Erdoğan bugün ne diyecek? Siyasi depremi kavradı mı? Çözüm önerisi ne?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün akşam kabine toplantısı çıkışı çeşitli konularda önemli mesajlar verdi. Ama esas önemlisini sanıyorum bugün yapacağı konuşmada verecek. Erdoğan seçim sonrası ilk kez bugün partisinin grup toplantısında konuşacak.
Elbette dün akşam olduğu gibi bugün de konuşmasında önemli yeri Gazze’de yaşananlar, İsrail-İran çatışma ihtimali vs dış politika konuları alacak.
Yine elbette muhalefeti eleştirecek; İstanbul’daki 29 işçinin öldüğü yangınla Antalya’daki bakımı ertelenen teleferiğin düşmesini gündeme getirecek, CHP’ye yakın medyanın bu olayları nasıl önemsizleştirmeye çalıştığını anlatacak.
Ama bence esas önemli söyleyecekleri seçim sonucuna ilişkin değerlendirmeler ve ekonomiyle ilgili olacak.
Ak Parti yerel seçimde açık bir yenilgi aldı. Bu yenilgiyi yorumlayan Ak Partililer karmaşık duygular içinde.
Son birkaç gündür yaşanan ıstakoz tartışmasından da anlaşılacağı gibi bir kısım Ak Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dile getirdiği ‘kibir’ ve ‘şatafat’ görüntüsünün Ak Parti seçmeninden tepki gördüğünü düşünüyor.
Bir başka grubun seçim yenilgisine teşhisi (bazen ıstakoz eleştirileriyle de birleşerek) partinin ‘halktan uzaklaşması’nı muhafazakarlıktan uzaklaşma olarak görmek şeklinde. Onlara göre Ak Parti İslami köklerinden uzaklaştığı için halktan da uzaklaştı.
Bir üçüncü yorum biçimi yeterince seçim ekonomisi uygulanmadığı, yenilginin bu seçim öncesinde de seçmen satın alma yoluna gidilmediği için yaşandığı yönünde.
Benim mi gözümden kaçtı bilmiyorum ama Ak Parti’de ve bu partinin geniş medya cephesinde tek bir kişi bile görmedim ki şu eleştirileri dile getirsin:
1. Biz demokrasi ve adaletten uzaklaştığımız, ülkeyi denetimsiz yönetmenin rahatlığına alıştık. İtiraz edeni hapse attık.
2. Halkı korkutarak yarattığımız kendimize ait dikensiz gül bahçesinde her şeyin iyisini ve doğrusunu ancak bizim bildiğimizi iddia ettik ve kibire kapıldık.
3. Bu kibir yüzünden ki içimizde şatafatlı hayatlar yaşayanlar bunları sergilemekten de geri durmaz oldu.
4. Daracık cemaatlere büyük ayrıcalıklar tanıyarak ve dinin güler yüzlü bir şey olarak da yaşanabileceğini unutturarak insanları dinden bile soğuttuk.
5. Her şeyin en doğrusunu bildiğimizi sanarak ekonomiyi batırdık, sadece yoksulluğu arttırmadık, partimize yakın insanların bu fırsatta servet edinmesini normal gördük.
6. Her seçimde seçmen satın almaya ülkeyi alıştırdığımız, oy almak için çiğnemeyeceğimiz ilke olmadığını gösterdiğimiz için kaybettik, bize gönül vermiş seçmeni küstürdük, onları çareyi CHP’de arar hale getirdik.
***
Aslında hep böyledir. Galibiyetin ve başarının sahibi çok olur ama yenilgi hep öksüz kalır.
Bugüne kadar hep CHP’nin yenilgileri ve bunların nedenleri üzerine tartıştık; CHP’yi çoğunlukla aldığı yenilgiyi gerçekçi gözle değerlendirmemekle suçladık. 14-28 Mayıs yenilgileri sonrasında bile CHP’nin adam akıllı bir özeleştiri sürecine girdiğine ve kendine çekidüzen verdiğine tanık olmadık.
Özgür Özel’i parti genel başkanlığına taşıyan ‘değişim’ söyleminin içi hiç doldurulmadı.
Ama bu kez CHP seçimden başarılı çıkınca o eleştirilerin tamamı yok oldu; şimdilerde CHP’ye ‘mükemmel parti’ muamelesi yapılıyor. Oysa bu partinin de seçim zaferinden çıkaracağı dersler var; çünkü bu zaferlerin bir bölümü partinin kendisi için de sürpriz oldu.
Her neyse, şimdi özeleştiri ve gerçekçi değerlendirme yapma sırası Ak Parti ile onun genel başkanı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da.
Erdoğan yukarıda altı madde halinde özetlemeye çalıştığım eleştirileri yapar mı bilemem. Çünkü bu eleştirilerin temelinde onun özellikle 2018’den beri ülkeyi yönetme üslubu ve yönetmek için yanına aldığı kişilerin uygulamaları yatıyor.
Erdoğan’ın aslında belki başından beri sahip olduğu ama özellikle son beş yılda iyice sahiplendiği bu yönetme üslubu partisi içinde onu eleştirecek, ona bu zor sözleri söyleyecek kimseyi de bırakmamış durumda.
O yüzden Karar gazetesinden Mustafa Karaalioğlu’nun çok yerinde gözlemlediği gibi Erdoğan gerçekte seçim sonuçlarıyla ilgili gerçekçi değerlendirmeyi yapacaksa bile bunu kendi kendine yapacak, başkalarına danışarak değil.
Bakalım bugün kendi kendine yaptığı değerlendirmelerden çıkardığı özeleştirileri ne kadar paylaşacak, neler söyleyecek?