10-07-2025
İsmet Berkan

4 trilyon dolarlık şirket: Dile kolay, tahayyül etmesi zor

4 trilyon dolarlık şirket: Dile kolay, tahayyül etmesi zor

Biraz avcı hikayesi gibi ama yine de söylemeden edemeyeceğim:

Bundan tam 5 yıl önce, 10 Temmuz 2020’de tanesi 10 dolar 48 centten 100 adet Nvidia hissesi almış olsaydınız, bugün 16 bin 288 dolarınız olacaktı. Çünkü bugün Nvidia hissesinin tanesi 162 dolar 88 cente satılıyor.

5 yıl önce sadece 1048 dolar değil 104 bin 800 dolar yatırsaydınız bugün hisselerinizin değeri 1 milyon 628 bin 800 dolar olacaktı.

Ama şunu söyleyeyim: Nvidia’nın bu denli yükseleceğini bundan 5 yıl önce tahmin edebilenlerin sayısı çok da fazla değildi. O gün o tahmini yapanlar bugün de hisselerini elden çıkarmıyorlar, çünkü Nvidia’nın gideceği daha çok yol var.

Nvidia bir mikroçip şirketi. 1993 yılında kurulduğunda önünde bir tane piyasa vardı ve o piyasa çoktan Intel adlı dev tarafından ele geçirilmişti. Dünyadaki bütün kişisel bilgisayarlar o zamanlar Intel üretimi çiplerle çalışıyordu.

Nvidia o yüzden Intel’in pazarı olan merkezi işlem birimi üretimine değil, Intel’in neredeyse hiç gönül indirmediği grafik işlemcilere yatırım yaptı, oraya girdi.

Grafik devrimi bilgisayarlarda çok önceden Amiga ile başlamış, Apple ile sürüyordu, Microsoft’un Windows’u ilan etmesiyle grafik işlemci talebi de artmaya başlamıştı.

Bu niş alan çok önemli; çünkü bir süre sonra grafik işlemcinin belli bir tür bilgisayar kullancısı arasındaki önemi o kadar arttı ki, Nvidia da bu kullanıcıların favori şirketine dönüştü. Yavaş yavaş kendi alanında rakipsiz olmaya doğru yöneldi Nvidia, arada birkaç kez batma tehlikesi yaşadı, her seferinde son anda tutunup ayakta kaldı.

Böyle büyük tehlikelerden birinin yaşandığı 90’ların sonunda şirket CEO’su Jensen Huang çok önemli bir karar verdi, şirketini sadece ve sadece grafik işlemcilere, daha hızlı işlemcilere odakladı.

Bu kararının 10 yıl sonra ilk meyvelerini hiç ummadığı bir yerden vereceğini henüz bilmiyordu. Çünkü o sırada makine öğrenmesi adı verilen yapay zeka devrim aracı henüz akademik bir aşamadaydı. Nöral ağlar vs başlangıç aşamasındaydı.

Bugünkü yapay zekayı temelde iki şeye borçluyuz: 1. Makine öğrenmesine; 2. Nvidia’ya.

Makine öğrenmesi algoritmaları, adı üstünde bilgisayarın “öğrenmesi”yle çalışıyor. Peki nereden ne öğreniyor bilgisayar? Siz ona ne öğretmek istiyorsanız onu öğreniyor. Fizik öğretmeni mi olsun istiyorsunuz, fizik ders kitaplarını yüklüyorsunuz, kanser teşhisi koyan radyolog mu olsun istiyorsunuz kanserli hücreleri ve insanların radyolojik görüntülerini yüklüyorsunuz. Satranç mı öğrensin, aynı şey, Go oynamayı mı öğrensin, yine aynı.

Bilginin görece dar alanları söz konusu olduğunda büyük mesele yok ama ya çok büyük şeyleri, mesela geniş dil modeli adı verilen şeyleri öğretmek ve geri kalan bütün sorularımıza bizimle bizim dilimizde yazışarak cevap versin istiyorsanız işler değişiyor.

O zaman muazzam veri merkezlerine ihtiyacınız var; çünkü yapay zekanın üzerinde çalışması gereken veri miktarı çok ama çok büyüyor birden bire.

Evet ama burada bir huni ağzı durum var: O veri merkezleri, diyelim geniş dil modelleri söz konusu olduğunda sorulan soruya dakikalarca yanıt veremiyordu, çünkü çok yavaştı.

Bu huni ağzı durumunam çözümü de ilk olarak akademi geliştirdi aslında. Makine öğrenmesi algoritmalarıyla uğraşan akademisyenler, Nvidia’nın o sırada piyasada bulunan bazı grafik işlemcilerinin paralel bağlanması halinde büyük verileri son derece hızlı işleyebildiğini gördüler.

Ve bu sayede Nvidia’nın yükselişi başladı. 

Şu rakamlara bakın: Bundan 8 tane 3 aylık bilanço öncesinde Nvidia’nın toplam satışları 13,5 milyar dolardı. Onu izleyen çeyrekte satışlar 18,1 milyar dolara, sonra 20 ve 22 milyar dolara tırmandı.

Bundan tam bir yıl önce açıklanan çeyrek dönem bilançosunda Nvidia’nın satışları 26 milyar dolardı, geçen ay açıklanan son çeyrekte ise 44 milyar dolar. Bu şirket son 12 ayda 150 milyar dolardan fazla satış yaptı. Şaka değil.

Son çeyrekteki 44 milyar dolarlık cironun 39,1 milyar doları data centerlardan geliyor. Yapay zekanın rolünü görüyorsunuz.

Son olarak bazı işlemcilerinin Çin’e satış yasağının dışında tutulması Nvidia’yı patlatmış gözüküyor. 

Toplam değeri 4 trilyon doları aşmış bir şirketi hayal etmek kolay değil.

Bunca yıl sonra Öcalan’ın sesini duymak ile İmamoğlu’nu duyamamanın çelişkisi

Bunca yıl sonra Öcalan’ın sesini duymak ile İmamoğlu’nu duyamamanın çelişkisi

PKK büyük olasılıkla yarın düzenlenecek bir törenle silah bırakmaya başladığını ilan edecek. Bu önemli gelişme öncesinde örgütün kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın bir video kaydıyla örgütüne yaptığı çağrıyı dün bütün Türkiye gördü.

Bu son derece olumlu bir gelişme ve ülkemiz açısından bir tabunun da sona ermesi anlamına geliyor.

Türkiye’nin 50 yıldır kanayan bir yarasının tamire çalışılması, en azından silahların susması hepimiz için çok iyi bir şey.

Ama ister istemez insanı şüphede bırakan bir şeyler de var. Bu şüpheleri PKK’ya silah bıraktırmayı “iç cepheyi güçlendirme” olarak izah eden hükümetin bir yandan da o iç cephede zaten var olan bölünmüşlüğü daha da derinleştirmek için çalışması yaratıyor. Çünkü buradaki çelişki çok aşikar. Daha bu sabah bir CHP’li belediye başkanı daha gözaltına alındı çünkü.

Öcalan’ın sesini duyabildiğimiz ama İmamoğlu’nun fotoğrafını bile göremediğimiz, sesini duyamadığımız bu dönem tarihimize ilginç bir anomali dönemi olarak geçecekse, yani geçiciyse ne ala, ama yok bu çelişki maksatlıysa o zaman her siyasi oportünizm çabası gibi bu da duvara toslayacak korkarım.

Umalım ki Beştepe’de bir yerde bütün resmi gören birileri var olsun.