18-11-2025
İsmet Berkan

Bakan Şimşek ‘Oynanan oyunu biliyoruz’ diyor, savcılık soruşturma yürütüyor ama borsada aynı düzen devam ediyor

Bakan Şimşek ‘Oynanan oyunu biliyoruz’ diyor, savcılık soruşturma yürütüyor ama borsada aynı düzen devam ediyor

Borsa niye var? Sorunun cevabı basit ve son derece iyi niyetli: Girişimcilere sermaye temin etmek için var.

Siz bir şirketin hissesini satın alır, ona ortak olursunuz. Beklentiniz, şirketin kârlı olması ve bu kârdan sizin hissenize düşen payı ödemesidir. Şirket kârlılığı ve kârlılık beklentisi şirketin hisse senedinin değerini de arttırır. Eğer öyle bir şirkete ortaksanız kağıt üzerinde servetiniz de artar.

Borsanın güzel tarafı, yatırımcının hisseleri değer kazanınca kağıt üzerinde artan servetini elden çıkarmayı kolaylaştırmasıdır. Satarsınız, paranızı cebinize koyarsınız.

Tabii işler her zaman yolunda gitmez. Büyük ümitle ortak olduğunuz şirket zarar edebilir, ne size kâr payı dağıtır ne de hisseleri değer kazanır, hatta değer kaybeder.

Borsa burada da devreye girer, “Zararın neresinden dönsem kârdır” diyen yatırımcı değeri düşen hissesini de satabilir; çünkü ona da alıcı vardır çoğunlukla.

Ana prensip şudur: Şirket kâr etmeli veya kâr beklentisine sahip olmalıdır.

Ama İstanbul Borsası böyle çalışmaz. Şirketlerin kâr etmesi veya gelecekte kâr beklentisi içinde olması bir numaralı faktör değil bizim borsamızda.

Sık sık gördüğümüz bir şey: Kâr değil zarar eden, üstelik yıllardır zarar eden pek çok şirket hissesinde sık sık aşırı değer artışları ve sonra da aşırı değer düşüşleri gözlenebilir Borsa İstanbul’da.

Yani birileri şirketin kendi bilançosu bu durumu desteklemezken bile bir anda o şirket hisselerini almaya, hızla hisse değerini yükseltmeye başlayabilir. Yükselen hisseyi gören diğer yatırımcılar “Burada galiba bizim bilmediğimiz bir kâr beklentisi var” diye düşünüp onlar da hisseyi almaya başlar. Hisse iyice yükseldiğinde başlangıçtaki yatırımcılar birden ellerindeki hisse senetlerini satmaya başlarlar. Pek çok kişi zarar ederken birkaç kişi durduk yerde para kazanır.

Böyle şeyler yapmak normalde suç. Buna “Borsa manipülasyonu” adı veriliyor. Halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı böyle bir manipülasyon iddiasını soruşturuyor, çok sayıda isim tutuklu.

Ama borsada manipülasyon sona ermiş değil. Daha geçenlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kendisi çıktı söyledi, “Fonlar aracılığıyla yapılan manipülasyonları biliyoruz ve bunları engelleyeceğiz” dedi.

Dedi ama bu düzen pek değişecek gibi durmuyor.

Son yılların yaygın yöntemi, halka yeni açılan şirketlerin hisseleri üzerinden yapılanlar.

Bir şirketin halka açılması, yani hisselerinin borsada alınıp satılmaya başlanmasına Sermaye Piyasası Kurulu izin veriyor veya vermiyor. Kağıt üzerinde sıkı bir denetim gerektiren, meşakkatli bir süreç aslında halka açılmak.

Ne oluyor halka açılınca? Şirketin ana sermayedarları ya kendi hisselerinden bir bölümü elden çıkarıyor veya şirket sermaye arttırıyor, artan kısmı halka satılınca eski sermayedarların hisseleri azalıyor.

İkinci söylediğim yöntem, yani sermaye arttırımı yoluyla halka açılma, borsada toplanan paranın şirket kasasına girmesine yarıyor. Birinci yöntemde ise toplanan para patronun cebine giriyor.

Halka açılma sırasında en kritik konu şirketin toplam değerini ve dolayısıyla hisse senedi başına düşecek değeri hesaplamak. Bu değer, SPK denetimi altında hesaplanıyor.

Biliyorsunuz, halka açılma tamamlandıktan ve satılan hisseler borsada işlem görmeye başladıktan sonra o değeri piyasa belirliyor. Ama başlangıç fiyatı, dediğim gibi SPK tarafından onaylanıyor.

Son birkaç yıldır onlarca şirket halka açıldı; hemen hemen hepsinde aynı örüntüyü izledik.

Şirket hisseleri borsada işlem görmeye başlar başlamaz büyük bir hızla yükseldi ama kısa süre sonra bu yükselişi hızlı bir düşüş izledi; ilk halka arzda hisse alan yatırımcılar bazen bir hafta gibi kısa bir süre içinde hisse senedinin ulaştığı değeri görüp ellerindeki hisseleri satıp çıktılar. Böyle kısa sürede çok büyük kazançları ceplerine koyanlar oldu.

Böyle onlarca örnek yaşadık, çoğu da birbirine benziyordu, ben size son yaşadığımız örneği anlatmak istiyorum, çünkü daha başlamadı bile:

Geçen hafta Pasifik Holding adlı şirket halka arz edildi ve yatırımcılardan talep toplandı. Pazartesi günü yani dün sabah bu halka arzın sonuçları açıklandı.

Şirketin değeri 36 milyar lira olarak belirlenmişti. Bu değer üzerinden 4 milyar liralık, yani şirketin yüzde 11’den biraz fazlaya denk gelen payı kadar satış yapıldı. (4 milyar nominal değerli hisse 6 milyar liraya satıldı, hisse başına 1,50 liradan.)

6 milyar liralık bu satış için nominal değer üzerinden 10,5 milyar liralık, yani 16 milyar liraya yakın talep geldi. Ama tabii bunun sadece 6 milyarlık bölümü karşılandı. Eğer bu talep gerçekse, bugün PAHOL hisseleri borsada işlem görmeye başladığında değer kazanacak demektir.

Şunun da bilin: Bu 6 milyarın yarısı doğrudan patronların cebine gidiyor, diğer yarısı ise şirkete sermaye olarak ekleniyor, şirket kasasına giriyor.

Tam da Pasifik Holding’e talep toplamanın son günü olan 14 Kasımda kendisini borsa yatırımcısı olarak tanıtan mavi tıklı hesabı da olan bir sosyal medya kullanıcısı (@traderiss) çok çarpıcı bir paylaşım yaptı.

Oldukça uzun olan paylaşımın özü şu: Pasifik Holding’in 36 milyar lira olarak belirlenen şirket değeri nereden geliyor ve sahiden ortada böyle bir değer var mı?

‘Traderiss’ Pasifik Holding’in tanımı gereği aslında bir yatırım şirketi olduğunu, holdingin bütün değerinin sahibi veya hissedarı olduğu 6 şirketten geldiğini anlatıyor ve tek tek o 6 şirkete bakıyor. Bunlardan üçü ‘Traderiss’e göre yeni kurulmuş, henüz faal olmayan şirketler. Bu faal olmayan şirketlere biçilen değerler Traderiss’e göre çok yüksek. Geri kalan üç şirket ise halka açık şirketler ve bu şirketlerin farklı oranlardaki ortaklık hisseleri onlar halka açıldıktan sonra Pasifik Holding’e geçmiş. (Tek tek bütün bu şirketlerle ilgili denetim raporlarına buradan bakabilirsiniz.)

Ve bütün bu şirket değerleri toplanınca da 36 milyar liralık Pasifik Holding değeri ortaya çıkmış. ‘Traderiss’e göre bu değer aşırı şişirilmiş bir değer.

Ama işte görüyorsunuz, bu değer SPK onayından geçti ve hisse senetleri bu değer üzerinden satıldı, üstelik muazzam bir talep de geldi şirkete.

Peki kim aldı Pasifik Holding hisselerini halka arzdan? Satılan hisselerin tam yarısını “Yurt içi kurumsal” adı verilen yatırımcılar almış.

İşte bu yatırımcılar, tam da Mehmet Şimşek’in dikkat çektiği “fonlar” aslında. Çünkü Türkiye’de normalde bireysel olan yatırımcı ister tek başına ister birkaç ortakla birlikte bir “fon” kurduğu zaman ansızın “kurumsal” oluveriyor. Halka arzlarda da kurumsal yatırımcılara öncelik tanınıyor.

Şimdi bugünden itibaren göreceğiz: Daha halka arz edilirken yüzde 50 primle satılan ve buna rağmen daha yüksek talep olan PAHOL hisseleri ne olacak?

Önce yükselişe geçip sonra keskin biçimde değer mi kaybedecek? Yani fonlar ellerindeki hisseyi önce yükseltip sonra elden mi çıkaracak? Bütün bunlar kaç gün içinde gerçekleşecek?

Böcek ailesi neden öldü? Dört kişi neden tutuklandı?

Böcek ailesi neden öldü? Dört kişi neden tutuklandı?

Bir yandan çok büyük bir trajedi. Dört kişilik bir mutlu aile yok oldu. Hamburg’dan bir haftalığına İstanbul’a gelen Böcek ailesi bugün yaşamıyor.

Daha fenası neden öldüklerini de henüz bilmiyoruz.

Bildiğimiz önce gıda zehirlenmesi belirtileri gösterdikleri, hastaneden kurtarılamayarak öldükleri.

Ama şüpheler giderek gıda zehirlenmesinden böcek ilacıyla zehirlenmeye doğru kaymış durumda.

Çünkü onlarla aynı gıdaları yiyen başka kimse zehirlenmedi, kaldı ki satılan gıdalar teste tabi tutulduğunda da sakıncalı bir duruma rastlanmadı.

Buna karşılık onlarla aynı otelde kalan iki turist da onlarla aynı belirtilerle hastanelik oldu.

Bu trajedi çözülmeyi beklerken dün bir başka gelişme oldu:

Sattıkları gıdalar temiz çıktığı halde o gıdaları satanlar mahkeme tarafından tutuklandı.

Neden peki?

Hiç kuşku yok, henüz ölüm nedenleri aydınlanmadığı için bu dört kişinin hala “şüpheli” olması normal ama tutuklama aşırı bir tedbir değil mi? Bu kişilerin iş yerleri de mühürlenmiş durumda. Yani bir anlamda onların da hayatı kaydı.

Daha poliste ve savcılıkta tutulmaya devam eden 7 kişi daha var. Bu durumda onlar da tutuklanırsa şaşırmayacağız.

Ama daha ortada gerçek suçlu ve gerçek ölüm nedeni hala yok.

Bir tuhaf işliyor ülkemizde adalet.