Uzaktan çalışmayla Merkez Bankası Başkanlığı
Belki 20 yıl önceydi. Eski patronum Aydın Doğan beni bir seyahate götürmek istiyordu, ben de ‘Gelmesem daha iyi, burada çok işim var’ diyecek oldum ve hayatımın dersini aldım.
Aydın Bey gayet sert bir ifadeyle ‘Kardeşim’ dedi, ‘İşini uzaktan yapamıyorsan oturduğun yerde de yapamıyorsundur zaten.’
Çok ağır biçimde ifade etmişti ama Aydın Bey doğruyu söylüyordu. Bu sert cümlenin altında hayatımın yöneticilik dersi vardı:
Eğer bir yönetici birlikte çalıştığı ekibine güvenmiyor, işlerin kendisi olmadan yürümeyeceğini düşünüyorsa o iyi bir yönetici olamazdı; sahiden ofiste otururken de işini aslında kötü yapıyor olurdu.
Dünya salgınla birlikte uzaktan çalışma denen şeyle tanıştı ama biz gazetecilerin temel çalışma yöntemi budur zaten. Çoğu zaman sahada yalnızsınızdır; eski zamanlarda gazetenize telefonla ulaşmak, yazdığınız haberi veya yazıyı göndermek bile büyük bir meseleydi ve biz o şartlara rağmen işimizi uzaktan da yapabilirdik.
Dediğim gibi benim mesleğim doğası gereği uzaktan çalışmayı temel yöntemlerinden biri yapan bir meslek olmasına rağmen ben kişisel olarak gazetecilerin kalıcı biçimde uzaktan çalışmasına da taraftar değilim.
Gazetecilik muhabirlikten yazı işleri editörlüğüne kadar yüz yüze tartışmayla, bağrışmayla, herkesin birbirinden haberdar olabildiği çalışma ortamıyla gelişir bana göre. Okuduğunuz gazetenin veya web sitesinin kalitesi o yüz yüze bağrışmalar sayesinde çok artar.
İşi gereği çok seyahat etmek zorunda olan yöneticiler açısından uzaktan çalışmak neredeyse bir hayat tarzıdır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı düşünün. Sürekli hareket halinde. Buna rağmen ağır sorumluluğunu, bu sorumluluğun getirdiği ağır iş yükünü nerede olursa olsun yerine getirmeye devam ediyor.
Benzer bir durum bakanlar için de geçerli. Seyahatte oldukları için önemli kararlar almayı veya imza atmayı erteliyor değiller. Bazen uçak koltuğu, bazen otel odası, bazen uzaktaki bir başka ofis onların iş yapmaya devam etmesi için yeterli.
Ama ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı olup bütün ofisiniz sizinle birlikte seyahat ediyor olsa bile sık sık ana ofisinizde de çalışmanız gerekir. Çok sayıda yüz yüze toplantı yapmanız, tartışmalara katılmanız, size öneride bulunanların gözlerinin içine bakmanız, ses tonlarına dikkat etmeniz de gerekir.
Sözü Gaye Erkan’a getirmek için bunca girizgahı yaptım. Anlaşılıyor ki Merkez Bankası Başkanı 23 Aralık günü henüz yeni bir yaşını doldurmuş oğluyla birlikte ABD’ye, New York’a uçmuş. Noel tatilini ve yılbaşını bu şehirde geçirmiş, Ocak ayının başında New York’ta bir yatırımcı toplantısına da katılmış ve dün itibariyle biliyoruz, henüz Türkiye’ye dönmüş değil. Herhalde bir aya yakın süredir uzaktan çalışıyor Merkez Bankası Başkanı.
Olmayacak şey değil. Çağdaş iletişim olanakları ona bu imkanı veriyor. Görüşmelerini, toplantılarını video konferansla yapıyor, talimatlarını elektronik posta veya haberleşme sistemleri üzerinden gönderiyor, yardımcılarının çeşitli konulardaki görüşlerini uzaktan alıyor olabilir.
Aydın Doğan’ın zamanında bana dediği gibi Gaye Erkan da işini eğer uzaktan yapamıyorsa ofisinde de yapamıyordur zaten.
Beş gün sonra, 25 Ocakta Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu toplantısı var. Herhalde Merkez Bankası Başkanı bu toplantıya katılacak. Yani bugün yarın Türkiye’ye geri dönmesini beklemeliyiz.
Ancak son birkaç günde Gaye Erkan’ın işini yapma biçimiyle ilgili çok sayıda dedikodu haberi birden yayınlandı. Haberlerin ortak özelliği Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığı yapma biçimini ve bu konudaki yeterliliğini tartışır mahiyette olmasıydı. Bu dedikodu haberlerinin üstüne geldi Gaye Erkan’ın uzun süredir ABD’de olması.
İlginçtir, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi geçen hafta içinde 10Haber yazarı Erdal Sağlam’ın aralık ayı bütçe uygulama sonuçlarına ilişkin yorumunda yer verdiği olasılıkların bazılarını daha yazının mürekkebi kurumadan, sabah saatlerinde yalanlayan bir açıklama yapmıştı. Oysa Erdal bir olgudan değil, çeşitli olasılıklardan söz ediyordu; yani yazı doğası gereği spekülatif tahminler içeriyordu.
Ama son iki gündür Erdal’ın Gaye Erkan’la ilgili verdiği bilgilere ilişkin ne Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından, ne Merkez Bankası’nın kendisinden ne de Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan bir açıklama geldi. Arada gördüğümüz yegane açıklamayı Gaye Erkan kendi kişisel sosyal medya hesabından yaptı, haberlerle ilgili dava açacağını söyledi (Erkan’ın hala ABD’de olduğu izlenimini veren de bu kişisel açıklaması oldu zaten).
Hatırlatmaya ve tekrar tekrar yazmaya gerek var mı bilmiyorum: Türkiye çok derin ve zorlu bir ekonomik sıkıntı döneminden geçiyor. Bu dönemde ekonomi yönetiminin en çok ihtiyaç duyduğu şey içeride ve dışarıda güven yaratmak, ‘Bu ekip bu işi becerir, arkalarında da zaten siyasi destek var’ izlenimi vermek.
Bu güvenin oluşması için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan defalarca açıklama yaptı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek her fırsatta ‘Cumhurbaşkanı programımızı destekliyor’ diyor.
Bu ekonomi takımının en önemli parçası ise Merkez Bankası.
Merkez Bankaları geleneksel olarak demeç vermeleriyle bilinen yerler değiller ama genel kabul gören anlayış bankanın iletişim politikası yoluyla piyasalardaki beklentileri biçimlendirmesini emreder.
Merkez Bankası Başkanıyla ilgili çıkan son haberlere ve yaşanan derin sessizliğe bir de bu açıdan bakın.