06-03-2024
İsmet Berkan

Bitcoin 70 bin dolara gidiyor: Dünyanın çivisi çıktı

Bitcoin 70 bin dolara gidiyor: Dünyanın çivisi çıktı

Yanlış hatırlamıyorsam 2010 yılının başlarıydı. Amazon daha yeni yeni ‘pazar yeri’ özelliği kazanmaya başlamıştı. Hem bu özelliği denemek, hem de bir ihtiyacımı görmek için alışverişe giriştim.

Belki hatırlayanlar olacaktır, o zaman Amazon pazar yerindeki bir satıcıdan bir şey almak istediğinizde sizi doğrudan o satıcının sayfasına yönlendiriyordu. Sepetinizi orada dolduruyordunuz. Sonra bazı satıcılar ödeme için Amazon’a geri dönüş yaptırırken bazı satıcılar parayı doğrudan kendilerine ödemenizi istiyordu.

Benim alışveriş için gittiğim satıcı ödemeyi doğrudan kendisine yapmamı istedi. Kredi kartı numaramı girdim, Türkiye’den olduğu için kabul etmedi. Peki ödemeyi nasıl yapacaktım? Sunulan seçeneklerden biri Bitcoin’le ödemeydi.

Bitcoin diye bir şey olduğunu biliyordum ama tam ne olduğunu bilmiyordum; arkasındaki teknolojiden ise tamamen bihaberdim. Kendi kendime ‘Fırsat bu fırsat, bu vesileyle Bitcoin’i de öğreneyim bari’ dedim ve Bitcoin almaya giriştim.

O zamanlar öyle kripto borsaları yok; zaten olsa da benim işime yaramayacak. Satıcıya Bitcoin’i kendi soğuk cüzdanımdan doğrudan transfer etmem lazım.

Lafı çok uzatmayayım, bana bu alışveriş için gerekenden biraz fazla Bitcoin satın aldım, bir soğuk cüzdan edindim, şifremi de kaybetmeyeyim diye özenle yazdım, bir kenara gizledim. O zamanlar bir Bitcoin 10 cent bile değildi; 18 dolarlık ödeme için epey bir Bitcoin almam gerekti.

Ama  buna karşılık Bitcoin almak bugüne göre çok kolaydı. Alım emrimin onaylanması iki saat bile sürmedi; satıcıya yaptığım transfer ise 15 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşti (Bugün Bitcoin işlemlerinin aşırı yavaşlığıyla meşhur bir kripto para. Bu yavaşlığın teknik sebeplerini anlatmak şimdi çok uzun sürer).

Bu alışverişin ardından Bitcoin’i de, soğuk cüzdanımı da unuttum gitti. Aradan yıllar geçti, zamanında 0,9 dolara (yani 9 cent’e) aldığım Bitcoin’in tanesi 23 bin dolara geldi. Tabii hemen eski Bitcoin cüzdanım aklıma düştü; kim bilir belki onun içinde 3-5 Bitcoin kalmıştı. Ben kesin kaldı diye hatırlıyordum, çünkü küsürat yüzünden ihtiyacım olandan fazla Bitcoin almıştım.

2010’dan bu fikir aklıma düşene kadar geçen sürede en az iki kez bilgisayar değiştirmiştim; hatta Windows PC kullanmaktan en sonunda tamamen vazgeçip Apple’a kendimi emanet etmiştim.

İki gün uğraştıktan sonra eski bilgisayarlarımda sakladığım şeylerin içinde soğuk cüzdanımı ve en önemlisi şifremi bulmayı başardım. Sonuç, hüsran. Gerçekten de ilk alışverişimden geriye 11 Bitcoin artmıştı (bir dolar bile değildi) ama sonradan bir kez daha Bitcoin almıştım (bu sefer tanesi 2,40 dolardan) ve hepsini harcamıştım.

Düşünsenize o 11 Bitcoin duruyor olsa elime birdenbire neredeyse 250 bin dolar geçecekti. Heyhat, durmuyordu işte.

Pek çok kişinin benim anlattığıma benzer bir öyküsü var artık dünyada. Bir zamanlar mevcut uluslararası finansal düzeni yıkmak, bankaların hakimiyetine son vermek için anarşist bir proje olarak yapılan Bitcoin bugün kurumsal bir yatırım aracına dönüşmüş durumda. Bence hala hiç kimse neye yatırım yaptığını bilmiyor, ama olsun, Bitcoin artık bir değişim veya değer saklama aracı olan bir çeşit ‘para’ değil, bir hayli spekülatif bir hisse senedi gibi.

Öyle bir hisse senedi ki arkasında o hissenin performansını belirleyecek bir şirket yok aslında. İstanbul Borsası’nda alım satım yapanların çoğu ne demek istediğimi gayet iyi biliyor: Bizim hisse senetlerimizin pek çoğunun da arkasındaki şirketin performansıyla bağı son derece sınırlı, hatta çoğu zaman yok.

Bugün Bitcoin’in değeri 70 bin dolar sınırına dayanmış durumda. Yakında geçerse hiç şaşırmayacağım. Bu hızlı değer artışının nedeni Amerika’nın SPK’sı olan SEC’nin Bitcoin ve benzerlerine dayalı yatırım fonlarının çıkartılmasına izin vermesi. Bu ETF adı verilen yatırım fonlarının yatırımcıları da kurumsal yatırımcılar, yani bankalar, hedge fonlar vs. Satoshi Nakamoto eğer hala hayattaysa büyük bir hüsran yaşıyor olmalı. O Bitcoin’i bu finansal düzene adil ve güvenilir bir alternatif olmak üzere yaratmıştı, şimdi o finansal düzenin en adaletsiz ve güvenilmez elemanına dönüştü.

Maalesef son 50 yıldır giderek daha çok ve daha çok finansallaşan bir dünyada yaşıyoruz, paradan para kazanmak, kendi başına değeri olmayan bir şeyden değer elde etmek bugün yaşadığımız dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği.

Bu koca koca bankaların, hedge fonların Bitcoin başta kripto varlıklara para yatırmaya başlamasının bir büyük faydası var, bu türden varlıkların fiyatında artık eskisi kadar büyük dalgalanmalar yaşanmayacak; o fiyatlar görece daha dengeli olacak.

Olacak ama baksanıza Bitcoin çılgınca yükselmeye devam ediyor. Para girişi devam ettiği sürece bu yükseliş de durmayacak anlaşılan.

Bir annenin oğlunu koruma içgüdüsü ama…

Bir annenin oğlunu koruma içgüdüsü ama…

Bugün 10Haber’in manşetinde haberi var, İstanbul’da 1 Mart Cuma gecesi bir kaza oluyor. Üç ayrı ATV ile gezmeye çıkmış bir arkadaş grubundaki beş kişiye bir cip çarpıyor, içlerinden biri ölüyor.

Kazayı yapan cipi 17 yaşında bir çocuk kullanıyor. Kısa süre sonra çocuğun annesi kaza yerine geliyor, oğlunu alıp uzaklaşıyor. Birkaç saat sonra anne oğul havaalanına gidiyor, Mısır’a hareket edecek uçağa son dakikada bilet alıp oraya kaçıyorlar.

İnsan o gece o annenin bu yaptıklarını neden yaptığını tahmin edebiliyor. Hangimiz çocuğumuzu korumak istemeyiz ki? Ama unutmayın, o ehliyetsiz çocuğun çarpıp öldürdüğü de birinin çocuğu, birinin eşi, birinin babasıydı.

Kimse o çocuğun kasıtlı olarak aracını o grubun üstüne sürdüğünü söylemiyor. Adı üzerinde kaza. Ama burada iki önemli faktör var: Birincisi çocuğun ehliyeti yok; anne ve babanın ona o çok güçlü cipi hiç vermemesi gerekirdi. İkincisi çocuğunu koruma içgüdüsüyle hareket eden annenin alıp onu yurt dışına kaçırması…

Her şart altında o çocuk bu kazanın vicdanında açtığı derin yarayla uzun bir ömür geçirecek, bu arada hapis yatacak. Ona ilaveten bir de böyle bir yük yüklemek gerekiyor muydu? Annesi umarım bunu da düşünecektir.

Yazar Emrah Serbes de trafik kazası yaptı, ölüme neden oldu. Kazadır, herkesin başına gelebilir. Ama o kendi suçunu başkasının üzerine yıkmaya kalkıştığı, bu ölümlü olaydan kendini sıyırmaya kalkıştığı için bugün adını bu kazayla birlikte yeniden hatırlıyoruz.