14-11-2025
İsmet Berkan

Günümüzün bir kahramanı: Özgür Özel

Günümüzün bir kahramanı: Özgür Özel

Sizi bilmem, benim için günün en telaşlı ve stresli saatleri sabah 05.00 ile 10.00 arası.

Önce 10Haber’in nihai okumalarını ve şekillendirmelerini yapıyorum, ardından da işte bu okuduğunuz yazıyı yazıyorum.

Dün sabah ekstra telaşlıydı; çünkü saat 10.00’da Karar gazetesinin binasında olmalıydım, CHP Genel Başkanı Özgür Özel binaya kahvaltılı bir sohbet için geliyordu.

İşlerimi zamanında toparlayamadım, kahvaltıya geç kaldım. Ben girdiğimde sohbet çoktan koyulaşmış, iddianame konusu sona ermiş, Kürt sorununa çözüm konusu konuşulmaya başlanmıştı bile.

Bu benim Özgür Özel’le ilk yüz yüze gelişim; daha önce kendisiyle hiç tanışmadım.

Önce şunu söyleyeyim: Özgür Özel’i 15 Temmuzdaki tutumu hariç, CHP’nin standart diyebileceğim grup başkan vekillerinden biri olarak görüyordum. Dediğim gibi bana göre o standardı bozan tutumu 15 Temmuz gecesi Meclis’e gitmesi ve Meclis’i açık tutmak için çaba sarf etmesiydi. O gece doğal bir liderlik üstlendi ve en azından bana klasik CHP’lilerden çok daha geniş bir demokrasi anlayışı olduğunu gösterdi. (15 Temmuz gecesi bulunduğum tatil beldesinde darbeyi kutlayanlar vardı!)

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından CHP’ye genel başkan adayı olmasına şaşırdım. Ama Ekrem İmamoğlu’nun desteğiyle genel başkanlık koltuğuna oturdu. İtiraf edeyim, küçümsedim, bir tür emanetçi gibi gördüm.

İlk aylarında kendisini çok eleştirdim; özellikle yerel seçim için aday belirlemede yaşanan bazı krizlerde liderlik sergilemediğini, iyi yöneticilik bile yapmadığını düşündüm ve yazdım.

Ama bunları yazarken de hep bir şüphe payı bıraktım. Çünkü Özgür Özel diyelim Hatay adayını belirleme konusunda kötü yöneticilik sergilerken bile ilginç biçimde çok açık sözlü konuşuyor, kendisinin samimiyetinden şüphe duyulmasına neredeyse en ufak bir şüphe payı bile bırakmıyordu. Bu, siyasette de, insan ilişkilerinde de çok az gördüğümüz bir tutumdu. Alıştığımızdan çok farklı bir siyasetçiyle karşı karşıya olduğumuz belliydi.

Yerel seçimde CHP’nin başarısı, onun başarıyı değerlendirme biçimi benim görüşümün farklılaşmasına neden oldu. Hayal dünyasında yaşayıp bize hayal satmıyordu Özgür Özel, aksine acımasızlık derecesinde gerçekçi ama iyimser değerlendirmeler yapıyordu seçim sonucu hakkında.

CHP’nin bütün o hayaller dünyasında yaşayan maksimalistlerine karşı tek başına durdu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yeni bir ilişki biçimi tesis etmek için yumuşama sürecini başlattı. Süreç neticede başarısız oldu ama bence Özgür Özel buradan kazanan olarak ayrıldı.

Kendi altını oymak için pek çok çaba içinde olduğu herkes tarafından bilinen eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı hep soğukkanlılığını ve kibarlığını korudu, saygıda kusur etmeksizin kendi durduğu yerde durdu.

Tabii, herkesin de bildiği gibi esas parlaması 19 Mart gününden itibaren oldu. O güne kadar CHP Genel Başkanı olmasına rağmen bir ikincil figür gibi görülen Özgür Özel gerçek liderlik sergilemeye başladı.

Bunun sırrı onun bakış açısında ve yaşananları değerlendirme kabiliyetinde gizli: Partisinin içine sokulduğu girdabı ve krizli durumu şikayet konusu olmaktan çıkartıp CHP için bir avantaja çevirmeye yöneldi. Bunu başaracak kadar çalışkandı, gecesi gündüzü kalmadı ve bu badireden sadece partisini çok daha güçlenmiş olarak çıkartmadı, kendisini de gerçek anlamda siyasi lider statüsüne soktu.

Üstelik Özgür Özel bana soracak olursanız dünya liderlik literatürüne girmesi gerekecek kadar farklı ve özel bir lider. Çünkü aslında liderliğini yaptığı siyasi hareketin, CHP’nin bir de doğal lideri var: Ekrem İmamoğlu.

Özgür Özel’in bugüne kadar bu duruma sitem iması içeren tek bir sözüne veya davranışına tanık değiliz. Kendisi her hafta yüzbinlerce insanı bir araya getiren mitinglere çıktığı halde, Ekrem İmamoğlu’nun bu pozisyonuna halel getirecek, onu arka plana itecek ve kendi egosunu öne çıkaracak tek bir şey bile yapmıyor.

Çok çarpıcı, çok yeni bir deneyim izliyoruz Türkiye’de bu sebeple. Birbirine rakip olmayan, aynı hedefe yürüyen lider özellikli insanlar.

Siyaset ister istemez büyük ego gerektiren bir iş. Hele hele CHP gibi bir partinin genel başkanıysanız, egonuz partinizle eşit büyüklükte olmalı. Ama Özgür Özel öyle değil; egosunu arka plana alabiliyor, fedakar bir insan olarak ve bir fikri savunmak için önde yürüyor, kendini yüceltmek için değil.

Dün sabah kahvaltıda onu dikkatle dinledim, sorulan soruları dinlemesini, sonra onlara makul bir yerden cevap vermesini izledim. Karşımda, ayakları yere basan, mütevazı, acımasız derecede gerçekçi ve açıkçası etrafın gazına gelmemek için direnen bir insan gördüm.

En hoşuma giden şey, özel sohbet sırasında Ege şivesini saklayamamasıydı. Basın toplantısında veya nutuk atarken bu şiveyi gizliyor Özgür Özel, düzgün bir Türkçeyle konuşuyor ama belli ki doğal hali o şive. Bu yerel şivelerin ve söyleyiş biçimlerinin giderek silindiği günümüzde bence şivesi ona çok özel bir başka sahicilik katıyor.

Güler yüzlü, gülmeyi, espri yapmayı doğal bir parçası gören, hayatın insana özgü yanlarını gizlemeyen biri Özgür Özel, öyle kazık yutmuş gibi duran ve devlet adamı ağzıyla konuşanlardan değil. Tayyip Erdoğan dahil eski nesil liderler insan yanlarını göstermekten çok hoşlanmaz, kitlelerin onları insanüstü varlıklar gibi görmesini isterler; Özgür Özel öyle değil, tam tersine insan gibi gözükmekten güç alıyor.

Benim açımdan dün sabahki tanışmanın en büyük kazancı, karşımda siyasi ezberlerin ötesinde açık fikirli ve açık sözlü bir insanla karşılaşmaktı.

Her şart altında samimiyetinden kuşku duymayacağınız biçimde konuşan bu insanın o samimiyeti karşısındakine geçiyor. Siyasette en geçerli akçe de her zaman budur: Karşınızdakini samimiyetinize ikna etmek. Özgür Özel’in bunu başarmak için çaba sarf etmesi bile gerekmiyor.

O yüzden bence, günümüzün önemli bir kahramanı Özgür Özel.

Uzay ekonomisinde yeni dönem

Uzay ekonomisinde yeni dönem

Uzaya gidebilmek için roket sahibi olmalısınız. Roket dediğiniz şey yapılması imkansız olmasa da çok pahalı. Dolayısıyla uzay yolculuğu da çok pahalı.

Yolculuğu pahalı yapan şeylerden birincisi, o roketlerin tek kullanımlık olması. Dünyanın kütle çekim kuvvetini yenip uzaya çıkmanızı sağlayacak derecede güç üreten bu roketleri o yüzden dünyada çok az ülke üretiyor. Diğerleri üretemeyeceği için değil; ortada bir uzay ekonomisi olmadığı için yapmıyorlar.

Amerika bu pahalılıktan yıldığı için Başkan Barack Obama döneminde uzayı özel sektöre açtı, NASA yeni roket geliştirmez oldu. Aslında NASA’nın o çok pahalı ve hantal roketlerini de özel sektör üretiyordu Amerika’da ama tasarımı ve spesifikasyonları NASA belirliyordu. Obama buna son verdi, NASA özel sektöre roket tasarlatmaya, bu amaçla ihaleler açmaya karar verdi.

Elon Musk, çok çarpıcı biçimde bu geleceği önceden görmüştü. Cebindeki son 100 milyon dolarla bir roket şirketi kurdu ve başından itibaren yeniden kullanılabilir roketler tasarlamaya yöneldi.

Parasının son kuruşuyla yaptığı son denemede başarılı olduğunda yıl 2008’di. Amerika’da ve dünyada bugün devasa bir uzay ekonomisinden söz ediyorsak, onu insanlık Elon Musk’ın o son kuruşuna borçlu.

15 yılı aşkın süre boyunca Elon Musk’ın şirketi SpaceX uzaya eşya ve insan taşıma konusunda neredeyse bir tekele sahipti. Onun şirketinin roketlerin yeniden kullanılmasını sağlayan üstün mühendislik teknolojisi sayesinde uzaya eşya ve insan göndermek çok ucuzlamıştı.

Böyle bir pazarın rekabetsiz kalması beklenemezdi. Amazon’un patronu Jeff Bezos, sırf bu sebeple Amazon’daki işlerini büyük ölçüde bıraktı, döndü kendi kurduğu ama bir türlü başarılı olamayan Blue Origin’in başına oturdu.

Dün nihayet Blue Origin, fırlattığı New Glenn adlı roketle yeniden kullanılabilirliği gerçek kıldı. Roketin o çok pahalı birinci aşaması başarıyla yeryüzüne geri döndü, platforma iniş yaptı.

Şimdi uzay ekonomisinde yeni bir döneme girdik artık. Bilmiyorum bir üçüncü roket şirketi daha ortaya çıkar mı, bilmiyorum Rusya’nın geliştirdiğini söylediği nükleer güçle çalışan roketler pazarı bir kez daha alt üst eder mi, ama insanlık dün itibarıyla yeni bir döneme geçti.