08-02-2024
İsmet Berkan

Elon Musk’ın uzay yarışında en büyük rakipleri iki Türk!

Elon Musk’ın uzay yarışında en büyük rakipleri iki Türk!

Eren ve Fatih Özmen’le hayatımda bir kez, o da en az 20 yıl önce Washington’da karşılaştım, kısaca el sıkıştık, o kadar.

O sırada onların kim ve ne olduğunu bilmiyordum. Bu ODTÜ mezunu iki mühendis Sierra Nevada Corp. adlı şirketleriyle Amerikan savunma sanayiinde çalışıyordu. Sierra Nevada Amerika ölçeğinde orta karar büyüklükte bir şirketti, ama Amerikan ordusunun çeşitli birimleri için yüksek teknoloji ürünleri üretiyordu, ihaleler kazanıyor, sözleşmeler imzalıyordu.

Bir yandan Sierra Nevada’nın bu savunma sanayi işleri devam ederken bir ara Türkiye’den davet aldı Özmen çifti. Türkiye yerli yolcu uçağı yapmak istiyordu, acaba bu sürece girerler miydi? Girdiler, ama sanırım sonra pişman oldular ve konu unutuldu. Oysa İngiltere’de Farnborough’daki bir uluslararası savunma ve havacılık fuarında şirketin Türkiye’de üretmeyi planladığı yolcu uçaklarının maketleri de sergilenmişti.

Neyse, Eren ve Fatih Özmen ile şirketleri Sierra Nevada’dan kısa bir süre için ayrılalım, Amerika’nın bir başka dev kurumu olan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’ya dönelim.

NASA 1960’larda ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki uzay yarışının kritik kurumu. Bugün için hayal dahi edilemeyecek muazzam bütçelerle çalıştı ve sonunda Sovyetler’den önce Ay yüzeyine insan indirmeyi başardı. Ardından da SkyLab adlı bir zamanlar çok ünlü uzay istasyonunu kurdu.

Tamam bunları başardı, dünya çapında bir heyecana sebep oldu, ama sahiden inanılmaz bütçeler harcıyor, kazanılan da çok bir şey olmadığına inanılıyordu. 70’li yıllarda Kongre kurumun bütçesini kısmaya başladı, bunun üzerine NASA çok pahalı Ay görevlerinden vazgeçti, ‘masraf kısmak’ amacıyla yerine Uzay Mekiği projesi geliştirildi, yeni bir Uluslararası Uzay İstasyonu planlandı.

Uzay Mekiği projesi evet çok gösterişliydi, uzun yıllar boyunca da işledi, ama aslında uzayın keşfi bakımından bir duraklamayı temsil ediyordu. NASA duraklamıştı. Yüksek yörüngeden öteye gidemiyordu. Uzay araçlarının dünyadan havalanmasını sağlayan roketleri hâlâ çok ama çok pahalıya mal etmeye devam ediyordu.

Yeni bir proje geliştirildi, NASA’ya akan bütçenin azaltılması ama doğacak boşluğu özel sektörün doldurması planlandı. Başkan Barack Obama döneminde bu projeye yol verildi.

Aslında yöntem basitti. NASA ihaleye çıktı. Önce roket ihaleleri yapıldı. Yani özel sektörden uzaya eşya ve sonra da insan taşıyacak roket imal etmesi isteniyordu. Bunu ilk başaran Elon Musk’ın SpaceX şirketi oldu. Bu şirket devrimsel bir şey yaptı, roketlerin uzay uçuşlarında tekrar tekrar kullanılmasının yolunu buldu. Böylece uzaya bir kilogram ağırlığında bir şey göndermenin maliyeti NASA’nın roketlerinin beşte biri seviyesine indi. SpaceX’in ardından başka roket şirketleri de geldi, ama Elon Musk’ın şirketinin kat ettiği mesafeyi henüz kat eden yok, arkadan gelen ciddi rakipler var ama.

İkinci aşama bu roketlerle uzaya insan ve kargo göndermekti. NASA yine ihale açtı. İhaleyi kazanan şirketlerden biri SpaceX oldu, bir başkası ise Sierra Nevada Corp.

Evet, Eren ve Fatih Özmen’e geri döndük.

İhalenin mantığı şuydu: Şirketler NASA tarafından tanımlanmış ihtiyaçlar için tasarım geliştirecek, bunlar NASA kriterleriyle test edilecekti. Öncelik SpaceX’e verildi. Onların geliştirdiği CrewDragon adlı uzay aracı artık habire uzaya gidip geliyor. Hatta Türk astronot Alper Gezeravcı da şu an bu aracın içinde dünyaya geri dönüş yolculuğunda.

İkinci sırada Boeing, ardından da Sierra Nevada vardı ihaleyi kazanan şirketler arasında. Boeing, Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un şirketiyle ortak bir araç geliştirdi ama araç henüz ilk aşama testlerini geçmiş değil.

Buna karşılık üçüncü sıradaki Sierra Nevada’nın Dream Chaser (Rüya Avcısı) adını verdiği konsept NASA tarafından uygun görüldü. Şirket bu konsept aracı yapmaya ve çeşitli NASA testlerine katılmaya başladı, sonunda hepsinden de geçti.

Şimdi geldik son aşamaya. Yani gerçekten uzaya gitmeye…

DreamChaser iki bölümden oluşuyor. Uçta gerektiğinde insanlı uçuşta da kullanılacak olan Tenacity (Azim) bölümü var. Bu bir çeşit ‘uzay uçağı’. Yani eski Uzay Mekiği gibi uzaydan dünyaya döndüğünde bir havaalanına inecek, SpaceX’in Dragon’u gibi suya düşmeyecek.

Tenacity’nin hemen arkasında ise genişletilebilir bir kargo bölümü var. Bunun adı da ShootingStar. İkisinin toplam uzunluğu 16,8 metre. Bu araç geçen gün ilk kez medyaya tanıtıldı.

Sierra Nevada’nın uzay şirketi Sierra Space aracı DreamChaser’ı (yani Tenacity ve ShootingStar’ı) bu yılın sonunda ilk kez Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderecek. Araçlar insan değil kargo taşıyacak istasyona ve dönüşte de istasyonun çöpünü alıp gelecek, çöpü dünya atmosferine girişte özel bir yöntemle yakarak yok edecek.

Ama tabii ondan önce DreamChaser test edilecek; hatta test amacıyla uzaya da gönderilecek. Aracı uzaya SpaceX’in roketi değil başka bir roket şirketinin roketi taşıyacak.

DreamChaser başarılı olur ve uzaya düzenli olarak kargo ve insan taşımaya başlarsa Elon Musk’ın şirketinin ilk ciddi rakibi ortaya çıkmış olacak.

Tabii Elon Musk’ın şirketi hem roket, hem de uzaya kargo ve insan taşıma işinde çalışıyor. Üstelik FalconHeavy adını verdikleri yeni dev roketleri başarılı olursa uzaya daha önce hayal edilemeyen miktarlarda kargoyu bir seferde götürme imkanı doğacak. Yani SpaceX pek çok bakımdan rekabet üstünlüğüne sahip.

Buna karşılık SierraSpace arkadan geliyor, roket işinde yok, sadece uzay aracı yapıyor. Ama onun uzay aracının da çok büyük tasarım avantajı var, dünyaya uçak gibi süzülerek iniyor.

Amerika’nın başlattığı uzay ekonomisi inanılmaz bir hızla büyüyor ve daha da büyüyecek. Bu ekonomi de aslında bize çok şey söylüyor.

Kürt siyasi hareketinin İstanbul siyaseti dansı

Kürt siyasi hareketinin İstanbul siyaseti dansı

Kürt siyasi hareketinin şu sıralardaki siyasi partisi DEM belli bir kafa karışıklığı içinde hareket ediyor.

Bir yandan muhalefet cephesindeki yerini sorgulayan ve seçim öncesi CHP’den gelen iş birliği teklifini reddeden parti bir yandan da İstanbul’da seçime güçlü adayla girip girmemeye karar veremiyor.

Hareket bütün bu kararsızlıkların ortasında bir de kendi içindeki siyasi manevralar ve alan açma mücadelesi yaşadı. Hapiste olan ve bir süre önce ‘aktif siyaseti bıraktığını’ açıklayan Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş partinin İstanbul adaylığına talip oldu.

Bu durum partinin çok hoşuna gitmedi, ama açıktan karşı da çıkılmadı. Tabii Başak Demirtaş’ın aday olması İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçilme şansını bir ölçüde etkiliyordu. Çünkü anketler Demirtaş’ın İstanbul’da yüzde 7’ye kadar oy alabileceğine işaret ediyordu.

Demirtaş’ın olası adaylığı tam da bu oy potansiyeli yüzünden en çok Ak Parti adayı Murat Kurum’un işine yarar gibi gözüktüğünden kısa sürede ortaya pazarlık söylentileri çıktı. Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına karşılık İstanbul’da Murat Kurum’a avantaj sağlanacağı dedikodusu aldı yürüdü.

Ama Başak Demirtaş dün aday olmayacağını duyurdu. O zaman da ortaya rakip söylentiler çıktı: Acaba pazarlıkta başarısız mı olunmuştu? DEM ile CHP dolaylı işbirliği mi yapıyordu?

Bütün bu dedikoduların çıkmasının ve DEM’in pozisyonunun tartışmalı olmasının başlıca nedeni partinin İstanbul adayını hâlâ açıklamamış olması.

Dedikoduların gerçek olması gerekmiyor, DEM kendi seçmen tabanı dışında böyle her türlü pazarlığa açık bir parti olarak algılanıyor artık.

Hoşgeldin Mehmet Öğütçü

Hoşgeldin Mehmet Öğütçü

Bugün itibariyle 10Haber yazı ailesinde yeni bir isim var: Mehmet Öğütçü.

Eski diplomat, enerji ve güvenlik uzmanı Mehmet Öğütçü uzun yıllardır uluslararası önemli bir kariyer sahibi. Dünyanın dört bir yanında konferanslar veren, danışmanlıklar yapan ve önemli raporlar hazırlayan Öğütçü bu sıkışık trafiğinde 10Haber’e yazılarını nasıl yetiştireceğini ve bugünlerdeki başlıca önceliğini ilk yazısında çok güzel anlatmış.

Öğütçü’ye göre insanın kendine de vakit ayırması, kişisel mutluluğunu ve sağlığını da düşünmesi lazım.