07-05-2024
İsmet Berkan

‘Normalleşme’ denince akla Osman Kavala’nın gelmesi normal mi?

‘Normalleşme’ denince akla Osman Kavala’nın gelmesi normal mi?

Başlıktaki soruya hiç uzatmadan cevap vereyim: Evet, normal.

Çünkü Türkiye bir gün yeniden ‘normal’e kavuşacaksa bu önce hukukta anormal uygulamaların ortadan kalkmasıyla olacak.

Osman Kavala adıyla özdeşleşen Gezi yargılamaları Türk yargısının son yıllarda ortaya çıkardığı en anormal uygulamaların başında geliyor.

‘Normal’de ceza yargılamasının delillerle yapılmasını beklersiniz. Oysa Osman Kavala ile arkadaşlarının yargılandığı davada yargılanıp bugün bir hayli ağır hapis cezalarına çarptırılmış olan kişilerle Gezi olayları arasında delil bağı bulamıyorsunuz.

Sanıkların Gezi olaylarıyla bağını delillendirmeyi bırakın Gezi olaylarının ‘hükümete karşı kalkışma’ ve ‘darbe teşebbüsü’ olduğuna dair delil de yok.

Mahkeme önce bütün ülkenin gözünün önünde yaşanan ve günlerce devam eden Gezi olaylarını ‘hükümete karşı kalkışma’ olarak niteliyor. Oysa olaylar devam ederken hükümet defalarca İstanbul Taksim’deki Gezi parkında eylem yapan ciddi kalabalığı temsilen bir grup insanla görüştü. Bu görüşmelerin bazılarında bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bulundu. İnsan kendisini darbeyle düşürecek kişilerle bir masa etrafında oturur konuşur mu?

Gezi eylemlerine belki yüz binlerce İstanbullu katıldı. Bir siyasi parti veya örgüt değildiler. Dolayısıyla tek merkezden ve belirli insanlar tarafından kontrol edilmeleri de söz konusu değildi. Bu olsaydı zaten yargılananlar onlar olurdu.

Peki bu örgütsüz kitleyi ‘temsilen’ görüşülen kişilerin sıfatı neydi? Kendilerine ‘Taksim Platformu’ adı verenler vardı ama Taksim’de eylem yapan kitleyi ne ölçüde temsil ettikleri ve onları ne ölçüde kontrol ettikleri son derece şüpheliydi bu insanların. Hükümet yine de onlarla görüştü; çünkü o insanların birer ‘kanaat önderi’ olarak aklı selimi temsil ettiklerini, onlar sayesinde eylemci kitleyi yatıştırabileceğini düşündü.

Hükümet Gezi olaylarının neden çıktığını ve nasıl olup da bu kadar kitleselleşebildiğini gerçekten merak ediyor olsa dönüp emrinde olduğunu sandığı emniyet teşkilatına ve İstanbul Valiliğine bakardı. Çünkü Gezi Parkı olaylarının bir geçmişi var, onu görmezden gelerek Gezi Parkı’nda yaşananları salt ağaç kesmek istenmesine bağlamak insanı kör eder.

Gezi olaylarının başlamasından bir ay kadar önce İstiklal Caddesi’nde Emek Sineması’nın yıkılacak olmasını protesto etmek isteyen küçük bir grup vardı. Bu grup bıraksanız protestosunu tamamlayıp dağılacaktı zaten ama polis onlara (ve o eylemle ilgisi bulunmayan başka yüzlerce insana) çok sert müdahalede bulundu, biber gazı bile kullandı.

Masum sinemaseverlerin gazlanması ve dövülmesi hiç kuşkunuz olmasın provokatif bir eylemdi. Provokasyonu yapan bizzat İstanbul polisiydi.

Bu olay daha soğumadan İstanbul Valisi Taksim Meydanını 1 Mayıs’a kapattı. Oysa son üç yıldır 1 Mayıs Taksim’de barış içinde kutlanıyor, hiçbir olay olmuyordu. Ama vali meydandaki inşaatı bahane ederek 1 Mayıs’ı yasakladı. Tamamen gereksiz bir yasaktı ve aslında bu karar da provokatifti, insanları polisle çatışmaya davet ediyordu adeta İstanbul Valisi.

Ve tabii Gezi Parkı eylemini başlatan çadır yakma işi… Birkaç kişi Gezi Parkı’nda belediyenin ağaç keseceği şüphesiyle parka çadır kurmuştu, bir şey olduğu da yoktu. Belediye gelip o insanlara ne yapılacağını izah etse belki onlar da zaten ikna olacaktı. Ama hayır, bir sabah polis geldi, o çadırları ateşe verdi, eylemciler canlarını zor kurtardı.

İşte bu son provokasyon sahiden işe yaradı, Gezi olayları böyle başladı. Polis bu fırsatı kaçırmadı, olayların daha da büyümesi için günler boyunca elinden geleni yaptı. İtiraf etmek gerekir, dilediği sonucu da aldı.

Ortada bir darbe teşebbüsü falan yoktu; olan Tayyip Erdoğan hükümetini demokratikleşmeden, Kürt sorununa çözüm aramaktan, yargıda yeni özgürlük reformları yapmaktan geri adım attırma provokasyonuydu. Erdoğan tam da böyle hareket etti, birdenbire sertlik politikalarına geçti, çözüm süreci rafa kalktı, yargı reformları birer birer geri alındı. Eğer arkada bir komplo vardıysa komplo tam olarak buydu, yapan da FETÖ’ydü.

Aradan onca zaman geçtikten sonra mahkemenin bütün bu provokasyonlara bakmadan, bu provokasyonları yapan İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve neredeyse bütün rütbeli polis müdürlerinin daha sonra FETÖ nedeniyle meslekten çıkarılıp yargılanan insanlar olmasını da umursamadan Osman Kavala ve arkadaşlarını sanki olayların sorumlusu gibi yargılaması ancak kasıtla olacak bir şeydi, normal değildi.

O yargılamanın delillerle değil belli mahfillerde oluşmuş kanaatlerle yapıldığına, o kanaatlerin daha en başında FETÖ’cü polisler tarafından yazılmış bir istihbarat raporuyla oluşturulduğuna, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu kanaatleri sık sık nutuk olarak dile getirdiğine ve mahkemenin de bundan bağımsız bir karar vermediğine hepimiz tanığız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tam da bu sebeple Türkiye’yi mahkum etti, ‘Mahkemeler siyasi talimatla karar verdi’ dedi. Daha ne olsun?

Bugün aradan bunca zaman geçtikten sonra ülkemizde yeniden ‘normal’in aranmakta olduğuna dair bazı emareler var. O yüzden olsa gerek, Ak Parti çevresinde de akla ilk gelen ismin Osman Kavala olması ‘normal’den kastın ne olduğunu ima ediyor.

Sadece Tayyip Erdoğan iktidarından yana taraf olmakla yetinmeyen, bu iktidarın yarı resmi sözcüsü gibi de davranabilen Sabah gazetesi ile Hürriyet gazetesinde Osman Kavala’nın adının ‘normalleşme’ bağlamında geçtiği yazıların yayınlanmaya başlaması en azından bu gazetelerde yazan isimlerin Türkiye’nin ‘anormal’ bir dönemde olduğunun farkında olduğuna delalet ediyor. Öyle ya, normal dışında olmasak normal olmaya uğraşmamıza da gerek kalmazdı.

Türkiye’nin normal dışına çıkma öyküsü 2012 yılının başına, MİT Müsteşarının savcılığa ifadeye çağrılmasına kadar gider. O gün Tayyip Erdoğan tarafından yanlış ve eksik konan teşhisin faturasını bugün hala ödüyoruz. İçimizde en çok ödeyenlerin başında da Osman Kavala var.

İsrail’in Refah saldırısı, Hamas’ın ateşkesi kabulüne rağmen başladı, ateşkes ne olacak?

İsrail’in Refah saldırısı, Hamas’ın ateşkesi kabulüne rağmen başladı, ateşkes ne olacak?

İsrail’in yedi aydır sürdürdüğü Gazze savaşında çok hızlı trafiğin yaşandığı günlerdeyiz. İsrail ordusu dün Refah’ın doğusunda yer alan ve Mısır ile sınır geçişine de yakın olan Al-Mawasi adlı bölgenin boşaltılmasını istedi. Burada 110 bin kişi yaşıyordu.

İsrail ordusunun bu çeşit talepleri hep arkadan işgal ve sert saldırı getirdiği için ciddiye alındı. Çok sayıda insan bölgeyi terk etmeye başladı ve bu arada Hamas da daha birkaç gün önce reddettiği ABD-İsrail teklifi olan ateşkesi bazı minik kelime değişiklikleriyle kabul ettiğini açıkladı.

Ancak İsrail ordusu bu sabaha karşı Refah kentine tanklarıyla girdi ve Refah’tan Mısır’a sınır geçişi de dahil olmak üzere boşaltılmasını istediği o bölgeyi kontrol altına aldı. Bu yazı yazılırken Refah’ta çatışmalar ve İsrail saldırısı devam ediyordu.

Peki ateşkes ne oldu? The New York Times gazetesine konuşan bir İsrail ordu yetkilisi Refah’taki operasyonun ‘sınırlı’ olduğunu söylemiş. Bu durumda ateşkes ihtimali de hala var mı, yoksa Hamas bu saldırı sonrası fikir değiştirir ve ateşkesten vaz geçer mi, şimdilik belirsiz.

İnsan donup kalıyor, ne diyeceğini bilemiyor

İnsan donup kalıyor, ne diyeceğini bilemiyor

10Haber’de bugün Ersin Eroğlu’nun bir haberi var. Daha birkaç gün önce Barcelona’da bir çatışmadan öldürülen Türkiye kökenli mafya babası Tekin Kartal için meğer geçmişte bir komando birliğinde bir çeşit saygı videosu çekilmiş. Videoda bir mangadan kalabalık, belki bir bölük komando askeri komutanlarının emriyle ‘yürüyüş kararı’ saymaya başlıyor ve hep bir ağızdan o mafya babasının YouTube kanalının adı olan ‘Yaşamak Direnmektir’ lafını ve Tekin Kartal’ın adını bağırıyor.

İnsanın gerçekten nefesi daralıyor böyle şeyleri görünce. Bir yanda Baybaşinler dahil Kürt uyuşturucu mafyasıyla yan yana, adı türlü çeşitli çatışmalarla ve mafya hesaplaşmalarıyla anılan bir mafya babası, bir yanda Türk Silahlı Kuvvetleri.

Umarım bugün Genelkurmay Başkanlığı bu video ile ilgili tatmin edici bir açıklama yapacak. Dünden beri videoyu yayınlıyoruz ve henüz bir açıklama yapılmadı çünkü.