09-04-2024
İsmet Berkan

Oy oranlarını bile doğru bilmiyorsak, siyaseti doğru analiz edebilir miyiz?

Oy oranlarını bile doğru bilmiyorsak, siyaseti doğru analiz edebilir miyiz?

Sizce 31 Mart seçiminde CHP ülke genelinde yüzde kaç oy aldı? Veya Ak Parti’nin oyu kaçtı? Ya MHP’nin?

‘Ondan kolayı mı var’ diye düşündünüz, bir haftadır her yerde CHP’nin bu seçimde yüzde 37,7 oy aldığı yazılıyor çünkü. Ak Parti’nin oyu ise yüzde 35,5…

Ama bu rakamlar doğru değil. Ne CHP seçimde yüzde 37,7 aldı, ne Ak Parti 35,5.

Bu rakamlar seçimde CHP’li ve Ak Partili belediye başkan adaylarının aldığı oylardı. Eğer sadece bu oylara bakacaksak o zaman CHP 28 Mayıs 2023’te de yüzde 48 oy almıştı. Oysa bu da doğru değil; o oy Kemal Kılıçdaroğlu’na verildi; o seçimde (14 Mayıs’ta) CHP yüzde 25 oy aldı.

Öyleyse seçimde adaylara değil doğrudan parti amblemine basılan oylara bakmalıyız. Seçmenler 31 Mart’ta 30 büyükşehir belediyesi bölgesinde ilçe belediye meclisi ve geri kalan illerde de il genel meclisi için parti amblemlerine mühür bastı. Partilerin oyu işte bu oy.

Onlara baktığımızda CHP yüzde 34,47 oy aldı; Ak Parti ise yüzde 32,42.

CHP seçimde başka hiçbir partiyle ittifak yapmadığı için oyların tamamının bu partiye verilmiş oylar olduğunu kabul etmek gerekir. Ak Parti ise pek çok yerde MHP ile ittifak yaptı; ya MHP il veya ilçede aday çıkartmayıp seçime katılmadı ya da Ak Parti. Tam olarak hesaplamak zor ama Ak Parti’nin yüzde 32,42’sinin içinde MHP oyu var, onu düşecek olursak bu partinin gerçekte yüzde 30’un altına gerilediğini söylemek yanlış olmaz.

Fakat bakıyoruz, seçimden sonra siyasi analiz yapanların çoğu CHP için yüzde 37,7, Ak Parti içinse yüzde 35,5 oy oranını kullanıyor. Doğru rakamı bile kullanmayanların doğru analiz yapmasını bekleyebilir miyiz?

Seçimin çok önemli faktörlerinden biri seçime katılma oranıydı. Düşünün bu seçimde kullanılan oy sayısı beş yıl önceki yerel seçimde kullanılan oy sayısından bile azdı. 31 Mart 2024’te 48 milyon 153 bin oy kullanıldı; 31 Mart 2019’da ise 48 milyon 340 bin.

Bu seçimde geçersiz oyların sayısında da beklenmedik bir artış oldu, dolayısıyla geçerli oy miktarı çok azaldı. Bu seçimde 45 milyon 961 bin geçerli oy üstünden sonuçları hesapladık; oysa beş yıl önceki seçimde 46 milyon 531 bin geçerli oy vardı.

Ak Parti beş yıl önce 19 milyon 757 bin oy almış il genel meclisi ve belediye meclisi seçimlerinde, oranı yüzde 42,7 olmuş.

Bu seçimde 14 milyon 851 bine düşmüş, oranı yüzde 32,4

Beş yılda kaybettiği oy sayısı beş milyon neredeyse.

CHP bundan beş yıl önce 13 milyon 217 bin oy almış. Oranı yüzde 28,57.

Bu seçimde ise 15 milyon 792 bin oy elde etmiş, oranı yüzde 34,47.

CHP’nin beş yıl sonra oylarını 2 milyon 600 binden fazla arttırdığını görüyoruz.

CHP’ye bu seçimde fazladan verilen oyların içinde mantık gereği bir önceki seçimde Ak Parti’ye verilen oyların da olması gerekiyor ama tamamı oradan gelmiyor. 

Örneğin geçen seçimde 3 milyon 300 binden fazla oy alan İyi Parti bu seçimde 1 milyon 700 binde kaldı. Oradan kopan oyların çoğunun CHP’ye gelmiş olma ihtimali hayli yüksek. CHP’nin artan oylarının başka kaynakları da olmalı.

Kısacası bu artışın tamamının Ak Parti’den eksilen oydan geldiğini söylemek çok doğru olmaz.

Kaldı ki bir de seçime katılmayanlar var. 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimde 54 milyona yakın oy kullanıldı. Yani bundan 10 ay önceye göre altı milyon kişi oy vermeye gitmedi.

Ak Parti bu seçmenin tamamının kendi seçmeni olduğuna inanıyor ama öyle olamaz. 

Ak Parti 10 ay önce 19,4 milyon oy almıştı; bugüne göre 4,5 milyon daha fazla. CHP ise 14 Mayıs 2023’te 13,8 milyon oy almıştı; bu seçimde iki milyon daha fazla oy aldı.

Ama yine de şunu söyleyebiliriz: Seçime katılmayanlar içinde geçmişte Ak Parti’ye oy vermiş olanlar mutlaka hatırı sayılır bir ağırlık oluşturuyor.

Ak Parti kendisine küsmüş ve oy vermemiş ama başka partiye de oy vermeye gitmemiş bu seçmenden ümitli, öncelikle onları geri kazanabileceğini düşünüyor. Ama tek başına onları geri kazanmak Ak Parti’yi iktidar yapmaz; çok daha fazlasına, özellikle bu seçimde CHP’ye oy veren seçmene de ihtiyacı var.

Öte yandan CHP’nin açıkça bir yükselişte olduğu, oylarını ciddi miktarda arttırdığı da görülüyor ama bu da onlara yetmez. CHP’nin 2028’de iktidar olmak ve Meclis’te çoğunluk oluşturmak için oylarını 25 milyonun üstüne çıkarması, yani bugünkü oyunun üstüne 10 milyona yakın yeni oy eklemesi gerekiyor.

Bazı yorumcular Türkiye’de artık CHP zamanı geldiğini, bu partinin en az üç dönem Türkiye’yi yöneteceğini söylüyor. Bu, olsa olsa temenni; dediğim gibi CHP’nin Türkiye’yi tek başına yönetmek için daha çok somun ekmek yemesi lazım. Ama seçim sonrası ilk bir haftanın CHP davranışları açıkçası bu partinin geleceği için ümit veriyor.

Ak Parti ise daha önce de yazdım, 2015 Kasımından beri aslında sürekli oy kaybeden, bu sebeple Türkiye’yi tek başına yönetme iddiasından vaz geçmek ve iktidarını MHP ile paylaşmak zorunda kalan bir siyasi hareket. Bu seçim onlara ‘ülkenin en büyük siyasi partisi’ unvanını da kaybettirdi. O yüzden bu partinin son dokuz yıldır bulamadığı çözümü şimdi dört yılda bulması, bu seçimi bir çeşit dip noktası kabul edip buradan yükselmesi lazım. Ama bu çok zor olacak, çünkü belki de Ak Parti henüz kendi dip noktasını görmedi.

Merkez Bankası zarar yazdığında…

Merkez Bankası zarar yazdığında…

Ak Parti içinde hala ‘Emeklilere şu zammı verseydik veya ikramiyeyi 10 bin lira yapsaydık bu seçimi kaybetmezdik’ diye düşünenler var. Oysa verecek öyle bir para yoktu. Şimdi yıl ortasında asgari ücrete zam yapılsın diyenler ortaya çıkmaya başladı; öyle bir para da yok. Ve işin kötüsü yakın gelecekte de olmayacak!

Merkez Bankası bu ayın sonunda olağan genel kurulunu yapacak ve 2023 bilançosu bu genel kurula gelecek. Banka 2023 yılını inanılması zor bir zarar rakamıyla kapattı, 800 milyar lira civarında zarar yazdı Merkez Bankası.

‘Merkez Bankası nasıl zarar eder’ diye sormayın sakın; nasıl kâr ediyorduysa aynen o şekilde zarar da eder. Aslında ideali bankanın ne zarar ne kâr etmesidir ama ülkemizde epey bir zamandan beri bırakın ideal durumda yaşamayı, akıl dışında yaşıyoruz zaten.

Merkez Bankası’nın bu dev zararının sebebi kur korumalı mevduat adı verilen icat. O icadın hangi mecburiyetler yüzünden yapıldığını hepimiz hatırlıyoruz. Aslına bakacak olursanız Merkez Bankası bugün bile ciddi miktarda kur korumalı mevduat yükü taşımaya, 85 milyon nüfusa ait parayı 100 bin kadar mevduat sahibine aktarmaya devam ediyor.

Önce hayali bir ‘dış düşman’ algısıyla para piyasalarını dünyaya kapatan, bu yüzden ülke içindeki muazzam miktardaki yabancı yatırımı kaçıran, ardından da doların fiyatını baskı altında tutmak için Merkez Bankası rezervlerini satan, bunları yaptığı yetmezmiş gibi bir de üstüne faizi düşürüp enflasyonu patlatan Tayyip Erdoğan iktidarı bugün denizin bittiği bir dönemi yaşıyor ve hepimize yaşatıyor.

Nasıl kapatılacak Merkez Bankası’nın 800 milyar liralık zararı? Bankanın sahibi Hazine olduğuna göre o kapatacak; yani içine ilave sermaye koyacak. Hazinenin öyle bir parası yok elbette. O yüzden bankaya herhalde özel tertip hazine bonosu verecek.

Merkez Bankası para basma yetkisine sahip bir kurum. O 800 milyar zarar için çoktan para bastı bile. Daha fazla da basacak. Yani enflasyonla mücadele etmesi gereken kurum kendisi enflasyonun en büyük sebebi oldu bile.