruğunda bekleyenleri de, vurulmaz diye sığınılan camiyi de bombalıyor. Ehli Arap Hastanesini kimin vurduğu hala meçhul ama İsrail’in burayı vurup derme çatma çadırlarda hayatta kalmaya çalışan 471 kişiyi öldürmüş olmasına kimse ‘Yok canım olmaz öyle şey’ demiyor.
Hepimizin gözünün önünde yaşanan bu orantısız güç kullanımına dünyanın düzenini ve barışını koruma iddiasındaki büyük ülkelerin, yani BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in bir önlem getirememesi, konseyden ancak zor bela bir geçici ateşkes kararı tavsiyesi alınabilmesi ama bunun bile ABD tarafından veto edilmesi, İsrail’in aslında elinde bir açık çekle hareket ettiğinin en büyük delili.
İsrail’in kuruluşunda devlet başkanı olması için davet edilmiş ama bunu kabul etmemiş olan büyük fizikçi Albert Einstein’ın bir sözü var: ‘Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp her seferinde farklı sonuç beklemeye aptallık denir.’
Yukarıdaki tabloya bir daha bakın, İsrail’in yaptığı da bu. İddia ediyor ki, kendisine saldırılacak olursa Filistin’e çok ağır bir bedel ödetiyor ve böylece bir sonraki saldırıyı engelleyeceğini sanıyor ama işte tablo ortada.
İsrail, 2009 yılında ölen 1 İsrailli’ye karşılık 97 Filistinli öldürmüş. 2020 yılı görece ‘sakin’ geçmiş, 3 İsrailli öldürülmüş, karşılığında 30 Filistinli can vermiş. Oran 1’e 10.
Bu rakamlarla konuşmak bile korkunç bir şey.