Her şeye rağmen Mehmet Şimşek farkı
Bugün internet medyası Mehmet Şimşek haberlerinden geçilmiyor. Bir yandan dün yaptığı kamuya açık konuşmalar, bir yandan önceki akşam yapılan Ak Parti MKYK toplantısındaki sunumunun içeriği bugün her yerde haber.
Mehmet Şimşek’i ve politikalarını temelden eleştirmek mümkün, ben örneğin topluma ve piyasalara açık seçik bir yol haritası vermediği, uyguladığı programın temel teorik çerçevesini paylaşmadığı için eleştiriyorum. Uygulamalarını bir bütün olarak görmeyi zorlaştıran bu durum detaylardaki eleştirileri de zaman zaman anlamsız veya ilgisiz duruma düşürebiliyor.
Programını bir bütün olarak paylaşmaması kafasında gerçekten kapsamlı bir program olup olmadığını da sorgulatıyor, programın yükünün nasıl paylaşıldığını ve geniş toplum kesimlerinin uygulamalardan nasıl etkileneceğini görmeyi zorlaştırdığını da eklemek gerek.
Ama öte yandan, burası ‘Koyun olmayınca keçiye Abdurrahman Çelebi diyenlerin’ ülkesi…
Her şeye rağmen Mehmet Şimşek 2018’den beri gördüğümüz ekonomi yönetimleri ve programlarla kıyaslanınca Nobel ödüllü bir iktisatçı gibi duruyor.
Bir basit örnek vereyim:
Malum, Türkiye’ye son 40-45 günde 54 milyar dolara yakın para girdi. Bu paranın bir bölümü içerideki aktörlerin, bir bölümü ise dışarıdakilerin. Şimdi hem içeriden hem de dışarıdan daha da çok döviz girmesi bekleniyor.
Çünkü dün Merkez Bankası KKM adı verilen hesaplardaki çözülmeyi hızlandıracak bazı önlemler aldı. Sadece o değil, Bank of America ve Citi Bank gibi dev Amerikan bankaları da müşterilerine Türkiye’yi ve TL’yi kuvvetli sözlerle tavsiye eden raporlar yayınladı. Baktığınızda çok sayıda önemli dünya bankası zaten yatırımcılarına TL’ye uzun vadeli yatırım öneriyor (Para piyasası söz konusu olunca ‘uzun vade’den kasıt birkaç ay sadece, kafanız karışmasın).
Gerçekten de, şu an Türkiye öyle bir durumda ki, bazı iktisatçılar bu durum için ‘garantili carry trade’ adını kullanmaya başladı. Doların fiyatının artmayacağı neredeyse garanti gibiyken TL için alınan her faiz dolar cinsinden kâr yazacak. Kaldı ki TL faizi de yüksek zaten.
Geçmiş dönem ekonomi yönetimi olsa bu giren 54 milyar doları öyle allayıp pullayıp bir başarı hikayesine çevirir ve adeta cennette yaşadığımıza bizi iknaya çalışırdı ki, şaşardınız.
Oysa Mehmet Şimşek bunu yapmıyor. Hatta sevinmiyor bile.
‘Politikalarımızı carry trade’e dayayamayız’ diyor hem Ak Parti MKYK’sına, hem Türkiye’de konuştuğu insanlara…
Gerçekten de Türkiye’ye giren ve girmeye de devam edeceği anlaşılan bu milyarlarca dolar pek yakında en büyük baş belamıza dönüşebilir. Kaldı ki şu anda da bela zaten.
Kısa dönemde giren bu paraya yapılabilecek hiçbir şey yok. Orta dönemde ise enflasyonu gerçekten kalıcı olarak düşürmek, bununla eş zamanlı olarak Türkiye’nin verdiği reel faizi sınırlamaktan başka çözüm gözükmüyor.
Her şeye rağmen Mehmet Şimşek dememin sebebi de bu işte.