25-11-2023
İsmet Berkan

Seçil Erzan’ın kayıp milyonları, savcılıktaki iki soruşturma

Seçil Erzan’ın kayıp milyonları, savcılıktaki iki soruşturma

Bugün 10Haber çok faydalı bir iş yapmış, halen zimmete para geçirmekten yargılanan Seçil Erzan’ın resmi dosyalara giren para trafiğine yakından bakmış.

Haberde de okumuşsunuzdur ama ben tekrar edeyim: Savcılığa gelip şikayetçi olarak davaya katılmak isteyenlerin ‘Verdik’ dediği miktar ile ‘Aldık’ dediği miktar arasında 26 milyon dolara yakın fark var.

Bir de polisin Denizbank’ın eski şube müdürü Seçil Erzan’ın Çorlu’daki evinde bulduğu bir tablo var. O tabloda ‘alınan’ ile ‘verilen’ arasındaki fark daha az: 10 milyon dolar.

İster 10 milyon dolar olsun ister 26, bunlar çok büyük paralar.

Acaba Seçil Erzan kurduğu saadet zincirini sürdürebilmek için tefeciler dahil her yerden para bulmaya uğraşırken kendi hesabına da bir kenara para koymayı başarmış mıdır? Başardıysa bunu hangi yöntemle yapmıştır?

Polis herhalde bu ihtimali araştırıyor, Seçil Erzan’ın eğer bir kenara koyduysa bu parasını bulmaya çalışıyor.

Erzan’ın suç ortağı olarak yargılanan Ali Yörük’ün neredeyse gün aşırı Bulgaristan seyahatleri oldukça dikkat çekici.

Ama tabii bir ihtimal daha var:

Bu 10 veya 26 milyon doların pek azı Seçil Erzan’da kalmış olabilir; esas para sistemin kimi katılımcılarına ve Seçil Erzan’a tefeci faiziyle borç verenlere gitmiş olabilir.

Erzan’a tefeci faiziyle borç veren isimlerden biri Fatih Terim. O 700 bin dolar koymuş, 1,5 milyon dolar almış tabloya göre. Terim’e verilen fazladan 800 bin dolar ‘faiz’i ödeyen ana para sahibi kimdi acaba? Arda Turan olabilir mi? Veya Emre Belözoğlu?

Halen Galatasaray’ın teknik ekibinde olan Ayhan Akman mesela 1,5 milyon dolar vermiş, 3 milyon 250 bin dolar almış. Onun 1 milyon 750 bin dolarlık ‘faiz geliri’ni ödeyen katılımcı kimdi acaba?

Bir de Semih Kaya var adı çok öne çıkan. O da 3,2 milyon dolar vermiş, 5,2 milyon dolar almış. Bu 2 milyon dolarlık ‘faiz’ sayesinde Semih Kaya’nın Bodrum’da ev aldığını biliyoruz. 

Seçil Erzan aleyhindeki davayı açan Cumhuriyet Başsavcısı Ebru Baran Celep olayın büyüklüğünün ve karmaşıklığının farkına varınca şöyle bir strateji yapmış: Önce şikayetçilerden hareketle Seçil Erzan ve suç ortaklarını yargılıyor. O sırada paralel soruşturmalar da yürütüyor. Örneğin Ayhan Akman, Semih Kaya gibi isimlerin de dahil olduğu bir grup, ‘tefecilik’ suçlamasıyla halen soruşturuluyor.

Kamuoyunda duyulmayan bir başka soruşturma Seçil Erzan’ın savcılıkta verdiği ifade sonrasında açılmış. Erzan Denizbank yöneticileri tarafından üç gün alıkonduğunu ve sorgulandığını öne sürüyor. Savcılık bu iddia için Denizbank yöneticileri Cenk İzgi, Ali Murat Dizdar, Şermin Tekin ve Tanju Kaya ile bankanın genel müdürü Hakan Ateş hakkında ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan soruşturma yürütüyor.

Ve son olarak bir de Fatih Terim’in kayıp 3 milyon doları meselesi var. Terim, Seçil Erzan olayı ortaya çıkınca Denizbank’a sinirlendiğini ve bütün parasını buradan çekmek istediğini söylüyor. Savcılığa anlattığına göre banka şubesinde konuştuğu ‘Rüya’ isimli bir kişiden hesap dökümünü göndermesini istiyor. Kendisine gelen Excel sayfada 3 milyon dolarlık bir ‘gecelik tutulan para’ gözüküyor. Banka aylardır bu parayı Terim’e vermemiş, çünkü Denizbank’ın kayıtlarına göre böyle bir para ve hesap yok. Konuyu bugün Sözcü’de İsmail Saymaz araştırmış ve yazmış.

Dün bu köşedeki yazıyı ‘Bu pilav daha çok su kaldıracak’ diye bitirmiştim. Gelecek günlerin haber konuları hakkında bu yazdıklarım size bir fikir versin.

Amerika, Madoff’tan faiz alanlardan parayı çatır çatır geri aldı

Amerika, Madoff’tan faiz alanlardan parayı çatır çatır geri aldı

Gerek uygulanış biçimi ve süresi, gerekse büyüklüğü (65 milyar dolar) bakımından Seçil Erzan’ın yürüttüğü saadet zincirinden çok farklıydı Bernard Madoff’un saadet zinciri. Ama nihayetinde bir saadet zinciriydi, mağdurları olduğu gibi kazançlıları da vardı.

Madoff’un dolandırıcılığı 2008 krizi sayesinde ortaya çıktı. Kendisi suçunu inkar etmedi. Zaten son derece ayrıntılı kayıtlar tutmuştu, bu kayıtlar da bulundu.

Mahkeme dolandırıcılık şebekesinin tasfiyesi için Madoff’un mal varlığına kayyum görevlendirdi. Kayyum elbette 65 milyar doların tamamını bulamadı ama zamanında sistemden faiz almış, kazanç elde etmiş insanlara da gitti, para vermelerini istedi, parası olmayanların malını mülkünü sattı.

Bütün bunlara ve hatta oluşturulan Madoff Kurbanları Fonu’na rağmen binlerce yatırımcının zararının ancak küçük bir bölümü karşılanabildi.

Türkiye, bu vatandaşlık satma işinden vazgeçse keşke…

Türkiye, bu vatandaşlık satma işinden vazgeçse keşke…

Dünyanın pek çok ülkesinde, ki bunlara Avrupa Birliği ülkeleri de dahil, belli bir yatırım getiren yabancılara ucu vatandaşlığa kadar varan bir teşvik veriliyor.

Bu teşvikin nedeni belli, ülkeye yatırım sokmak. Ama ülkeden ülkeye fark var. Örneğin Almanya’da ister ev alın, isterseniz milyonlarca Euro götürün, oturma izni alamazsınız. Bunun için gerçek bir yatırımcı olmanız, belli bir minimum sermayeyle iş yeri kurmanız ve yanınızda insan çalıştırmanız beklenir. Oturma ve çalışma izninden sonra 5 yıl boyunca vatandaşlığa başvurmaya hak kazanamazsınız. Başvurmak da vatandaşlığın garantisi değildir.

Ama Portekiz’de sadece belli bir değerde ev alarak veya belli bir miktar Hazine bonosu alarak oturma izni alabilirsiniz. Bu izin çalışma izni değildir. Yine de 5 yıl sonra vatandaşlığa başvurmanızın önü açılır. Yine başvuru, vatandaşlığı kesin alacağınız anlamına gelmez.

Türkiye de böyle bir uygulama yapıyor ama biraz tuhaf biçimde. Bizde 250 bin dolar değerinde gayrimenkul almak vatandaşlığa başvurmanız için yeterli. Bekleme süresi yok, başka şart yok.

Şimdi ortaya çıkıyor ki, uluslararası suç dünyasının pek çok ismi Türkiye’ye gelip bu imkandan yararlanmış, cebine de TC pasaportunu koymuş. Yapılaması gereken, hatta ince elenip sık dokunması gereken denetimleri nasıl aşmışlar, herhalde bu adli bir soruşturmanın konusu olacak.

Keşke Türkiye bu uygulamayı değiştirse, vatandaşlığı otomatik olmaktan çıkartsa….